Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIBahçeli'nin çağrısı bir oyun mu?

Bahçeli’nin çağrısı bir oyun mu?

Görünen o ki Bahçeli’nin çıkışı, tesadüfi, duygusal, tepkisel veya bireysel bir çıkış değil. Bu bir devlet stratejisi. Öcalan’ı cezaevinden çıkartmayı planlayan ve onun çağrısıyla PKK’nın Türkiye’yi terk etmesini hedefleyen bir akıl ortada duruyor.

Bahçeli’nin, Öcalan’a, DEM grubuna gelmeyi ve silahları teslim çağrısı yapmayı önermesi; tüm ülkede bomba etkisi yarattı. Aslında Meclis’teki dört büyük parti arasında bir konsensüsün oluştuğunu görüyoruz. Bir “MHP önerisi” olarak gündeme gelen, Cumhurbaşkanı tarafından desteklenen, ana muhalefetteki CHP’nin de onayını alan bir yol haritasından söz ediyoruz. DEM Parti’nin, Öcalan’a uygulanan tecritin kalkmasını istediğini de zaten yıllardır biliyoruz.

Görünen o ki Bahçeli’nin çıkışı, tesadüfi, duygusal, tepkisel veya bireysel bir çıkış değil. Bu bir devlet stratejisi. Öcalan’ı cezaevinden çıkartmayı planlayan ve onun çağrısıyla PKK’nın Türkiye’yi terk etmesini hedefleyen bir akıl ortada duruyor.

Suriye Kürtleriyle, Türkiye arasında çok ciddi bir karşıtlık söz konusu. Ankara, Suriye’deki Kürt varlığını bir tehdit olarak görüyor. İçeride, Türkiye Kürtleriyle bir uzlaşma sağlanırken, Suriye’de neler olabilir? Devlet Bahçeli’nin “Ne Kandil, ne Edirne, en iyisi İmralı” anlamına gelen değerlendirmesi, Öcalan’la anlaşıp, diğer Kürt aktörleri devre dışı bırakmayı planlayan bir strateji olarak yorumlanabilir mi? Bahçeli’nin konuşma ve açıklamalarından anladığımız kadarıyla birçok kritik mesele müzakere masasına yatırılmış ve taraflarla etraflı ve ayrıntılı konuşmalar yapılmış. Belki de yapılmamış, bilemiyoruz.

Örneğin Öcalan’ın Meclis’e gelip konuşma yapması çağrısı, başka koşullarda yeri yerinden oynatabilirdi. Halbuki Bahçeli’nin bu konuşması ve bu teklifi şu an Meclis’teki partiler tarafından pek olumsuz bir tepki almadı. Hatta neden olmasın diyenler epeyce kalabalık.

Artık farklı bir yere geldik. Bu geldiğimiz yer, Türkiye’nin son 50 yılını büyük ölçüde yıpratmış, ekonomisini baltalamış, toplumsal dengelerini yerinden oynatmış bir sosyolojik meselenin artık başka bir aşamaya geldiğini gösteriyor. Türkiye, bölgenin kargaşa içinde olduğu bir dönemde yeni bir adıma hazırlanıyor. Yeni bir düşünce ve eylem biçimini deniyor. 22 Ekim, Türk siyasi hayatında bir milat sayılabilir mi? Birlikte göreceğiz. Bundan sonra, neyin yapılacağı ve nasıl yapılacağı, siyasetçilerin marifetine kalıyor. Tabii iş sanıldığından daha karmaşık ve engebeli…

- Advertisment -