2015’te Çözüm Süreci’nin rafa kaldırılmasının ardından HDP yeni bir rotaya girdi; iktidarın tam karşısına ve muhalefetin yanına yerleşti. HDP, 2019 yerel seçimlerinde Türkiye’nin batısında belediye başkanı adayı çıkartmayarak bütün gücüyle CHP’nin adaylarını destekledi. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi adayıyla yarışa girmedi, Erdoğan’a karşı Kılıçdaroğlu’nun arkasında durdu.
Mutlak iktidar aleyhtarlığına ve güçlü muhalefet taraftarlığına dayanan bu siyaset, son sekiz yılda HDP’nin iktidar ve muhalefet partileri ile olan ilişkilerini tanzim eden en önemli faktör oldu. HDP, muhalefet cephesinden konumlandığından iktidarın hışmını üzerine çekti. Hukuki ve fili bütün vasıtaları devreye sokan iktidar, HDP’yi bir cendereye soktu.
İktidarın azami basıncına tabi tutulmak HDP’ye birçok zarar verdi. HDP’nin kadroları budandı, hareket kabiliyeti azaldı. Mesaisinin büyük bir kısmını -mecburen- tutuklamalara, kayyumlara ve parti kapatma davasına ayıran HDP; kendini gözden geçirmeyi ve bir muhasebe yapmayı hep erteledi. HDP yeni bir dil kuramadı, yeni siyaset üretmedi ve dar bir alana sıkışıp kaldı.
İktidar ile tutuştuğu mücadeleden ötürü büyük bir fatura ödemek zorunda kalan HDP, muhalefet safında yer almasından da bir fayda elde etmedi. Evet, 2019’da büyükşehir belediyelerinin muhalefete geçmesinde kritik bir rol oynadı ama siyasi dengeleri değiştirmesi HDP lehine bir tablo yaratmadı. HDP için muhalefete seçimleri kazandırmanın bedeli, kendi belediyelerini kaybetmek oldu. İktidar kayyumlarla HDP’nin belediyelerini elinden aldı ve partinin kitlelerle temasını sağlayan çok mühim bir bağını kesti.
Suya düşen hayaller
HDP, hem yerel seçimlerde hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefet adaylarına kayıtsız şartsız büyük bir oy akıttı. Ama muhalefet, HDP ile kendisine verdiği bu büyük destekle mütenasip bir ilişki kurmadı. İktidarın HDP için çizdiği sınır, muhalefet tarafından da kabul edildi, muhalefet bu sınır genişletmeye, sembolik bir-iki adım dışında, yeltenmedi. İktidar gerektiğinde sınırlarını ihlal etmekten kaçınmadı, mesela HDP ile resmî görüşmeler yapmakta bir sorun görmedi. Fakat muhalefet hep o sınırların içinde kaldı; HDP’den oyunu istedi ama gerek resmî ve gerek sivil alanlarda HDP ile aynı kareye germekten imtina etti.
2015-2023 yılları arasında takip ettiği siyaset, HDP’nin tabanında bir erozyona sebep oldu. Sekiz yıl önce, yüzde 13,2 oy alan, geleceği parlak görülen ve umut vaat eden bir partiydi HDP. Bugün ise seçmenin yaklaşık üçte birini kaybeden, oyları yüzde 8,8’e düşen, MHP ve İYİ Parti’ye geçilen bir HDP var.
Salt oy kaybetmedi HDP, imajı da iddiası da tahrip oldu. Kazanan ve kazandıran bir parti algısı yerini kaybeden ve kaybettiren, dokunanın yandığı bir partiye bıraktı. Türkiye siyasetine güzergâh tayin etme, memleketin gidişatına yön verme iddiası berhava oldu. “Kingmaker” olma hayalleri suya düştü.
İstikameti değiştirme mecburiyeti
Velhasıl, Mayıs 2023 seçimlerinde takke düştü, kel göründü. HDP’nin/HEDEP’in artık hiçbir şey olmamış gibi davranmasının, 2015-2023 istikametinde ilerlemesinin imkânı kalmadı. Partinin bir siyaset değişikliğine gitmesi şart oldu. Tabanda bu minvalde yükselen sesler, tavanda da yankı buldu. Mesela Sözcü Ayşegül Doğan “Parti yönetiminin Türkiye’nin her yerinde aday göstermekten yana olduğunu” belirtti.
Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan da “Bizim de desteğimizle 25 yıl sonra iktidar belediyeleri düştü. Biz de bunda taraf olduk. Ama bunu sürgit devam ettirme şansımız yok. Çünkü biz de siyasi partiyiz. Batıda seçimlere gireceğiz ama kent uzlaşısına önem vereceğiz. Nedir bu? En geniş toplumsal örgütlerin katılımıyla adayları belirleyip, işbirliği ve güç birliğine gidileceğini söyledik” ifadelerini kullandı.
Doğan ve Bakırhan’ın bu sözleri, bir siyaset değişikliğinin ya da en azından bu yöndeki bir arayışın ilk işaretleri olarak değerlendirilebilir. Yeni bir yol haritası belirlenirken dikkate alınması gereken iki önemli dinamik var:
Herkese açık kapı
Biri, HEDEP seçmenlerinin hissiyatıdır. HEDEP’liler, 2015’ten bu yana muhalefeti desteklemenin kendilerine kazandırmadığını bilakis kaybettirdiğini düşünüyor. Kayıp, her tarafta; oyda, belediyelerde, siyasi ağırlıkta… Bu nedenle geçmiş seçimlerde olduğu gibi muhalefete açık bir çek sunmak ve hiçbir talepte bulunmadan muhalefete arka çıkmak, seçmenin tepkisini alır.
İkincisi, HDP için belediyeleri korumanın bir varlık soruna dönüşmüş olmasıdır. Çünkü bir siyasetin toplumsallaşmasında belediyeler hayati öneme sahiptir. Bir parti güçlü belediyeler sayesinde hizmet götürebilir, insanlarla yüz yüze ilişkiler geliştirebilir, politik önceliklerini uygulayabilir ve meşruiyet sahanızı geliştirebilir. Herhangi bir sebeple belediyeleri kaybetmek, o partinin kendini muhafaza edecek ve büyütecek araçlardan mahrum edilmesi anlamına gelir.
HEDEP için bugün en mühim mesele, kazandığı/kazanabileceği belediyeleri muhafaza etmesidir. Bir HEDEP’li seçmen için önemli olan, İstanbul veya Ankara’yı yerelde kimin yöneteceğinden ziyade, kazanacağı belediyelerin kendi elinde kalmasıdır. HEDEP önceliği buna vermeli ve bunu mümkün kılacak formüller üzerinde çalışmalıdır.
Siyasi kazancını orada görürse, HEDEP tek başına seçme girebilir. Bu takdirde, muhtemelen muhalif çevrelerden gelecek “İktidara kazandıracaksınız” türü söylemlere muhatap olur. HEDEP bunlara itibar etmemelidir. Çünkü bir parti, diğer partileri ikna etmeyi veya gönüllerini hoş tutmayı temel alarak siyaset yapmaz, yapamaz.
HEDEP bir ittifaka da katılabilir. Lakin bu durumda, eskisinden farklı olarak, ittifak kapısını sadece muhalefete değil iktidara da açık tutması ve kendisine azami yararı sağlayacak ittifakın içinde yer almaya çalışması gerekir. 2024 seçimleri için rotasını belirlerken HEDEP, mutlaka iktidara kaybettirmek ve muhalefete kazandırmak düşüncesiyle değil, kendi varlığını korumak ve güçlendirmek düşüncesiyle hareket etmelidir.