Sinan Ateş cinayetinde her gün yeni bir bulguyla, yeni bir kanıtla karşılaşıyoruz. Birçok kritik bilginin iddianamede yer almaması, şüpheleri artırıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli bu davayla ilgili olarak, “Alçaklar bizi bu cinayete bulaştırmak istiyor” diyor.
Ankara’da suç örgütleriyle işbirliği gerekçesiyle çok sayıda polis ve bazı emniyet müdürleri gözaltında. Cumhurbaşkanlığı, sakin karşılık veriyor: “Gelişmeleri dikkatle izliyoruz.” Yargıtay seçimleri epeyce çekişmeli geçti. Başkanlık seçimlerinde iktidar ile muhalefet bloklarının karşı karşıya gelmesi beklenirken, daha değişik kombinasyonlar ortaya çıktı.
13 nolu mahkemenin, Kavala’nın, “yeniden yargılama” talebini reddetmesi, siyasi havayı mahkeme kararlarına bakarak yorumlayanları daha da endişeli hale getirdi. Kobani kararlarındaki ağır hapis cezaları, değişim bekleyenleri hayal kırıklığına uğrattı. Bir kesim, bu kararları 31 Mart’taki seçmen iradesine aykırı kabul ediyor.
Ne yorum yapılırsa yapılsın, artık 31 Mart öncesine dönmek mümkün değil. Taşlar yerinden oynadı. Şunları da hep birlikte görebiliyoruz: Ekonomi politikaları, normalleşiyor. Dış politikada eski sert ve dışlayıcı üslup öyle hemen kolayca terk edilemese de orada da içten içe bir özeleştirinin başladığı görülüyor. Sıra geldi iç politikaya. İşte burada iktidar hesapları başlıyor.
Ortakların talepleri gündeme geliyor. “Yumuşamak” sözcüğünü kullanmak çok kolay ama gerçekten “yumuşamak” o kadar kolay değil. CHP içinde ise Özel-Erdoğan görüşmelerine eleştirel bakanların sayısı oldukça fazla. 20 yıllık bir siyaset formatının tek bir yerel seçimle değişmesi elbette çok kolay değil. Ancak değişimin yavaş yavaş daha hissedilir hale gelmesi beklenebilir.
Örneğin idarecilerde, vali ve kaymakamlarda bir rahatlama görebiliyoruz. Tabii burada önemli olan, seçmenin uyarısını doğru şekilde anlayabilmek ve buna göre yeni bir yol geliştirebilmek. Toplumun çağrısını anlayabilenler, bu çağrıya uygun siyasetler geliştirebilir.