Ana SayfaGÜNÜN YAZILARITeröre ve şiddete cevap vermek ama nasıl?

Teröre ve şiddete cevap vermek ama nasıl?

Terörist olaylara karşı ne yapmalı sorusuna uzmanlar farklı çözümler arıyor. Şiddete aynı şiddetle cevap vermek insanı ve devletleri şeytana dönüştürebilir. İsrail’de olduğu gibi. Demokratik bir ülkeyi otokrasiye çevirebilir. Mesele bu kadar önemli. Avusturya Arşidükü Ferdinand’ın Bosna’da 1914 yılında katline gösterilen tepki, Birinci Dünya Harbi’ne yol açmıştı.

Amerika’ya yapılan saldırı (9/11) sadece Amerika’da değil dünyada şaşkınlık yaratmış ve zamanın ABD Başkanı Bush küresel biçimde teröre karşı savaş açmıştı. Olmadı. Terör durmadı.

Her terör olayı ve nedenleri farklıdır. Nedenlerini anlamadan ve örgütün finans kaynaklarını kısıtlamadan durdurmak zordur. Etnik nedenlerle şiddet diğerlerinden farklıdır; çözümü de farklıdır.

Öte yandan, işgal edilen ülkede yaşanan şiddet olayını en akılcı   durdurma yolu işgali sona erdirmektir. 

Hindistan’ın eski Dışişleri Bakanı Shivshankar Menon  geçen yıl Hamasterör olayından sonra yazdığı makalede şunları belirtti: “Ancak şiddeti şiddetle karşılamayı seçmek bir seçimdir. Aslında terör mağdurlarının hepsi misillemeyi seçmez. 26 Kasım 2008’de on Pakistanlı terörist deniz yoluyla gizlice Mumbai’ye çıktı. Sonraki iki gün içinde otellere, kafelere, büyük bir tren istasyonuna ve bir toplum merkezine yaptıkları saldırılarda başlattıkları katliamda en az 174 kişi öldü ve 300’den fazla kişi yaralandı.  O zamanlar Hindistan hükümetinde dışişleri bakanı olarak görev yapıyordum ve ilk tepkim, böylesine arsız bir saldırıya karşı komşumuza karşı güçlü bir misilleme yapılması için baskı yapmak oldu.

Ancak çeşitli eylem planlarının olası sonuçlarını ve daha geniş etkilerini değerlendiren görüşmelerin ardından, Başbakan Manmohan Singh’in hükümeti sonuçta Pakistan’daki terörist kamplarına açık bir askeri saldırı yapmamayı tercih etti. Bunun yerine Yeni Delhi, Mumbai’deki terörist zulme diplomatik ve gizli kanallar aracılığıyla yanıt verdi. Ülke kamuoyu önünde intikamı değil, itidali seçti. Bu karar Hindistan’a uluslararası destek sağladı, felaketle sonuçlanabilecek bir savaşı önledi, sivil kayıplarını en aza indirdi ve muhtemelen daha fazla terörizmi önledi. En azından şu ana kadar Hindistan, Hindistan topraklarında kitlesel kayıplara yol açan Pakistan destekli başka bir saldırı yaşamadı…”

Avusturya Arşidükü Ferdinand’ın Bosna’da 1914 yılında katline gösterilen tepki, Birinci Dünya Harbi’ne yol açmıştı. Tepki gösterirken iyi hesap edilmeli.

Komşuda yuvalanmış terör örgütünü yok etmek için yapılan sınır ötesi operasyonlar başlangıçta umut verici olsa da genelde kesin sonuç sağlamaz. Sınırları sağlam tutmak daha iyidir. Teknoloji de gelişti. Sınır ötesi operasyon yerine terörün içerideki ortaklarını kollamak ve sınır güvenliği için yeni teknolojiler tercih edilmelidir. Sınır ötesi operasyon ve geçici işgalde kontrol etmeniz gereken , hem de ülke dışında, araziyi genişletmiş olursunuz. Sınırlarda rüşvet ve benzeri davranışlara da izin verilmemek gerekir.

Herhangi bir terör olayına karşı daima   anında cevap verilmesi için ülke içinde baskı oluşur. Nedenlerini araştırmak arka planda kalır. Diplomasi ikinci planda kalır.

Terör unutmamalı ki, fakirin ve zayıfın silahıdır. Devletler teröristlerle müzakere etmeyiz deseler de çoğu kez ederler. İsrail Hamas ile aracılı da olsa müzakere ediyor.

Geçmişe dönersek ,1982’e İsrail ordusu, FKÖ’nün yanı sıra Suriye, solcu ve Müslüman Lübnan güçlerine saldırdıktan sonra, Maronit müttefikleri ve kendine özgü Özgür Lübnan Devleti ile işbirliği içinde güney Lübnan’ı işgal etti ve sonunda FKÖ’yü ve Suriye Ordusu unsurlarını kuşattı. . Batı Beyrut’ta kuşatılan ve ağır İsrail bombardımanına maruz kalan FKÖ güçleri ve müttefikleri, ABD Özel Elçisi Philip Habib’in yardımıyla ve uluslararası barış güçlerinin korumasıyla Lübnan’dan geçiş müzakerelerini yürüttü. Yaser Arafat başkanlığındaki FKÖ, Haziran 1982’de genel merkezini Trablus’a taşıdı.. İsrail, FKÖ’yü ihraç ederek, Suriye’nin Lübnan üzerindeki nüfuzunu ortadan kaldırarak ve Başkan Beşir Gemayel liderliğinde İsrail yanlısı bir Hıristiyan hükümet kurarak bir anlaşma imzalamayı umuyordu. İsrail lideri Begin’in İsrail’e “kırk yıllık barış” sağlayacağını vaat ettiği anlaşma. 

ABD de o zamanlar FKÖ ile gizli müzakere yürütmüştü.

Yıllar sonra Filistin’de başa dönüldü. Çatışma devam ediyor. Şiddetin nedenleri üzerine gidilmedi, dada doğrusu gidilmek istenmedi.

Moskova’daki son terör olayının izahı ve görünürde nedeni de yok. IŞİDyaptığını iddia ediyor. En tehlikeli terör olayı ve nedenini anlamak  çok zor .Bu küresel tipte bir terör ve buna karşı evvelden tedbir zor. Aklıma ilk gelen Wagner (Rus)  örgütünün Afrika’da terör konusunda faaliyeti geliyor.Uluslararası işbirliği ve istihbarat bu alanda önemli. Devletler kendi vatandaşlarını, “muhalifleri” izleyim derken bu tür teröristler gözden kaçıyor…

Terörü ortadan kaldırmak kötülüğü yok etmek kadar zordur.

- Advertisment -