Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIYeniden Refah neden kazanır, DEVA neden kaybeder?

Yeniden Refah neden kazanır, DEVA neden kaybeder?

2011 yılında “AKP Neden Kazanır? CHP Neden Kaybeder?” diye bir kitap yayınlanmıştı. Bu kitabın adını beğenmiş ama içeriğini umduğum kadar doyurucu bulmamıştım. 31 Mart 2024 seçimleri sonrasındaysa kendime şu soruyu sordum: “Yeniden Refah Partisi neden kazandı, Deva Partisi neden kaybetti?” Deva Partisi’ne baktığımızda 2010 veya 2015 yılının Tayyip Erdoğan’ını görüyorsak, Yeniden Refah Partisi’ne baktığımızda daha çok “1994 yılının Tayyip Erdoğan’ını” görüyoruz. Deva Partisi, aynı nehir yatağının "okullu", “okumuş” belki biraz da “elit” yüzüyse, Yeniden Refah Partisi "alaylı" yüzü olabilir.

Yeniden Refah, Yozgat ve Şanlıurfa’yı kazandı. Deva Partisi ise çok dişe dokunur bir başarı ortaya koyamadı. Sadece Adıyaman’da bir ilçe belediyesi kazanabildi. Siyaset arenasına iddialı ve hızlı giren Deva, neden eski bir partinin güncellenmesi olan Yeniden Refah Partisi’nin bu kadar gerisinde kaldı? Neden Yeniden Refah’ın 10’da 1’inden az oy aldı? 

Aslında Hem Deva Partisi hem Yeniden Refah Partisi, AK Parti ile ve Recep Tayyip Erdoğan’la aynı “nehir”den doğmuş akımlar. Yeniden Refah 2018’de, Deva 2020’de kuruldu. Yeniden Refah Partisi’nin tıpkı kuruluş tarihi gibi “esinlendiği” dönem de daha eski: Deva Partisi’ne baktığımızda 2010 veya 2015 yılının Tayyip Erdoğan’ını görüyorsak, Yeniden Refah Partisi’ne baktığımızda daha çok “1994 yılının Tayyip Erdoğan’ını” görüyoruz. 

Deva Partisi’nin, AK Parti’nin eski dönemini temsil etmek istediği; Yeniden Refah Partisi’nin ise Recep Tayyip Erdoğan’ın eski dönemini, “AK Parti öncesi Erdoğan”ı temsil ettiği düşünülebilir. Fatih Erbakan, bir nevi “genç Tayyip Erdoğan” olarak, adeta “1990’ların Tayyip Erdoğan’ı” olarak, toplumun karşısında. Covid aşılarına eleştirel yaklaşan Fatih Erbakan, covid öncesi çağın Tayyip Erdoğan’ını da temsil ediyor bir yönüyle de. Yani “yeni küresel durum”dan, “yeni normal”den henüz etkilenmemiş bir Tayyip Erdoğan’ı, bir “Öz Tayyip Erdoğan”ı temsil ediyor.

İki parti arasındaki büyük oy farkından şu çıkarımı yapmak mümkün: Şu anki AK Parti’den ve şu anki Tayyip Erdoğan’dan soğumakta olan geniş muhafazakâr seçmen kitlesinin önemli bir kesitinin nostalji duyduğu özne, “Eski AK Parti”den ziyade, “Eski Recep Tayyip Erdoğan” gibi görünüyor. Nostalji duyulan “altın çağ” da 2010’lardan ziyade 1990’lar gibi görünüyor. Ki partilerin bankalara benzeyen yapılar olduğunu düşünürsek, nostaljinin bir partiye değil bir kişiye yönelmesinden daha normal bir şey yok. 

2023 yılında, sadece Deva Partisi’nde değil, neredeyse tüm Altılı Masa’da bir “Eski AK Parti” nostaljisi görüntüsü vardı alttan alta. 2023’teki başarısızlığın belki bir nedeni de buydu. Altılı Masa, örneğin AK Parti kurucusu Akşener’i içeriyordu. 

Yeniden Refah Partisi’nin muhafazakarlığı, “yerli ve milli” denilen geleneksel Anadolu muhafazakarlığından ve islami muhafazakarlıktan kök alıyor. “Milli görüş”ün “yeni” partisinden söz ediyoruz, içerik net, formül net, paradigma net. Faiz karşıtlığı, LGBT karşıtlığı, İsrail karşıtlığı gibi kavramlar, paketin içinde. Tabii kuşak değişti, teknolojinin etkileri oldu, Yeniden Refah Partisi de bir yönüyle “karışık kaset” gibi ve bu “karışık kaset”in sadece “milli görüş”le veya sadece 1990’larla açıklanması yeterli olmaz. Ama “milli görüş”teki ana esansı her şekilde hissediyoruz. Belki bu ana esansın üstüne biraz “Oktaresk” sos da eklenmiş olabilir. Bunun yanında, Fatih Erbakan’ın bir zamanlar “muhafazakar ailenin rockçı çocuğu” olarak tanındığını da hesaba katmak gerek. Bu geçmişin de partinin dünya görüşünü etkiliyor olması mümkün.

Deva Partisi’nin muhafazakarlık formülüyse, daha da değişik. Hem “milli görüş”e özgü “yerli ve milli” muhafazakarlığın bazı notalarını hafiften taşıyan ama 2020 ve sonrasının dünyasının “küresel(ci) statükosu”nu da “seven” bir partiden söz ediyoruz. Yeniden Refah Partisi, “ana akım muhafazakâr”, Deva Partisi ise “küresel-statükocu-muhafazakâr” olarak tanımlanabilir. 

2020 yılında, Covid’le birlikte, dünya yeni bir döneme girdi. Bu “yeni dünya”nın, bu “yeni normal”in, yeni muhafazakarları/statükocuları ve yeni anarşistleri/isyankarları var. İşte bu bağlamda Deva Partisi’nin yeni küresel statükoya yakın, Yeniden Refah Partisi’nin ise uzak görünme yanlısı olduğunu söyleyebiliriz. Hatırlayalım: Fatih Erbakan covid aşılarını eleştirirken, Ali Babacan aşı zorunluluğunu savunmuştu.

Altılı Masa, Fahrettin Koca tarafından uygulanan pandemi önlemlerine destek verenlerin de buluşmasıydı. O masada Fahrettin Koca’nın da ruhu vardı. Covid gibi küresel kırılma konusu olmasa da ona paralel algılanan bir diğer konuyu da hatırlayalım: Başıboş köpek sorunu… Altılı Masa’nın 2023 yılındaki başarısızlığını, “iç kavgalar” veya “yanlış aday seçimi” gibi etkenlerden ziyade covid ve köpek sorunu üzerinden, “woke kültür” üzerinden de değerlendirebiliriz.

Deva Partisi, 2020-2022 döneminde, pandemi yasaklarını en keskin şekilde savunan parti oldu. AK Parti’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’deki dindar kesimi, pandemi yasaklarına uymaya, zorlanarak da olsa ikna edebildiği bir ortamda, Deva Partisi AK Parti’den daha kesin şekilde yasaklar tarafında yer aldı. Ali Babacan, 2021 yılında, “Kapalı mekanlara giriş için aşı zorunluluğunun getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Özgürce, serbestçe hareket edebilmeliyiz. Bu esnada da gereken bütün tedbirlerin alındığından da emin olmalıyız.” dedi. 

Özgürlükçülük iddiası olan bir parti, neden özgürlüklerin askıya alındığı covid sürecine en koyu desteği verir? Belki de “özgürlükler kavgası”nı sadece AK Parti’nin 2020 öncesine veya 2015 öncesine (veya milat olarak gördükleri tarih hangi tarihse o tarihe) kadar yaşanmış özgürlük kavgalarına örneğin kemalizm kavgası gibi kavgalara indirgediler. Ancak 2020’den bu yana bambaşka bir dünya var ve AK Parti’nin 2005, 2010 veya 2015’te neyi doğru veya yanlış yaptığı meselesinden, o yıllarda kaçırılan demokrasi fırsatlarından daha can alıcı ve daha güncel özgürlük sıkıntıları var.

Kürt meselesi hala eskisi kadar önemli bir demokrasi turnusolu olsa da tek başına Kürt meselesindeki özgürlükçü duruş, Deva Partisi’nin özgürlük profilini kurtarmaya yetmiyor. Belki kemalizm eleştirisi veya militarizm eleştirisi de artık tek başına eskisi kadar büyük anlam ifade etmiyor. Covid’le birlikte oluşan “yeni dünya”da, Yeniden Refah Partisi’nin Deva Partisi’ne oranla daha “ilgi çekici” bir (eleştirel) duruş sergilediğini düşünmek mümkün. 

Deva Partisi, aynı nehir yatağının “okullu”, “okumuş” belki biraz da “elit” yüzüyse, Yeniden Refah Partisi “alaylı” yüzü olabilir. Bir tarafta maske-mesafe-temizlik üçlüsü var, diğer tarafta ise belki maskesiz-mesafesiz-hijyensiz Anadolu ruhu. Yeniden Refah, tepki dolu, öfkeli, bir yönüyle anarşik bir parti. Deva, son derece dengeci, riski sevmeyen, mesafeyi ise seven, belki halka da hala biraz mesafeli bir parti. Yeniden Refah Partisi’nin “1990’lar nostaljisi”nin, Deva Partisi’nin “2010’lar nostaljisi”ne oranla, 2024 yılının toplumuna daha fazla hitap ediyor olması ise bir paradoks.

Gelecek kimin? “Küresel statüko” yerine “milli muhafazakarlık” ve “yerlilik” vaat eden Fatih Erbakan mı? “Hem biraz küresel statüko hem de biraz muhafazakarlık” diyen Deva Partisi mi? Fatih Erbakan’ın özgürlükler meselesini yeterince derinlemesine kavramış olmadığını düşünebiliriz. Tek başına aşı konusunun onu Deva Partisi’nden daha özgürlükçü bir yere koymaya yetmediğini düşünebiliriz. Ama, belli bir kitlenin, Yeniden Refah Partisi’nde; Deva Partisi’nde veya AK Parti’de bulamadığı bir “serbestiyet” alanı bulduğu ortada. 

Bu serbestiyet alanının ve serbestiyet özleminin bir rengini de 1990’lar nostaljisi oluşturuyor. Yeniden Refah Partisi, ismini, 1990’lar Türkiye’sinin en önemli (siyasi) renklerinden olan “Refah Partisi”nden almış bir parti. Yeniden Refah, şimdilik yarışı önde götürse de Deva’nın zamanla kendini güncelleyerek “Yeniden Deva” olarak karşımıza çıkması mümkün. Tabii Yeniden Refah Partisi’nin de uzun vadede LGBT ve faiz karşıtlığını bırakıp şimdikinden daha gerçekçi bir muhafazakar seçeneğe dönüşmesi imkansız değil. Göreceğiz.

Ne olursa olsun, “güncel Tayyip Erdoğan”ın, “genç Tayyip Erdoğan”dan çok, Deniz Baykal’ı andırdığı bir dönemde, Fatih Erbakan, insanlara “kaybettikleri eski Tayyip Erdoğan’ı” hatırlatıyor gibi. Tayyip Erdoğan’ı, Tayyip Erdoğan’ın eskiden solu eleştirdiği, laikleri eleştirdiği dille eleştiriyor. Fatih Erbakan’ın Ali Babacan’dan daha fazla rağbet görmesinin bir nedeni de bu olsa gerek.

- Advertisment -