Trump’ın ABD’nin başına geçmesiyle birlikte dünyada dengeler alt üst oldu. Düne kadar AB’yi Türkiye için baş düşman gören çevreler, yeni siyasi kamplaşma karşısında nasıl bir yol izleyeceklerini kestiremez hale geldi. Avrupa Birliği, Trump tehdidi karşısında dünyanın gözünü diktiği yer olma özelliğiyle öne çıkıyor. Avrupa Birliği’nin geleceğiyle dünyanın geleceği arasında ciddi bir etkileşim ve bağ söz konusu.
Almanya’nın direnişi ve Avrupa’daki yeni dalgalar
Trump’ın adeta yıkıcı bir iştahla hedef aldığı bloğun en kritik ülkesi olan Almanya, bir dönüm noktasında. Batı ittifakının (İngiltere hariç) önde gelen ülkelerinden İtalya, Almanya ve Fransa’da milliyetçi-sağ hükümetler iş başında. Buna rağmen, Rusya’ya karşı koyabilen güç eksenini de bu ülkeler oluşturuyor. İlginç bir şekilde, kendi kıtasında otoriterleşmenin başını çeken Avrupa sağı, öte yandan dünya çapındaki otoriterlik merkezlerine karşıt bir ağırlık oluşturuyor. Doğu Avrupa’da ise Almanya ve Rusya arasında çok açık ve doğrudan bir nüfuz savaşı söz konusu. Bu nüfuz savaşı özellikle Romanya gibi ülkelerde demokrasiyi bloke edici rol oynuyor.
Rusya’nın Batı’ya meydan okuduğu bu günlerde, bu dönüşüm aynı zamanda yeni ideolojilere ihtiyaç doğuruyor. Tabii bu denklemi eski sağ-sol kalıplarıyla anlamak güç. Bir diğer değişim de ABD ve Rusya’nın diplomatik görüşmeleri, barış pazarlıklarını yürütebilecekleri tarafsız bölge olarak artık Suudi Arabistan’ı görmeleri. Bu bağlamda Avrupa’nın eski ağırlığını yitirmesinden söz edilebilir. Artık Batı (ABD) ve Doğu (Rusya+Çin) arasındaki yeni köprü, Suudi Arabistan gibi görünüyor. Ancak sonunda iş karar noktasına geldiğinde Avrupa Birliği’nin de hesaba katılması kaçınılmaz olacak.
Dünya, otoriterlikle demokrasi arasında bir tercihe zorlanırken, ana üslubun otoriterleşme yönüne kaydığı söylenebilir. İnsan hakları kavramı, eski içeriğine artık pek sahip değil. Peki Avrupa, insanlık adına kalan son değerleri temsil etmeyi başarabilir mi? Bunu öngörmek zor. Yine de umutla bakılan yerlerin başında Avrupa ülkeleri geliyor. Öte yandan, sığınmacı krizi, iklim değişikliği ve yeni ekonomik kriz gibi konular da Avrupa için ayrı birer sınav. Tabii sadece Avrupa değil dünyadaki tüm orta ve büyük ölçekli güçlerin insani haklar ve değerler üzerine uzun uzun konuştuktan sonra dış politikayı çıkar eksenine indirgemek gibi bir çelişkileri söz konusu. Türkiye de herhalde bunun dışında görülemez.