Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIAli Bayramoğlu: “Genç Teğmenlerin eylemi bir siyasi varoluş ifadesidir.”

Ali Bayramoğlu: “Genç Teğmenlerin eylemi bir siyasi varoluş ifadesidir.”

Ali Bayramoğlu ile Bugünler’de bu hafta: Bu askerler kimdir bilmiyoruz ama şu bilgiye sahibiz: Silahlı kuvvetler içerisinde farklı eğilimlerin yaşayabildiği bir imkân var. Bu da siyasallaşmanın merkezine oturuyor. Ve benim kanaatimce Türkiye için en tehlikeli tablolardan biri, farklı siyasi eğilimlere sahip subaylardan oluşan silahlı kuvvetler kadrosudur. Son olaya gelecek olursak, 300-400 kişisi bir araya gelip kılıçlarını çekip daha modernist, daha Kemalist bir metni okumuş durumdalar. Bu, mezun askerlerin üçte biri kadarını oluşturuyor. Bu, bir siyasi varoluş ifadesidir.

İzlemek için:

Ali Bey, 30 Ağustos tarihinde Serbestiyet’te de sıkça yer verdiğimiz bir hadise gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılımıyla Kara Harp Okulu’nun diploma alma ve devir teslim töreni yapıldı. Törenin ardından, Kara Harp Okulu’nun birincisi Teğmen Ebru Eroğlu’nun da bulunduğu bir grup genç asker, ellerinde kılıçlarla “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları attılar. Ancak o gün dikkat çeken olay sadece bu değildi. Aynı zamanda, 2016 yılından sonra kaldırılan subaylık yemini de Teğmen Eroğlu tarafından yeniden yapıldı. Hakan Şahin de bu konu hakkında Serbestiyet’te bir yazı kaleme aldı. Emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok ise sloganla ilgili şu iddiada bulundu: “Okul komutanı, Teğmen Eroğlu’nu yanına çağırdı ve Eroğlu da ‘Herkes bizi tarikatçı cemaatçi sanıyor. Biz Atatürkçüyüz. Yaptığımdan pişman değilim’ yanıtını vermiş.” Siz bu olayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Ve bu olayı asker-devlet, asker-siyaset ilişkileri açısından nasıl yorumlayabiliriz?

Evet, bu olayın bizatihi kendisi sorduğun soruyu getirdi. Asker siyaset ilişkisi, askerin siyasi durumu ya da askerin siyasi kimliğiyle ilgili almış olduğu pozisyon ve verdiği işaretler bakımından, kendi aralarında yaptıkları böyle bir eylem anlam taşıyor mu? Hiç şüphe yok ki taşıyor. Taşıdığı için de zaten tartışılıyor.  

Türkiye Cumhuriyeti, askerin siyasal sistem üstünde bir konuma sahip olduğu, yasaların askere siyasi otorite karşısında böyle bir konum verdiği bir öyküye sahip. Osmanlı İmparatorluğu bir askeri imparatorluktu; Cumhuriyet, askerin ideolojik bekçilik, devlet denetimi görevini yaptığı, bunu bir görev bildiği bir askeri Cumhuriyet niteliğini her zaman taşıdı. 

Genelkurmay başkanlığına verilen yetkiler, uzun süre Genelkurmay’ın siyasi kararlara müdahil olmasını sağladı. Fevzi Çakmak döneminde bu durum belirgindi. Sonrası ise malum. Çok partili sisteme geçişle birlikte demokratik temsilin gelişmesi, toplumsal değerlerin siyasette temsil edilmesi üzerine bunlarla devlet ideolojisi arasında çelişkiler ortaya çıktı ve asker siyasete müdahele etti, Türkiye pek çok askeri müdahaleye tanık oldu. 

15 Temmuz’daki başarısız son askeri darbe girişiminden, ordunun bir cemaat tarafından kontrol edilmesi ve kullanılması üzerine, siyasi iktidar yerleşik modeli değiştirmeye çalıştı, asker-sivil ilişkilerini düzenleyen tüm yasaları elden geçirdi. Askerin özerkliği, kontrol ettiği her alan elinden alındı. Bunun yanında ordu içerisindeki tasfiyeler başladı. 35 bin kişilik askeri grubun yüzde yetmişi görevden alındı. 

Bu ikili durum, Türkiye’de asker-sivil ilişkilerinde askerin siyasi ağırlığının bittiği, askerin siyasi bir hezimet yaşadığı yorumlarına yol açtı. 

Ancak bugünkü yemin töreni, bu yorumların yeniden tartışılması gerektiğini düşündürdü.

Bu, Türkiye’de ilk kez yaşanan bir durum değil. Menderes döneminde de bir darbe girişimi hazırlığı üzerine Menderes, 15 generali ve 150 subayı ordudan görevden almıştı ve ordunun darbecilerden temizlendiği, siyasi müdahale ihtimalinden uzaklaştığı iddia edilmişti. Ancak 1960’ta aynı Silahlı Kuvvetler Menderes’i idama götürecek darbeyi yaptı. 

Türk Silahlı Kuvvetleri, siyasi istikrarın oturmadığı, siyasi kutuplaşmaların kuvvetli olduğu her dönemde her zaman siyasi aktör olmayı sürdürdü, en azından kendi içinde bir siyasallaşmayı yaşadı. 

Nitekim son olay, ordunun siyasi iktidarın denetiminde olduğu, darbeciliğin sona erdiği, asker-siyaset ilişkisinin bittiğini kanılarına ragmen, ordu içinde siyasi kimlik eğilimlerinin bulunduğunu ve bu kimliklerin bugün rahatlıkla, hatta cesurca dışa vurulabildiğini gösterdi.

Peki, bugün ordunun bu bakımdan durumu ne? Bu soru, pek çok insan tarafından soruluyor ve sorulmalı.  15 Temmuz darbe girişimi ve büyük tasfiyelerin ardından, boşluğu doldurmak için sözleşmeli asker ve subay alımları yapıldı. İlk dönem bu alımlar üstün körü ve alel acele gerçekleşti. Subay kadrosuna bakıldığı zaman ise büyük bir tasfiyeden sonra harp okulları kapatıldıktan sonra, üniversite mezunlarına sınav yapılıp bunu kazananları 6 aylık eğitimle kıtalara teğmen olarak verildi. 2017’de bu sayı 10.000 kişiydi. Bunlar bugün hangi rütbelere geldiler bilmiyorum, oradalar ve ne tür siyasi sosyalizasyondan geldiler bilmiyoruz. Velhasıl yeni gelenlerin kim olduğu sorusu, o dönemde pek sorulmadı. Bu, önemli bir konu. O günden bugüne Kemalist bütünlüğü dağılan ordu, daha parçalı ve farklı siyasi eğilimlerin yaşadığı bir yapı haline dönüştü. Bugün ordu içerisinde farklı eğilimlerin varlığını sürdürebildiği bir ortam mevcut.

Ayrıca gönüllü askerlerin sayısı inanılmaz derecede arttı. Bugün ordunun çoğunluğunu onlar oluşturuyor. Bunlar,  sözleşmeli uzman, asker gibi insanlar. Bu personel çok, hatta aşırı milliyetçi bir dokuya sahip. 

Kanaatimce Türkiye için en tehlikeli tablolardan biri, farklı siyasi eğilimlere sahip subaylardan oluşan silahlı kuvvetler yapısıdır. 

Son olaya gelecek olursak, 920 mezunun katıldığı resmi yemin metninin okunma töreninden sonra, bunların üçte biri, yani 300-400 kişisi bir araya gelip kılıçlarını çekip daha modernist, daha Kemalist bir tumum dışa vurdular. Üçte bir oranı az değil. 

Nedir bu? Bence, bir siyasi varoluş ifadesidir. Bunun karşısında Bu durum, ordunun bütünlüğünü değil, ayrışmış bir siyasi eğilim tablosunu ortaya çıkarır. Bu bakımdan, bu yemin töreni, Türk siyasi sisteminde asker-sivil ilişkilerine yönelik verilmiş erken bir sinyaldir diye düşünüyorum.

- Advertisment -