Ana SayfaHaberler‘Sağlığın başındaki kişi Kürt ama Kürtçe tek salgın spotu yok’

‘Sağlığın başındaki kişi Kürt ama Kürtçe tek salgın spotu yok’

“Bakın ne büyük ironi; sağlığın başında Kürt olduğunu söyleyen bir kişi var. O bakan tüm dillerde spotlar yaptırıyor fakat kendi anadilinde bir tek spot yaptırmıyor…” Meclis’te Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken Fahrettin Koca’yı sert sözlerle eleştiren HDP Iğdır milletvekili Habip Eksik Serbestiyet’in sorularını cevapladı.

Sağlık Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri sırasında yaptığınız konuşmada, koronavirüs tedbirleriyle ilgili farklı dillerde kamu spotları ve duyurular hazırlanmasına rağmen Kürtçe hiçbir bilgilendirmenin yapılmadığını söylediniz. Eleştirilerinizi bir de Serbestiyet okurları için dile getirir misiniz?

Türkiye’de 20 milyon, dünyada ise 50 milyondan fazla Kürt yaşamasına rağmen Sağlık Bakanlığı’nın koronavirüs pandemisi ile mücadele için hazırladığı yazılı ya da görsel spotlarda Kürtçe hiçbir ifadeye yer vermemesi tam bir rezalettir. Bu durum Kürt diline, Kürt halkına yönelik AKP iktidarının yürüttüğü düşman politikanın bir neticesidir.

Bakın ne büyük ironi; sağlığın başında Kürt olduğunu söyleyen bir kişi var. O bakan tüm dillerde spotlar yaptırıyor fakat kendi anadilinde bir tek spot yaptırmıyor.  Bu durum, mevcut sistemin ve AKP iktidarının kendi dilinden, kendi kültüründen, kendi köklerinden adetâ kopmadığı ve sırt çevirmediği sürece hiçbir Kürt insanına iktidar içinde yer vermeyeceği anlamına gelmektedir.

Bugün AKP’nin derdi koronavirüs ile mücadelede başarılı olmak olsaydı, Kürt halkının da anlayacağı ve moral motivasyon olarak güdüleneceği Kürtçe spotlar da hazırlardı. Ama çok iyi biliyoruz ki AKP iktidarının Kürde ve Kürtçeye yönelik yürüttüğü düşman politikası bu iktidarın gözlerini kör etmiştir ve AKP iktidarı bir pandemi sürecinde dahi bu düşman politikalarından vazgeçmiyor.

Oysa yapılması gereken bu süreçte bu halka karşı yapılan yanlışlardan vazgeçmektir ve Kürtçe dilinin bu coğrafyanın bir güzelliği olduğunun farkına varılmasıdır.

Bu tutum pratikte ne gibi sorunlara yol açıyor? Konuşmanızda, ana dili Kürtçeden başka bir dil bilmeyen yaşlı bir annenin koronavirüs tanısı konulduktan sonra yanına refakatçi de alınmadığı için karşılaştığı problemlerden söz ediyorsunuz. Nedir bu olay? Ana dilde sağlık hizmeti talebinizi hangi gerekçelere dayandırıyorsunuz?

21. yüzyıldayız ve hâlâ bu ülkenin kurucu unsurlarından olan Kürt halkı kendi dili için varlık mücadelesi veriyor. Hâlâ Kürt insanlar bu ülkede çok dramatik olaylar yaşamaya devam ediyor. Hâlâ insanlarımız dertlerini bir doktora anlatmak için tercüman kullanmak zorunda kalıyor.

Bakın, 70 yaşında bir anne düşünün, Türkçe bilmiyor. Covid-19 hastalığına yakalanıyor. Muayene olmaya gittiği doktor, tercümana virüs bulaşmasın diye doğal olarak muayenede hastanın yanına tercüman almıyor. Düşünün, bu annemiz derdini nasıl anlatacak? Ağızda tat duygusunun gittiğini nasıl söyleyecek, sırtının ağrıdığını, yaygın vücut ağrısının olduğunu nasıl anlatacak?

İnanın hiçbir şikâyetini anlatamayacak. Bu anneyi doktor muayene etti ve servise yatırdı diyelim, yine bu annenin yanına refakatçi alınmayacak ve bu anne belki de yaşamının son günlerini, son saatlerini Türkçe bilmediği için derdini, isteklerini kimseye anlatamadan, adeta lal gibi geçirecektir.

Susayacak, bunu hemşirelere söyleyemeyecek, ailesini aramak için, ailesinin yanına verdiği telefonu personelden yardım isteyerek kullanamayacaktır. Kısacası ne teşhis sürecinde ne de tedavi sürecinde olması gereken hiçbir aşama doğru dürüst işlemeyecektir. Böyle bir durumda sizce bu kişide hekime, sağlıkçılara güven duygusu oluşur mu? Covid-19 hastalığını yenmek için moral ve motivasyon sizce ne kadar sağlanabilir?

İnanın ülkemizde her gün bu tür olaylar yaşanıyor. Geçen gün bir arkadaşım aradı. Annesinin hastaneye yatması gerektiğini fakat ne yaptılarsa annesinin hastaneye yatmayı kabul etmediğini ve benim annesiyle görüşüp ikna etmemi istedi. Telefonu anneye verdi. Dedim ki, “Teyze niçin hastaneye yatmayı kabul etmiyorsun?” Teyze bana tek cümleyle şu cevabı verdi: “Ömrümün son günlerini lal olarak geçirmek istemiyorum.” O teyze 10 gün sonra yaşamını yitirdi.

İşte bu tür olayların yaşanmasına göz yuman bir iktidar ancak ve ancak zalim, vicdandan, ahlaktan yoksun bir iktidardır. Kürt insanların en doğal haklarından biri olan sağlık hizmetine erişme hakkını bu şekilde kısıtlamaktadır. Kürtlere kendi anadilinde sağlık hizmetine erişme olanağını sağlamayan bu iktidar maalesef çıkıp utanmadan Kürtlerden oy istiyor, Kürt kardeşlerim diyor. Allah aşkına kardeş kardeşe bu zulmü reva görebilir mi hiç?

Eğer bugün koronavirüs pandemisi nedeniyle bir insanın sağlığı bütün insanlığın sağlığını etkiliyorsa, Kürt insanların da sağlık hizmetine tam ve rahat bir şekilde erişebilmesi için anadilinde sağlık hizmeti sunulmalı ve bu hak anayasal güvence altına alınmalı. Çünkü anadilinde sağlık hizmeti hastalıkların teşhis ve tedavi süreçlerinin başarıya ulaşmasındaki en büyük etkenlerden biridir. Kaldı ki anadilinde sağlık hizmeti bir insan hakkıdır. Yaşam hakkıdır.

Son olarak şunu ifade edeyim ki herkese parasız, eşit, adil ve kendi anadilinde sağlık hizmeti sağlanabilmesi için sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz Kürt halkına bu zulmü reva görenleri de asla unutmayacağız.

- Advertisment -