Taşa bakan adam

Taşa bakıp okuyan adamın elindeki küçük ve karanlık meteor artık şeffaf ve parlak bir taşadönmüştür. Çünkü ona bakan adam ona nüfuz ede ede onu anlamıştır. Artık o içinden ışık geçenşeffaf bir taştır. Bu hikaye bir tefekkür nesnesi olarak dünyayı temsilen kesif bir taşta hakikatiarayan bir adamın kitaplarına verdiği isimlerin hikayesidir. Kitaplarını bir şekilde duyanlar yahuto kitapları severek yakından okuyanlar farketmese de kitapların isimlendirilmesinde böyle latifbir ilişki var.

Bir gün düşünen bir adamın önüne bir taş konur. Bu, üstünde çizikler olan koyu renkli bir taştır. Adam  taşa  bakar  ve  üstündeki  çizgilerin  rastgele çizikler değil birer sembol olduğunu anlar. Ve  kelimelerle  karşı  karşıya  olduğunu  farkeder.  Taşa  dair  ilk  notlarını  “kelimeler”  adıyla kaydeder. Ve taşa dair ilk kitabının adını, kelimeler anlamında Sözler koyar.

Taşa daha dikkatle bakıp ondaki, o söz(cük)lerdeki kastı gördükçe, bu sözcüklerin birer harf yığını veya  kazara  yanyana  gelmiş  kelimeler  değil, bir anlamı taşıyan “mektup” olduğunu anlar. Hazırda olmayan bir muhataba bir anlamı taşımak için kullanılan semboller paketine, mektup denilir. Taşa bakan adam, taşa dair ikinci kitabının adını “mektuplar” anlamında Mektubat koyar.

Eğer sözlerden kasıt bir anlam aktarımı yapmak ise ve o sözler birer mektup ise, o mektuplardan maksat  nedir?  Taşa  bakan adam  anlama çabasıyla taşa daha bir nüfuz edip ona şeffafiyet verdikçe, taşın içinde, kelimelerin gerisinde ve mektupların içinde aydınlanmalar, “parıltılar” görmeye başlar. Taşa dair bir sonraki kitabının adını Lem’alar koyar.

Bu bölük pörçük parıltılarla içi aydınlanan taşı daha da ovarak parlatıp tam bir zenaatkar gibi ona şeffafiyet kazandıran adam, o gördüğü  parıltıların ve aydınlıkların kaynağı olan ışığa ulaşır. Sembolden anlama, araçtan amaca doğru yürütülen bu kazı çalışması, bu anlam sondajı, düşünce ufkundaki bölük pörçük aydınlıkları bulutlardan temizleyip birbirine komşu eder. Taştaki kesafet, gecesi ışıltılı bir  gündüz halini  alacaktır. Parıltılar birbirleriyle birleşerek ve daha da saflaşarak şeffaflık kazanmıştır. Bir cam kadar  şeffaflaşan  taş  sanki  artık  aradan  çekilmiş, aydınlığın kaynağı olan ışınlar doğrudan doğruya görülür hale gelmiştir. Taşa bakan adam bu serideki son kitabının adını “ışıklar”  anlamında Şualar koyar.

Taşa bakıp okuyan adamın elindeki küçük ve karanlık meteor, artık şeffaf ve parlak bir taşa dönmüştür. Çünkü ona bakan adam ona  nüfuz ede ede onu anlamıştır. Artık o, içinden ışık geçen şeffaf bir taştır.

Bu hikaye bir tefekkür nesnesi olarak dünyayı temsilen kesif bir taşta hakikati arayan bir adamın kitaplarına verdiği isimlerin hikayesidir.  Kitaplarını bir şekilde duyanlar yahut o kitapları severek yakından  okuyanlar farketmese de, kitapların isimlendirilmesinde böyle latif bir ilişki var.

(Not: Babamın sağlık durumu daha iyiye gidiyor. Mesaj yazan, not düşen, dua eden tüm dostlara teşekkür ederim.)

- Advertisment -