Bu topraklarda ilk Anayasa (Kanuni Esasi) 23 Ağustos 1876 yılında ilan edilmiş ardından ilk Meclis açılmış ancak bu önemli hamlenin ömrü çok kısa olmuştur. Osmanlı Rus savaşını bahane eden II. Abdülhamid 13 Şubat 1878 yılında Meclis’i kapatmış, Anayasa’yı rafa kaldırmıştır.
1876 Anayasası’nın yazımı ve kabulü sırasında Anayasacı Mithat Paşa ve arkadaşları ile Padişah arasında değişik tartışmalar cereyan etmişti. Bunlardan birisi de ilginç bir sürgün cezası uygulaması konusuydu. Konu gündemi epeyce işgal etmiştir. Anayasal düzen kurulmasına karşı olan bir muhalif grup, 1876 ekiminde Anayasa yapımını engellemek için eyleme geçmiştir.
İmzasız bildiriler sokaklara atılmış, duvarlara yapıştırılmıştır. Yeni bir “talebe-i ülum” (medrese öğrencileri) gösterisi hazırlıklarına geçilmiştir. Halk arasında propaganda başlamıştır. Eylemciler yakalanmış, sıra ne ceza verileceğine gelmiştir. II. Abdülhamid, Anayasa’ya muhalif olan grupların eylemleri nedeniyle İstanbul’da cezalandırılmalarını istemiş ve sürgüne gönderilmelerine karşı çıkmıştır. Sadrazam Mithat Paşa, sorunu Vekiller Heyeti’ne getirmiştir. Eylemcilerin yargılanmadan derhal sürgün cezasına çarptırılmalarını Padişah’tan istemiştir. II. Abdülhamid, görünüşte de olsa yargılama yolunu önermiştir.
Mithat Paşa yargılamaya karşı çıkmış, ısrar etmiş ve istifa tehdidinde bulunmuştur. Namık Kemal, İttihat gazetesinde bu ısrarı desteklemiştir. Bu direnişin sonunda eylemci muhalifler, yargılanmadan çeşitli yerlere sürülmüşlerdir. Mithat Paşa ve arkadaşları böylece kendi meşruiyetlerine ters düşen bir sistemi yürürlüğe koymuş oldular. Bunun adı yargısız infazdır.
Tabii Abdülhamid bu açığı bir kenara yazmış ve sonunda Anayasa’yı rafa kaldırırken Mithat Paşa ve çevresini de sürgüne yollamıştır. Türkiye’nin yakın tarihi aslında bir anlamda Anayasaların yazılışı tarihi gibidir. Kaç kez Anayasa yazıldı, kaç kez askeri darbecilerin Anayasaları bize dayatıldı? Şimdi de yeni bir açmazın içindeyiz. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar ortada kaldı.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı uygulanmıyor, bekletiliyor. Seçilmiş bir milletvekilinin hakkındaki tutuklama kararının kaldırılması ve kararının yürürlüğe konması bekleniyor. Aradan 200 yıldan fazla bir zaman geçmiş. Hâlâ toplumun bütün kesimlerinin benimsediği bir Anayasa yazılmadı, yazılamadı. Bu durumda yeni bir Anayasa için ciddi bir karşılıklı inandırıcılığa gerek bulunmuyor mu?