Sırf merakımdan, ABD’nin Kara Harp Okulu West Point’in 1 Temmuz 2024’te yapılan yemin töreninin kaydını izliyorum.
Tören, okula yeni katılan ve 2028’de mezun olacak Amerikan Harp Okulu öğrencilerinin “askerlik yemini” için yapılıyormuş. Ama onlar buna “askerlik yemini” demiyorlar. “Sadakat yemini” diyorlarmış.
Yemini Öğrenci Alay Komutanı tuğgeneral yaptırıyor. Herkes sağ elini kaldırıyor, ve “Ben” dedikten sonra, bizden farklı olarak, kendi ismini söyleyerek yemine topluca başlanıyor.
Tuğgeneral “Sizden önceki 160 yıl boyunca, aynı yemin, bu aynı kutsal alanda edildi” diyor.
160 yıl lafı dikkatimi çekiyor. “Amerika’nın toplam tarihi kaç yıl ki…” diyorum içimden.
Kürsüdeki tuğgeneral bu yeminin, öğrencilerin West Point’te edecekleri üç yeminden ilki olduğunu söylüyor.
İki yemin daha varmış: Teyit Yemini ve Subaylık Yemini. Bu da ilgimi çekiyor. Merakla devam ediyorum.
Amerikalıların bu Sadakat Yemini, bizim İç Hizmet Kanunu’nda geçen Askerlik Andını andırıyor. Metin şöyle:
“ABD Anayasasına, ulusal hükümete ve ABD’nin egemenliğine bağlı olacağıma ve onları savunacağıma, bu bağlılığı herhangi bir eyalete borçlu olabileceğim her türlü bağlılıktan üstün tutacağıma, üstlerimin yasal emirlerine ve askerî kanunlara uyacağıma yemin ederim.”
Dikkat edileceği gibi burada Amerika’nın federal yapısıyla ilgili atıflar var; bağlılığın eyaletlere değil, federal yapıya olması isteniyor.
Bizim askerlik yeminimiz ise şöyle:
“Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve âmirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan azız bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine ant içerim.”
Benzerlikler yok değil. ABD’li meslektaşlarından farklı olarak bizdeki “can verme” vurgusu dikkat çekiyor. Anayasa yerine de, “kanunlar” vurgusu…
Bizde hiç olmayan ikinci yeminleri ilginç. ABD Harp Okulu öğrencileri, galiba bir gelenek olarak, ikinci sınıfı bitirip üçüncü sınıfa başladıklarında, ikinci yeminlerini, Teyit Yemini’ni ediyorlarmış. Hikayesi şöyle imiş:
Bu sınıfa başlayanlara “inek” (cow) sınıfı diyorlarmış ve bu, anladığım kadarıyla, artık mezun olmaya yaklaştıklarına işaret eden bir “tatlılık”. Amerikan motivasyonculuğunun bir uzantısı sanırım… Ve “cow” yılında, yani okulun tam ortasında, üçüncü sınıfa başlarken, Harp Okulu öğrencileri bir Affirmation (Teyit veya Tazeleme) yemini ediyorlarmış. O yeminde, ilk yemindeki benzer ifadelere ek olarak, mezun olduktan sonraki beş yıl boyunca mecburi hizmette bulunmayı kabul ettiklerine ve buna söz verdiklerine dair ibareler bulunuyor.
Ve nihayet mezun olurken de şu üçüncü ve son yemini ediyormuş Amerikalı karacı teğmenler:
“Amerika Birleşik Devletleri Anayasasını dış ve iç tüm düşmanlara karşı koruyacağıma ve savunacağıma, bunu tüm kalbimle ve sadakatle yapacağıma, bu yükümlülüğü hiçbir zihinsel baskı altında olmadan özgür irademle kabul ettiğime, üstlenmek üzere olduğum yeni görevin gerekliliklerini tam olarak ve sadakatle yerine getireceğime yemin ederim. Tanrı yardımcım olsun.”
Belki dikkat edilmemiş olabilir: Burada Anayasa’dan başka bir atıf odağı bulunmuyor.
Astsubayların ve gönüllü erbaş ve erlerin ettiği yeminde ise, bundan farklı olarak, “ABD Başkanı dahil olmak üzere tüm amirlerimin ve üst subaylarımın yasal olan emirlerine uyacağım gibi” bir ifade var.
Özel bir mana atfedildiği anlaşılan subay yemininde ise, ne üstlerden, ne amirlerden ne de Başkan’dan bahsediliyor. Sadece Anayasa var.
(ABD Kara Kuvvetlerinin resmi internet sitesinde, subay ve astsubay yeminleri arasındaki bu farkın nedeninden bahsedilirken Vietnam savaşında subayların sivil Vietnamlıları öldürmelerine dair emirlerine uymayan, hatta subayları, ısrar ederlerse kendilerine ateş açmakla tehdit eden bir astsubayın hikayesi anlatılıyor. Subaylarının emirlerine itaatsizlik eden bu astsubay bu olay nedeniyle ceza almadığı gibi, kanun dışı emre itaat etmeme gibi bir cesaret gösterebildiği için sonradan Üstün Cesaret Madalyası ile ödüllendirilmiş).
Teğmenlerin ettiği bu yeminin bir özelliği varmış. Bu yemin teğmenlere özgü değilmiş. Aynı yemin, Kongre’ye katılan senatörler tarafından (ve başka sivil birçok federal memur tarafından) da ediliyor ve yemin metninin ortaya çıkış hikayesi 1860’lara uzanıyormuş.
ABD Anayasası’nda ABD Başkanı’nın edeceği yemin metni bulunuyor ama Kongre üyeleri de dahil olmak üzere diğer federal memurlar ve askerler için Anayasa’da sadece şu ibare bulunuyormuş: “Bu kişiler, anayasayı korumak üzere ettikleri yeminle bağlıdırlar.”
1789’da ABD Kongresi, Anayasa’nın atıf yaptığı bu yeminin ilk halini kısa bir yemin metni ile kayıt altına almış:
“Amerika Birleşik Devletleri Anayasasını koruyacağıma yemin ederim.”
1861’de ABD İç Savaşı patlak verdiğinde, Abraham Lincoln bu yeminin biraz daha uzun hale getirilmesi ve asker-sivil tüm federal devlet görevlilerinin bu yemini etmesi emrini vermiş. Ve ortaya, bugün de edilen bu yemin metni çıkmış.
Yani ABD’li teğmenlerin ettiği bu yemin metni, 1861’den, Lincoln’den beri değiştirilmeden kullanılan bir metin imiş. Yemin, İç Savaş’ın travmalarından ilham alıyor.
Amerikalı teğmenlerin yemin hikayesinin tarihi böyle.
Peki Türkiye’ninki nasıl?
Subayların sol cep kapağına taktıkları Kara Kuvvetleri brövesinde M.Ö. 209 yazarken ve buna bağlı olarak geçen yıl Kara Kuvvetlerinin 2232’nci kuruluş yıldönümü kutlanmışken, yani iki bin iki yüz yılı aşkın bir tarihe atıf yapılırken, neden Türk Kara Kuvvetleri subaylarının iki bin yıllık bir yemini yok?
Ve neden, bu yeminin tarihi ancak 1995’e, sadece 29 yıl öncesine götürülebiliyor?
Patlak veren son yemin olayının yarattığı tartışmaların ardından söylenenlere göre, üzerinde şimdilerde fırtınalar kopartılan yeminin hikayesi şöyle:
1995 yılında Kara Harp Okulunu birincilikle bitiren teğmen, törende yapmak için hazırladığı konuşmasının bir bölümünde, galiba son satırlarında, şu an yemin olarak kullanılan satırlara yer veriyor, dönemin Okul Komutanı Tümgeneral Yaşar Büyükanıt da bu satırları çok beğenince, bunun sonraki yıllarda subay yemini olarak kullanılmasına karar veriyor ve askerler sonradan bunu bir yönergeye dahil ederek resmi hale getiriyor.
Sivillerin, siyasi aklın, siyasi karar alıcıların ve tabii en başta toplumun, bu konuda bir dahli olmuyor.
Başka bir deyişle, ne törenlere gelip o yemini yıllar boyu dinleyen siviller, siyasetçiler, başbakanlar, cumhurbaşkanları bu konuya müdahil olabileceklerini veya olmalarını gerektiğini düşünüyorlar veya bu işe kafa yoruyorlar, ne de askerler bu işle sivillerin herhangi bir münasebetlerinin olabileceğini, onlara danışmaları gerektiğini vb. düşünüyorlar.
Ta ki 2023’e kadar. 2023 yılında bir gün, kim olduğunu henüz bilmediğimiz biri, belki Cumhurbaşkanı, belki bir asker, belki bir sivil, belki Cumhurbaşkanı’nın hoşuna gidebileceğini düşünen bir MSB Bakan Yardımcısı da işte tam da bunu düşünüyor ve bu metni yönergeden kaldırıveriyor; “bundan sonra subaylık yemini filan yok, İç Hizmet Kanunu’ndaki askerlik andı yeter” deyiveriyor.
Kolay kurulan, kolay kaldırılıyor.
Hem de Cumhuriyet’in 100. yılında.
Prof. Cemil Oktay’ın ifadesiyle “yatışmış toplumlar” işte böyle oluyor, ve yatışmamış toplumlar da işte böyle…
Birinde öğretmen yahut polis olabilmenin koşulları, yahut doçent kriterleri 100 yıldır aynıdır, diğerinde yıldan yıla ve her an değişebilir. Değiştiğinden haberiniz bile olmayabilir. Tıpkı teğmenlerin yemin metni gibi…
Bu teğmen yemini olayı, kendisinden çok daha uzun erimli bir şeye; bizi, hepimizi, yalnız askerleri değil sivilleri, siyasetçileri, Meclis’i, kadınları ve erkekleri, öğrencileri ve akademisyenleri, esnafı ve tüccarı da ilgilendiren çok daha geniş bir toplumsal ve siyasal soruna, toplumun ve siyasetin kuruluşuyla ilgili çok daha temel bir probleme işaret ediyor.
Peki Türkiye toplumu, subayından nasıl bir yemin istiyor?
Türkiye toplumu, subayından nasıl bir yemin istediği üzerine düşünüyor mu, veya hiç düşündü mü?
Mustafa Kemal-Trikopis gibi kolaycı; ve de anlamlı ve yararlı olmayan dikotomiler kurmanın dışında kim, ne diyor?
Neden 22 yaşındaki 1995 mezunu bir teğmenin yazdığı bir metin savunu veya saldırı konusu oluyor?
Bu ülkenin Başkomutanlık makamını uhdesinde bulunduran Meclis, ne yapıyor?
Parlamento, parla’dan geliyor. Konuşmak’tan, söylemek’ten. Anlamlı olanından tabii…
Meclis’imizin vekilleri bu konuda ne söylüyor?
Ya Milli Savunma Komisyonu üyeleri? Peki ya onun muhalefet partili üyeleri? Bir şey diyor mu?
Amerikalı subayların 163 yıldır değişmeden ettiği yemin metninin arkasında ABD İç Savaşı’nın travması vardı. 2232 yıllık Kara Kuvvetlerinin subaylık yemininin sadece 29 yıllık olmasının arkasında hangi toplumsal ve siyasal travmalar var?