Dünya değişiyor. Dünyanın en büyük terör örgütünün bütün insanlığı tehdit ettiği bir kırılgan dönemdeyiz. Türkiye’nin atgözlüklü iç siyaset itiş-kakışını bir tarafa bırakamayanların farkına varamadığı realite şudur: Ülke savaş sathımailine girmiştir. İstese de istemese de hiçbir sınır tanımayan bir terör tehdidi ile karşı karşıyadır. Kürt-Türk barış ve dayanışması bir şov değil, ölümcül bir zarurettir. Müslüman bu milletlerin ortak beka meselesidir.
Müslümanlık kimliği temelinde bir Türk-Kürt-Arap dayanışması coğrafyanın lazımı ve tarihin gereğidir. Bu lüzum rasyonel bir muhakemenin sonucudur. Müslüman dayanışması Türk ve Araplar kadar Kürtler için de tek çıkış yoludur. Kafası basmayacaklar için mevzuyu yabancı dile çevirelim: Laik veya Hıristiyan Avrupalılar bu topraklarda yaşıyor olsaydı, onlar da bunu yapacaktı. Avrupa Birliği’nin cografi Türkçe çevirisi Müslüman Birliğidir. Bu safi iyiliği öcü gibi gösterenler bunu dincilik sayacak ve öyle sunacaktır. Ancak bu bir dincilik meselesi değildir. Anlaması zor olsa da altını çizelim: Adına Müslüman dayanışması dediğimiz bu ortaklaşma aynı zamanda bir seküler ulus inşasıdır: Daha demokratik, daha geniș bir ulus. İnsanlığa doğru genişleyecek bir genişlemenin makul ilk adımıdır.
Ümmetin dini bir kimlik olduğu sanrısı ve geride kaldığı ezberi bir fikir değil bir yabancılaşmanın ürünüdür. İttihad-ı İslam fikri modern bir fikirdir ve kapsayıcı bir ulus projesidir. Milli veya diğer kimlikler ilişkiseldir ve tarihin tazeliği içinde yeniden kurulur, sürdürülür veya gözden geçirilir. Ümmet fikri bir hakkın inkarına alet ediliyorsa ona itiraz edilir ve ederiz. Ancak ümmet fikri bir insanlar topluluğunun dayanışma ve iyiliğine hizmet ediyorsa buna itiraz etmek için insan ya cahil olmalı ya da ırkçı olmalı.
Bugün herzamandan daha çok açığa çıkan gerçek şudur: Türk-Kürt-Arap bir millettir. Daha önce zaten dar gelen ve yetmeyen kuru bir Türklük ve Türkçülük bugün Türkiye’ye hiç ama hiç yetmemektedir. Müslümanlığı üst kimlik olarak getiren şey din değil Kürtlüktür, rasyonelleşmedir ve evet demokrasidir.
Türkiye aslına rücu ile kuruluşun ruhuna ve kurtuluşun gereğine uygun olarak Müslüman bir millet olarak kendine gelmektedir. Millet anlayışı güncellenmekte ve genişlemektedir. Türkiye’nin seküler bir faşizm yerine anayasallık getiren bir Müslümanlık ile tanımlanan bir devlet olması Kürtler, Araplar, Ermeniler, Yahudiler ve dinsizler için daha adil, daha eşit, daha insaflı, daha özgür bir ülke olması anlamına geliyor. İnanmayanlar Türkiye Ermenilerine sorabilir. Zira millet tanımı gerçek kıvamını bulduğunda, Ermenistandaki Ermenilerle de Lübnan’daki Hıristiyanlarla da aynı milletin mensubu olduğumuz ortaya çıkacak, aynı iyiliğin parçaları olarak yeniden buluşacağız. Bunun için Müslüman kimliğine bir medeniyet meselesi olarak bakabilmek gerekir. Sekülerleşmek için bile Müslümanlık ile barışmak gerekiyor. Bu süreç bir ülkenin kendi bedenini, kendi benliğini olumlamasından ibarettir.
Türkiye’nin demokratik olması için Müslümanlığın da Kürtlüğün de özgürleşmesi gerekiyor. Bunu anlamak artık zor olmamalı. Müslümanlığın ve Kürtlüğün özgürleşmesini Sünnicilik ve Cumhuriyete ihanet gibi sunanların bizzat kendileri kendi anlayışlarının dinciliğini yapıyor ve sadece kendilerini cumhurdan sayan bir dışlayıcılık peşindeler.
Realite ile barışmak durumundayız: Türkiye’nin milli kimliği İslamdır. Laik veya dindar farketmiyor. Kemalist şüphe, ezber etiket veya sanrılardan bağımsız olarak pratikte ve aklın gereği olarak bu hep böyle olmuştur. İslam Türkiye’nin laik ve demokratik milli kimliğidir. İslam bu halkların bir millet olarak tek yapıcı toplumsal sözleşmesidir. Bunun içinde Türk, Kürt, Arap ve diğer etnik kimlikler, Sünni, Alevi, Caferi, Hıristiyan, Yahudi ve diğer inançsal kimlikler bulunur. Tüm yurttaşlar eşittir. Müslüman olmayan Müslüman olana eşittir. Sünni ve Alevi, Türk ve Kürt eşittir. Burada bir çelişki yoktur. Çelişki Türkiye’de İslamın baskılanmasını ve Müslümanların Müslümanlıklarından utanmalarını talep eden bir ezikliğin laiklik veya Türklük olarak sunulmasıdır.
Nasıl ki PKK’nin varlığı Kürtlük realitisini ortadan kaldırmıyor idiyse, dindarların çürüme ve kötü davranışları Müslümanlık realitesini ortadan kaldırmıyor. Bu ayırımı yapamayan analizler bu ülkenin geleceğine şekil veremez. Kürt’ten terörist, İslam’dan gericilik anlayan anlayışlar bu ülkenin bahtını karartan yobaz anlayışlardır. Gerçek ilericilik geçmişin ezberlerine takılmadan mevcudun ve şimdinin gerektirdiği doğru kıvamı aramaktır. Türkiye’de bu arayışın sonucu İslam olarak tecelli ettiğinde, bundan gocunmak gericiliktir.