Metropoll araştırma şirketinin Ocak 2022’de düzenlediği araştırmaya göre halkın yüzde 47’si muhalefetin ülkeyi yönetmeye hazır olmadığını düşünüyor. Bu oran kararsızlar arasında daha da yüksek: %58. İktidarın ekonomi, hukuk, sığınmacı politikalarına tepki artarken iktidar cephesinden uzaklaşan seçmenin muhalefeti güçlü bir alternatif olarak görmediği yorumcular tarafından uzun bir süredir vurgulanıyor.
Muhalefet bu güven sorununu aşmak için çaba harcıyor. CHP, Demokrat Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, İYİ Parti ve Saadet Partisi yasama meclisi seçimleri için resmen bir ittifak içinde olduklarını açıklamasalar da ortak bir cumhurbaşkanı arayışında olduklarını ilan ettiler ve detaylı bir güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasını kamuoyuyla paylaştılar. 2022’den itibaren her ay toplanan liderler, 24 Nisan 2022 tarihinde Demokrat Parti’nin ev sahipliğinde düzenlenen toplantının ardından toplum için soyut kalabilecek konuların ötesinde Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, Ekonomik ve Sosyal Konsey, siyasi etik gibi konu başlıklarıyla ilgili planların hazırlanacağını açıkladılar.
Muhalefet henüz ortak cumhurbaşkanı adayını açıklamadı, fakat belirli niteliklere sahip olacağını belirtti: Özgürlükçü, demokratik, kapsayıcı, liyakatli, uzlaşmacı ve siyasi ahlak ilkelerini benimseyen bir isim. Ortak adayın aranan en önemli özelliklerinden biri de Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin güçlü yetkilerini agresif bir şekilde kullanmayacak ve hızlı ama planlı bir geçiş dönemi sonucunda güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişi sağlayabilecek birinin olması.
Muhalefet altılı masa müzakereleri sonucu ülkenin temel sorunlarına daha somut öneriler getirerek, bu önerileri ve geçiş sürecini yürütme gücünü kullanarak hayata geçirecek ortak Cumhurbaşkanı adayını açıklayarak belki zaman içerisinde seçmenin kendisine duyduğu güveni yükseltebilir.
Fakat sadece bir Cumhurbaşkanı adayının isminin açıklanması, tek bir isim üzerinden bir kampanya sürecinin yürütülmesi “muhalefet ülkeyi yönetemez” algısının kırılması için yeterli olacak mı?
Bu sorunun cevabı 2018 seçimlerinde %54 oy alarak büyük bir zafer elde eden Meksika Başkanı sol siyasetçi Andres Manuel Lopez Obrador’a göre “Hayır”’dı. AMLO olarak da anılan Obrador, seçmenin güvenini kazanmak için seçimlerden önce kabinesini açıklamayı tercih etti ve böylece ülkeyi yönetebileceğine dair inancı artırmayı amaçladı.
“Bana ve ekibime güvenin”
AMLO, 2006 ve 2012 seçimlerinde de başkan adayı olmuş, fakat az bir puan farkıyla ikinci olduğu için seçimleri kaybetmişti. 2018 yılında yine sol, hatta merkez medya tarafından “aşırı sol” diye tanımlanan bir platform üzerinden aday olan AMLO bu sefer taktik değiştirdi ve seçimden önce 16 kişilik kabinesini açıkladı. AMLO seçim boyunca ütopik sol fikirleri savunan ve bu nedenle ülkeyi yönetemeyecek bir aday olarak resmedildiği için bu algıyı kırmak istemiş, bunun çözümünün de liyakatli ve işinin ehli bir ekibi seçim öncesinde açıklamak olduğuna kanaat getirmişti. AMLO, 8 kadın 8 erkekten oluşan kabinesinde özellikle yurtdışında eğitim görmüş, üniversitelerde çalışmış, Dünya Bankası gibi kurumlarda tecrübesi olan isimlerle birlikte sendikacılık yapmış, sivil toplum ve halkla bağlantısı kuvvetli isimlere yer verdi.
Seçimlerden 6 ay önce kabinesini oluşturan 16 ismi özel bir törenle açıklayan AMLO, kabinesiyle birlikte fotoğraf vererek seçilmesi durumunda platformunu hayata geçirecek bir ekibin hazır olduğunu ve böylece güven vermeyen, ütopik bir aday olmadığını da göstermiş oldu.
Kendisinden daha merkezde olan, sistemle kavgalı olmayan isimlerin kabinesinde yer alacağını açıklayan AMLO böylece hem kendi tabanından daha geniş kitlelere seslenebildi, hem de 6 aylık seçim döneminde ülkeyi yönetmeye hazır, uzman isimlerle birlikte kampanya yürüttü. 2018 seçimlerinde başkan seçildikten sonra çeşitli uyuşmazlıklar nedeniyle kabineden ayrılıklar yaşansa da AMLO’nun bu formülü ütopik, çılgın görünen bir adayın seçim kazanmasında yardımcı oldu.
Açıklanmayan kabine, tutulmayan sözler
2020 seçimlerinde Trump’a karşı yarışan Biden ise geniş bir koalisyonun desteğini almak amacıyla özellikle partisinin sol kanadı ve beyaz olmayan siyasetçilerle geniş bir pazarlık süreci yürüttü. Yüksek Mahkeme’ye siyah kadın bir yargıç atayacağına, seçimlere bir kadın başkan yardımcısı adayıyla gireceğine, kabinesindeki beyaz olmayanların ve kadınların sayısının fazla olacağına, sol ve eski Cumhuriyetçi isimleri görevlendireceğine dair kamuoyuna vaatlerde bulundu. Fakat baskılara rağmen kabinesini erken açıklama fikrini reddetti. Biden devlet yönetiminde uzun yıllardır yer alan ve bir önceki hükümetin başkan yardımcısı olduğu için büyük ihtimalle “ülkeyi yönetebilir” algısının ileri yaşına rağmen güçlü olduğuna inandı ve böyle bir adımı atmaya gerek duymadı.
Korkulan oldu ve seçim döneminde verdiği sözlere rağmen kabinesinde solcu isimlere yeterli ölçüde yer vermedi, çeşitli sebeplerle kapalı kapılar ardında verdiği sözlerden döndü. Çalışma bakanı olması beklenen Bernie Sanders’e verilen bakanlık sözü, Senato’da Demokratların ve Cumhuriyetçilerin eşit sandalyeye sahip olması nedeniyle revize edildi ve kendisine Senato’da ihtiyaç olduğu belirtildi. Aynı şekilde Elizabeth Warren da kabine dışında kaldı, bu isimlerin yerine Biden ile uyumlu çalışabilen Clinton/Biden kanadına yakın birkaç solcu isme düşük yetkili kabine görevleri verildi. Eski Cumhuriyetçi isimler de kabinede değil, büyükelçilik pozisyonlarında değerlendirildi, bu isimlerden biri Türkiye’ye atanan eski senatör Cumhuriyetçi Jeff Flake’di.
Trump Biden’a seçim dönemi boyunca solcu isimleri kabineye atayacağını belirterek saldırdı, Biden’in solcu kabinenin kuklası olacağını vurguladı. Kabineyi seçim öncesinde açıklamayan Biden, böylece kabineye gelebilecek eleştirilerden de kaçamamış oldu, sanki sol bir kabine açıklamışçasına saldırılara maruz kaldı, seçim sonrasında sözünü tutmayarak da oluşturduğu ittifaka zarar verdi, çünkü seçim öncesinde somut bir söz ile kendisini bağlamamıştı.
Altılı masa ortak kabineyi açıklamalı mı?
Seçim öncesinde ortak bir anayasa önerisi, detaylı ekonomi ve sosyal reformlar ve ortak bir Cumhurbaşkanı adayı açıklayacak olan muhalefetin, Cumhurbaşkanı adayıyla birlikte ortak bir kabine de açıklaması önemli bir seçenek olarak altılı masada duruyor. Her ne kadar isimler üzerinden tartışmaların artma, belirli isimlerin hedef gösterilme riski yüksek olsa da detaylı ve uzun bir süreç sonucunda belirlenmiş makul, demokrat ve işinin ehli isimlerin seçilmesi durumunda muhalefete getirebileceği fayda çok.
- Ortak bir kabinenin açıklanması seçmene güven verebilir. Özellikle “koalisyon dönemlerindeki istikrarsızlık, hükümet kuramama” tartışmalarına karşı hazır bir ekibin olduğu ve bu ekibin ülke sorunlarına dair çözüm üretebilecek liyakatli isimler olduğu kampanya döneminde vurgulanabilir. Seçmenin ülkenin kompleks sorunlarına çözüm üretebilecek bir ekibi karşısında görmesi güveni artırabilir.
- Cumhurbaşkanı adayının kampanya yapma kabiliyeti artabilir. Kısa seçim dönemi boyunca her konu hakkında detaylı açıklamalar yapmak yerine büyük tartışmalara ve olası kabine ekibinin ürettiği detaylı çözümlerin özet politikalarını açıklamaya zaman ayırabilir. Detaylı tartışmaları kabine üye adaylarına bırakabilir, bu isimler iktidar partisindeki muhataplarıyla teknik, politika bazlı polemiklere girebilir, televizyon tartışması yapma talebinde bulunabilir. Kampanyada yer alan isimlerin sayısı artabilir.
- Muhalefet ittifakının birbirine olan güveni artabilir. Seçim sonrasında kapalı kapılar ardında verilen sözlerin tutulup tutulmayacağına dair belirsizlik önceden açıklanan bir kabineyle giderilebilir, milletvekili listeleri belirlenirken yeni tartışmalara girmek yerine tamamen seçimi kazanma odaklı bir strateji çizilebilir.
- Seçilecek cumhurbaşkanına karşı altılı masanın ve seçmenin güveni artabilir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine göre, cumhurbaşkanı tek bir imzayla istediği kişiyi bakan atayabilme veya görevden alma yetkisine sahip. Fakat seçimden önce açıklanan ve cumhurbaşkanı adayıyla birlikte aktif kampanya yapan bir kabine üyesini yeni cumhurbaşkanının görevden alması siyasi açıdan o kadar kolay olmayacak, tepki doğurabilecektir. Bu nedenle parlamenter sisteme geçmeden ve kabinenin güvenoyu alma mekanizmasını geri getirmeden, sandık yoluyla kabinenin fiilen güvenoyu alması, Cumhurbaşkanına karşı bakanların siyasi bir güç kazanması geniş seçmen kitleleri arasında da güveni arttırabilecektir.
Bütün bu olası faydalar, özellikle muhalefet arasında tartışmaların, ayrışmaların arttırılmak istendiği, altılı masaya yönelik yapıcı olmayan eleştirilerin, yıpratıcı sözlerin arttığı bir dönemde olası bir yol haritası çizebilir. Muhalefetin seçim öncesinde ortak bir kabine açıklaması altılı masanın ve ortak cumhurbaşkanı adayının elini güçlendirebilir, seçmenin güvenini arttırabilir.