Yangında uçak mı daha işe yarar, helikopter mi? Askerler niye müdahale etmiyor?.. Bu tartışmaların eşliğinde dokuz gündür süren yangınların bedeli çok ağır oldu. Milas ve Bodrum’a bağlı yurdun cennet köşeleri hepimizin gözü önünde yandı, kül oldu. Marmaris ve Köyceğiz de öyle. Yanan yerlerin tamamı dev kızılçam ağaçlarıyla kaplıydı; yanacak çam ağacı kalmayınca yangınlar şimdilik büyük ölçüde kontrol altına alınmış oldu.
Üç yıldır yaşadığım Milas’ta yangınlar göz göre göre geldi. Buralarda birkaç yıldır alışılanın dışında bir hava sıcaklığı vardı. Bu yıl ise yaz başından itibaren daha da artarak en üst seviyeye çıktı. Sıcaklık sürekli 40 derecenin üstündeydi, nem oranı ise neredeyse yüzde 10’lar seviyesine inmişti. Dışarı çıktığımızda esen rüzgâr yüzümüze adeta lav olarak vuruyordu. Haziran ayından itibaren burada yaşayanların konuştuğu tek konu aşırı sıcaklardı. Burada yıllardır yaşayanlarla, buraların yerlisi halkla konuştuğumda hemen hepsi ağız birliği etmişçesine hayatlarında böyle sıcak ve kurak bir hava görmediklerini söylüyorlardı. Yangınlar işte bu hava koşullarında başladı.
Çıkan yangınları tek tek inceleyecek olursak:
Milas’ta ilk büyük yangın Pina Yarımadası, Kuyucak mevkiinde çıktı. Güvercinlik Koyunu içe alan bu yarımadanın ilginç bir özelliği vardı. 2007 yılında burada çıkan yangın sonrası, yanan bölgeye oteller inşa edileceği iddiaları ortaya atılmıştı. İktidar o dönem bunu kesin bir dille yalanlasa da, ormanın içine gerçekten de üç büyük lüks otel yapıldı. Açılan davalar, yürütmeyi durdurma kararları bu otellerin ortaya çıkmasını engelleyemedi. İşte yangın, bu otelleri ortasına alan ormanda çıktı. Kontrol altına alınamayıp büyüyen yangın sonrası, otelde kalanlar deniz yoluyla tahliye edildi, bilanço ağır oldu. Otellerin etrafında yanacak orman kalmamıştı.
Gökova Körfezindeki yangınlar
Gökova körfezinin Milas-Bodrum hattında kalan ormanlık alanlarda ilk yangın Beyciler mevkiinde görüldü. Burada kontrol altına alınamayan yangın, körfez boyunca ormanı yaka yaka ilerledi. Felaket önlenemedi, yangın batıdan Bodrum’un, doğudan Milas’ın kıyılarını tehdit etmeye başladı. İki yönden ilerleyen yangın Gökpınar, Gökbel, Yukarı Mazı, Mazıköy hattını izleyerek Çökertme’ye ulaştı. (Yangında yok olan Çökertme, türkülere konu olan Çökertme değil. Bu Milas’a bağlı, olağanüstü güzellikte bir koya sahip, çam ormanlarıyla çevrili bir yer.) Mandıra Filozofu filmine ev sahipliği yapan koyu saran ormanlar yangında yok oldu. Doğudan Milas Ören’e doğru ilerleyen yangın batıdan da Bodrum Yalıçiftlik’e dayandı.
Günlerce termik santrale varmadan yangını durduralım çağrısı yapıldı
Önüne çıkan her şeyi yakıp yıkan ve Kemerköy Termik Santrali’ne doğru ilerleyen yangını söndürmek için karadan yerel halkla birlikte orman ve itfaiye görevlileri olağanüstü çaba harcadı. Bu olağanüstü çabaya karşın, yeterli hava desteği verilmediği için yangın günler sonra termik santrale ulaştı. Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat günlerce yangının santrale ulaşması durumunda büyük bir felaketle karşılaşılacağını belirterek havadan söndürme yardımı istedi. Bu imdat çığlıklarının arasında yangın santrale ulaşınca nasıl bir felaketle karşı karşıya olduğumuzu idrak etmiş olduk. Önceki gece gerek santralin aldığı önlemler gerek yangını söndürmek için gösterilen olağanüstü çaba gerekse de rüzgârın hızının düşmesiyle yangın, santrale büyük hasar vermeden kontrol altına alındı. Bu sırada tedbiren, Ören beldesinde yaşayan halk gece yarısı Deniz Kuvvetlerine bağlı çıkarma gemileriyle tahliye edildi.
Gökova Körfezinde Akyaka-Bodrum arası son durum
Dokuz gündür süren yangınlardan sonra Gökova Körfezinin Akyaka-Bodrum arasındaki kıyılarda hasar görmeyen tek yer, Akyaka-Ören arasındaki ormanlık alan oldu. Bu bölge, denize kadar uzanan dev çam ağaçlarıyla tanınıyor. Burada yukarıdan Yerkesik bölgesi ve Muğla’ya varan büyük bir ormanlık alan söz konusu. İş işten geçmeden elimizde kalan bu bölgeyi yangın felaketinden uzak tutmalıyız.
Marmaris yangınları
Marmaris’in Akdeniz kıyısında yer alan İçmeler’de başlayan yangın kontrol altına alınamayınca Selimiye’ye kadar ilerledi. Yönünü Datça’ya çevirdikten sonra kontrol altına alınan yangında en büyük şans ateşin Marmaris’in Gökova kıyılarına ulaşmaması oldu. Marmaris’in Gökova kıyıları karadan ulaşımın çok zor olması sebebiyle insan yerleşimin yok denecek kadar az olduğu bir bölge. Cumhurbaşkanlığı yazlık sarayının da yer aldığı Okluk Koyu bu bölgede bulunuyor. Burada birkaç küçük köy ve çiftlik evi dışında yerleşim yok. Dev çam ormanları ile kaplı olan bu alanda Börtü Bet denilen yerde orman içinde konuşlanmış birkaç küçük butik otel var.
Marmaris’teki yangının çıktığı Akdeniz tarafında kalan bölge ise yerleşim yerlerinin yanı sıra Türkiye’nin en önemli tesislerinin, otellerinin bulunduğu merkezlerden biri. Marmaris’e yıllar önce yerleşmiş bir arkadaşımla yangın boyunca sürekli telefon görüşmesi yaptım. Her telefon görüşmemizde giderek artan bir öfkeyle konuştu benimle. Arkadaşım yangınlara geç müdahale edildiğini, havadan müdahalenin yok denecek kadar az olduğunu anlattı sürekli. En son önceki gece konuştuğumda son durumu şöyle anlattı:
“Bozburun ve Selimiye’de yangınlar kontrol altına alındı. Sen de bilirsin ki bu bölgede ağaç yok denecek kadar az. Yanacak tek bir ağaç kalmadığı için yangın kontrol altına alınmış oldu.”
Kıyıkışlacık-Gürçamlar yangını
Milas’ın Gürçamlar mevkiinde çıkan yangını karşı kıyısından canlı izledim desem yeridir. Gürçamlar, Milas-Didim ile Akbük arasında bulunan, adından da anlaşılacağı gibi dev çam ağaçlarının bulunduğu büyük bir orman alanı. Gürçamlar’ın hemen altında 3 bin yıllık antik kent İasos bulunuyor. Kıyıkışlacık denilen bu küçük balıkçı köyünü tehdit eden yangın ancak üç gün sonra kontrol altına alındı. İlk gün gece 21-22 sıralarında Kıyıkışlacık tepelerinde dumanlar yükselmeye başladı. Sonra alevler göründü. Birkaç saat sonra alevler kaybolunca yangın kontrol altına alındı sanarak rahat bir nefes aldık. Ertesi gün öğleden sonra alevler yeniden görülmeye başladı. Aslında bizler Güllük Körfezinin karşı kıyısından baktığımızda yangını tam olarak göremiyorduk. Milas’tan gelirken Kıyıkışlacık’a ulaşmak için bir tepeyi aşmak gerekiyor. O yamaçlarda çam ağaçları var, yanan yer o vadide bulunan ormandı. Kıyıkışlacık’ın tepeleri ise maki cinsi küçük ağaçlarla kaplıydı. O makilikler yandı. Makiliklerin olduğu alanlarda bulunan küçük yerleşim yerleri boşaltıldı. Üç bin yıllık tarihi olan kent depremlerle yok olmuştu. Hâlâ denizin ortasında kalıntıları görünür kentin. İasos bu yangını şimdilik atlatsa da oraya gelenlerin çam kokusunu içlerine çekmek için araçlarının camlarını açtığı orman artık yok.
Günler süren orman yangınları geride ağır tahribatlar bırakarak kısmen de olsa kontrol altına alındı. Bölgede hava sıcaklıkları düşmeye, nem oranları yükselmeye başladı. Bu yangınlar süresinde karşılıklı suçlamalara, insanın aklıyla alay eden komplo teorilerine de şahit olduk. Nedense, komplo teorilerinin ‘hazzı’na kapılanların, bu güzel ormanların, barındırdığı hayvanlarla birlikte yanmasının acısını içlerinde yeterince hissetmediklerini düşünüyorum. En kötüsü de bütün bu olup biteni çaresizlik içinde seyretmekti.