Anayasa, adından da anlaşıldığı üzere, bütün yasaların kaynağı, anasıdır. Bir ülkedeki rejimin karakterini belirleyen en önemli yazılı belgedir. Kuralsızlığa karşı kuralları vurgulamak, iktidarın hukuka müdahale sınırlarını, yasaların anayasal sisteme uygun olup olmadığını denetlemek, Anayasa Mahkemesi’nin temel görevidir. Parlamenter ya da başkanlık sistemlerinin keyfileşme tehlikesine karşı fren ve denge işlevini yerine getirmekle yükümlü kurumdur.
Başkanlık sistemine geçilirken üzerinde en fazla durduğumuz konulardan biri, “denge ve denetim” mekanizmalarının kurulmamış olmasıydı. O dönemde, bu sistemi savunanlar, bu eksikliği kabul ediyor ve seçimden sonra giderileceği sözünü veriyorlardı. Başta anayasa profesörü ve Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı rahmetli Prof. Dr. Burhan Kuzu, olmak üzere hemen hepsi “Uyum yasaları çıkacak, denge ve denetim mekanizmaları kurulacak” diyordu.
6 sene geçti, denge ve denetim mekanizmalarına ilişkin bir adım atılmadı. Tersine, denge ve denetimin sigortası olan Anayasa Mahkemesi, işlevsizleştirilmekle yüz yüze geldi. Başkanlık Sistemi’ne geçildi ama hukukla siyaset arasında kurulması, kurulabilmesi mümkün olan denge kurulamadı. Geçmişte atananların seçilenlere üstün tutulmasını eleştirenler, bu kez de seçilenlerin her şeye kadir olduğunu savunabiliyor. Millet iradesini hukukun üstünde görmek doğru mudur?
Kötü örnek iyi örnek
1990’lı yıllarda, Anayasa Mahkemesi, demokrasiyi zedeleyen kararlarıyla öne çıkmıştı. Belli bir dünya görüşüyle siyaseti denetlemenin de ötesine geçilmişti. Bir kesim mahkemenin gücünü siyaseti yönlendirmek için kullanmaya kalkmıştı. 2007’de, 367 krizini uygulayan ve siyaseti içinden çıkılmaz hale sokan da bir Anayasa Mahkemesi kararıydı.
Bugün durum nasıl diye bakalım…
Büyük çoğunluğunun evrensel hukuku, demokrasiyi savunduklarına şahit oluyoruz. Üstelik bu üyelerin hemen hepsi muhafazakar gelenekten geliyor. En yüksek başvuru mercii olarak Anayasa Mahkemesi’nin varlığı önemli. Özellikle kişisel başvuru hakkının yasalaşmasından bu yana AYM, insan hakları ihlali ile mücadele konusunda etkili bir işlev yerine getiriyor.
Son Can Atalay kararı nedeniyle Yargıtay dairesi ile Anayasa Mahkemesi arasında bir uyuşmazlık ortaya çıktı. Anayasanın 158. maddesindeki son cümle, mahkemeler arasında uyuşmazlık meydana geldiğinde nasıl giderileceğini, açıkça belirtiyor: “Diğer mahkemeler ile Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır” deniliyor. Bugüne kadar, Anayasa Mahkemesi kararları, eleştirilseler bile uygulanmıştır. Umarım bu gelenek sürer.