Fotoğraf 6 Şubat depreminin birinci yıldönümünde Adıyaman’dan.
8 bin 387 insanın hayatını kaybettiği Adıyaman’da erkekler, kadınlar, çocuklar, kucaklarda taşınan bebeklerle binlerce insan, soğuk havaya rağmen sırtlarında battaniyelerle depremin meydana geldiği 04.17’de duran saat kulesine doğru yürüdü.
Sessizce akan bir insan seli gibi yürüyüş sırasında kalabalıktan sadece tek bir slogan sesi yükseldi.
Anadolu’da neredeyse her şehirde, şehrin ahalisinin şehirlerine olan ilgisizlikten yakınırken söylediği, mizah malzemesi bile olmuş o klişe yakınma, doğal bir slogana dönüşmüştü: “Sahipsiz memleket”
Muhtemelen çoğu hayatlarında ilk kez bir protestoda yürüyordu. Ve ilkkez de slogan atıyordu.
Vakur, utangaç bir sesle sahipsiz memleket diye halkın bağırdığı Adıyaman’da 1994’den beri Refah Partisi, Fazilet ve AK Partili belediyeler var. SHP 1989’da sağ oylar bölününce belediyeyi kazanmış. 2019’da AK Parti yüzde 53 ile kazanırken CHP ikinci olan Saadet Partisi’nin adayına destek verip aday göstermemişti.
Bundan sadece bir yıl önce 14 Mayıs seçimlerinde Erdoğan’a yüzde 66, AK Parti’ye yüzde 51 oy vermiş Adıyaman, 31 Mart seçimlerinin en büyük sürprizi oldu.
Her zaman sağın kalesi olmuş, 22 yıldır AK Parti’nin kalesi olan, Sünni-Alevi ayrımının siyasi haritasını da belirlediği Adıyaman’da belediye başkanlığını yüzde 48 oyla 48 yaşındaki CHP milletvekili Abdurrahman Tutdere kazandı.
Hem de öyle bir kazandı ki AK Parti yüzde 28, Yeniden Refah yüzde 14 aldı. Yani ikisi toplandığında bile CHP’ye yetişemiyor.
Tutdere’nin ne tabandan bir CHP’li ne bir Alevi-Kürt olması sonucu değiştirmedi.
Peki bu nasıl oldu?
Öncelikle AK Parti seçmeninin partisine iki türlü ceza kesmesiyle.
Adıyaman’da bir grup seçmen sandığa gitmedi.
14 Mayıs’da yani depremin yaraları hala taze iken seçimlere katılım oranı yüzde 82,43 iken, 31 Mart’ta katılım oranı yüzde 69’a düştü.
Bu oran Adıyaman tarihinde son 30 yıldaki en düşük katılım oranı.
İkinci ceza olarak AK Parti seçmeni kendisine tepkisini gösterecek “meşru”, “helal” bir adres buldu: Bu da Yeniden Refah oldu.
Yeniden Refah yüzde 14 aldı.
Böylece 2019’da 66 bin oy alan 2023’de bu oyunu depreme rağmen koruyan AK Parti, Adıyaman merkezde 28 bine düştü.
Peki nasıl oldu da CHP, AK Parti (yüzde 27) ve Yeniden Refah’ın (yüzde 14) toplamından daha fazla oy aldı?
CHP’nin Adıyaman merkezdeki oyu 32 binden 51 bine yükseldi.
Orada iki faktör var.
Birincisi iyi, genç, depremden sonra şehirde itibarını korumuş aday.
Ama esas kritiği DEM Parti’nin oylarını alarak.
14 Mayıs 2023’de Adıyaman merkezde Yeşil Sol Parti yüzde 16 oy yani 22 bin oy almıştı. Bu seçimde DEM Parti kendisi de aday çıkardı ama tıpkı İstanbul’da olduğu gibi DEM adayı yüzde 2,7 yani 2742 oy aldı.
Geri kalan oylar CHP’nin Kürt adayı Tutdere’ye rahatça gitti.
Sahipsiz memleketin sahipleri, bir yıl önde ülkeyi yönetmesi için destek verdikleri iktidara hem deprem meselesindeki şikayetleri hem de ekonomideki kötüleşme için ağır bir fatura kestiler.
Bunu yaparken de üç faktör bir araya geldi.
AK Parti aleyhine katılım düştü, Yeniden Refah AK Parti’den kopan tepki oylarının adresi oldu ve CHP muhalif oyların (Adıyaman’da DEM oylarının) rasyonel ve pragmatik adresi haline geldi.
Bu form pek çok şehirde tekrarlandı.
Batı’da DEM, İYİ Parti, Zafer, TİP oyları, doğuda DEM oyları CHP’nin güçlü bir alternatif olduğu şehirlerde CHP’de birleşti, AK Parti hem düşük katılımla hem de Yeniden Refah’la kan kaybetti.
AK Parti’nin kalesi olan pek çok şehirde katılım oranları Türkiye ortalaması olan yüzde 78,4’ün ve CHP’nin güçlü olduğu yerlerin altında kaldı.
Örneğin; Elazığ’da yüzde 67, Gaziantep’te yüzde 70, Rize’de yüzde 71, Erzurum’da yüzde 72, Malatya yüzde 74, Şanlıurfa’da yüzde 75, Konya’da yüzde 76, Kayseri’de yüzde 77, Kastamonu yüzde 77, Kırıkkale yüzde 76, Bursa’da yüzde 78 oldu.
Kadıköy’de katılım yüzde 82 iken Fatih’te yüzde 76 oldu.
AK Partili seçmen en fazla sandığa gitmeyerek tepkisini ortaya koydu.
İkinci olarak da CHP ile bir yıl önce işbirliği yapmayıp Erdoğan’ı desteklemiş, Erbakan hocanın mahdumunun helal sertifikalı ama iktidarla da son anda seviyeli bir tartışmaya girerek kendisini iktidarın yüklerinden ayrıştıran Yeniden Refah partisine oy vererek tepkisini ortaya koydu.
Urfa ve Yozgat’ı alan Yeniden Refah Konya, Kayseri, Maraş, Rize’de ikinci parti oldu.
Seçimden önce herkes bunun İstanbul seçimi olduğunu, herkesin gözünün İstanbul’da olduğunu söylüyordu.
İstanbul’da İmamoğlu, Ankara’da Mansur Yavaş çok büyük farkla kazandılar. En büyük farkları 30’ar puanla Yavaş ve Mersin’de Vahap Seçer yaptı.
Ama seçim herkesin kampanya boyunca söylediği gibi bir İstanbul seçimi olmadı. Bir Türkiye seçimine döndü.
CHP, ekonomik krizin tepki oylarının adresi oldu.
2019 yerel seçimlerinde en düşük seviyelerinden birine düşen Tüketici Güven Endeksi, 14 Mayıs 2023 seçimlerine doğru giderken hızla yükseldi, seçim anında 90 puanı gördü ve AK Parti kazandı. Sonra hızla düşmeye başladı, yerel seçime doğru biraz toparlandı ama 2019 seviyesini geçemedi ve AK Parti kaybetti.
Clinton’ın danışmanının tahtaya yazdığı gibi “It’s economy stupid!” seçimi oldu.
Öyle ki CHP, Zafer Partisi ve İYİ Parti gibi partileri bile anlamsız hale getirdi, yükselen milliyetçiliğin bir meşru muhaliflik tepkisi olduğu görüldü.
AK Parti’ye tepki hissi o kadar baskın oldu ki milliyetçi seçmenin gözü DEM ittifakını görmedi. CHP, aynı zamanda Kürtlerin oylarını da kapsamayı başardı. DEM Parti ile Zafer Partisi aynı anda CHP içinde eridi.
Peki, bundan sonra ne olur?
AK Parti ve Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi bundan sonra bugüne kadar ki gibi yani istediği gibi yönetemeyeceği açık.
Şehirli insanlar, yeni nesiller iktidardan uzaklaşıyor. 14 Mayıs’tan 31 Mart’a yeni 1 milyon seçmenin en az yarısı CHP’li. Sadece yüzde 20’si AK Partili.
AK Parti’nin Karadeniz dışında denizlerle bağı kesildi. Bir İç Anadolu ve Karadeniz partisi haline geldi.
Türkiye’de statükoyu yıkan AK Parti, statükonun yerine geçti. Seçmen bulduğu her makul, güçlü alternatifte bu yeni statükoyu cezalandırdı.
Kimi koysam kazanırım kibri, merkezi idaresiz çalıştırmam tehditleri, küçük feodal beylere dönen kadrolar, hukuk ve medyanın paspas edilmesi en sadık seçmenleri bile ilk fırsatta başka bir adrese doğru itti.
Erdoğan’ın önümüzdeki seçimsiz dört yılda artık iki büyük işi var: Ekonomiyi toparlamak ve AK Parti’yi toparlamak.
Yoksa AK Parti gitgide bir taşra partisi haline gelecek, yeni nesillerle, eğitimli, donanımlı insanlarla bağı daha da azalacak, kadroları ya devletleşecek ya taşralaşacak, her şehirde küçük feodal devletçiklerini kuran, ideallerini kaybetmiş, yozlaşmış, yaşlanmış kadrolar muhafazakar kitleleri küstürecek.
Adıyaman’ı, Kastamonu’yu, Amasya’yı, Kilis’i, Üsküdar’ı kaybeden Türkiye’yi de kaybetmenin eşiğine ulaşmıştır.