Eski solcu ya da yeni sağcı, gün kazanıp gün yiyen bir dar gelirli. Zengin-fakir, okumuş-okumamış, ülkücü, komünist ya da İslamcı fark etmiyor… Türklerin farklı sosyal ve siyasi katmanları, her türlü tehlikenin, kötülüğün Batı’dan özellikle ABD’den geldiği inancındadır. Bu bir amentü gibidir. Meclis’teki partiler, sosyalistler, TV yorumcuları seçmenlerine taraftarlarına Batı karşıtı görünmeyi bir görev olarak kabul eder.
“ABD emperyalizmi ve yerli işbirlikçileri” bir zamanlar en temel sloganların başında geliyordu. Görünürdeki hamasi nutuklara rağmen Batı’yla ilişkimizin asıl gerçeği oldukça değişiktir. Ticaretimizin yarısından fazlasını bu ülkelerle yaparız. Başımız sıkıştığında Batı ülkelerinin desteğini isteriz. Zor zamanlarda solcuların, siyasi mültecilerin sığındığı yer Batı dünyası olur. “Kopenhag Kriterleri’ni Ankara kriterleri yapacağız” sözcükleri önem kazanır.
Türkiye’de askeri vesayetin sonunu getiren hamlelere de en büyük destek Avrupa’dan geldi. Ülkenin geleceğine ilişkin projelerin çoğu Batı’yı örnek alır. Maddi manevi desteğini Batı’ya dönerek sağlamaya çalışır. Batı’nın bencilliğini, konfora düşkünlüğünü, yoksul ülkelere yukarıdan bakan kibrini biliyoruz. Ama Batı yalnızca bundan ibaret değildir.
Yalnızca ABD değil
Bugün ABD bir süper devlet olarak gücünü büyük ölçüde koruyor. Ancak ondan daha acımasız rejimler oluştu. Çin’de, Rusya’da iktidarı elinde tutan despotlar, nüfuz alanlarındaki ülkelere, halklara göz açtırmıyor. Çin ve Rusya artık bağımsızlık savaşlarının destekçisi olmaktan çıktı, özgürlük taleplerini bastıran zalim devletlere dönüştü..
Şimdi yeni bir dünyadayız. Bağımsızlık mücadelelerinin ardından kanlı bir yüzyıl geçti. Bu ülkelerin çoğu egemen devletlere dönüştü. Bağımsızlıklarını büyük ölçüde kazanan Afrika ülkeleri açlıkla boğuşuyor. Bu ülkelerin çoğunun yönetiminde küçük diktatörler oturuyor. Bunların bir kısmı ABD’ye ve Batı dünyasına kafa tutuyor veya en azından bunu iddia ediyor. Bu devletler çıkış yolunu kendi halklarına zulümde arıyor.
İnsan hakları, demokrasi gibi kelimelere kapalılar. Günümüz dünyasında bağımsızlık talebi, demokrasi hedefiyle birleştirilmediğinde kargaşa bitmiyor. Sözde Batı karşıtı söylemleriyle küçük despotlar zulme devam ediyor. İran bu açıdan tipik ülkelerden biri. Gelir, adaletsiz dağıtılır. Yönetime itiraz eden, ağır cezalara çarptırılır. Kadınlar baskı altında yaşamlarını sürdürür. Ama rejim “ABD düşmanı”dır, “Batı karşıtı”dır. İddia budur. İtiraz edenler de “emperyalizmin işbirlikçisi.”