Türk vatandaşlarının Almanya’dan vize alması günden güne zorlaşıyor. Son olarak, vize reddi durumunda, itiraz hakkı da ortadan kaldırıldı. Ancak, Alman vatandaşlığına erişimin ise zorlaşmadığı, hatta tam tersine kolaylaştığı, iddia ediliyor. En azından Almanya’daki yaygın algı bu yönde.
Solun Eyaletlerdeki Gücü
Bunun arka planında da belki şu var: Almanya’da Başbakanlığa merkez sağcı hıristiyan demokrat lider Friedrich Merz gelmiş olsa da sol partiler birçok noktada güçlerini korumayı sürdürüyorlar. Bazı eyalet yönetimleri hala tamamen veya kısmen solun elinde. Örneğin Berlin Eyaleti’nde 2025’in ilk beş ayında 16.600 yabancıya Alman vatandaşlığı verilmiş olmasının nedeni olarak, Berlin Eyaleti’ndeki sol ağırlık gösteriliyor. Ki bu 16.600 kişi içindeki en büyük gruplardan birini de elbette Türkler oluşturuyor.
Her ne kadar Berlin Belediye Başkanlığı, iktidardaki merkez sağcı partiden Kai Wegner’de olsa da sol partiler de Berlin Eyalet Parlamentosu’nda çok güçlüler. Sol partilerin yeni seçmenler kazanmak için gelişigüzel şekilde vatandaşlık dağıttıkları öne sürülüyor. Gelecekte bu vatandaşlıkların iptal edileceğini iddia eden bazı Almanlar da var.
Anayasa Mahkemesi Pazarlığı
Bunlar yaşanırken, “Bundesverfassungsgericht” olarak bilinen Alman Federal Anayasa Mahkemesi’nin Temmuz sonunda boşalacak üç koltuğu için de pazarlıklar kızışmış durumda. Almanya’da Anayasa Mahkemesi’ndeki yargıçların parlamentodaki dengelere göre belirlendiği, koalisyon kültürüne dayalı bir sistem var. Şimdi sosyalistler de kendi adaylarını Anayasa Mahkemesi’ne yollamak istiyorlar.
Alman sosyalist partisi Die Linke’nin eş genel başkanı Jan van Aken, “Üçte iki barajı bizim oylarımız olmadan aşılmaz; payımıza düşen adayı göreceğiz” diyerek, eğer adayları kabul edilmezse, masayı kilitleyebileceklerinin sinyalini verdi. Sosyalist partinin iddialı çıkışının temel nedeni, 2025 genel seçimlerinde yakaladığı oy artışı. Jan van Aken’ın arkasındaki asıl güç, Alman sosyalizminin genç yıldızı Hilde Reichinnek’ten geliyor. 1988 doğumlu Hilde Reichinnek’in yakaladığı popülerlik, Die Linke’nin oyunu ciddi şekilde yükseltti.

Alman hükümetindeki koalisyonun büyük ortağı Hristiyan Demokratlar (CDU/CSU) ise “radikal sol” kaygısıyla talebe direnme eğiliminde. Buna karşılık, Federal Meclis kulislerinde, Die Linke’nin temsilcisini içermeyen bir yargıç listesinin çıkmasının zor olduğuna dikkat çekiliyor.
Alman Federal Anayasa Mahkemesi, 16 üyeli. Bu mahkemedeki sekiz yargıcı Federal Genel Meclis (Bundestag), diğer sekizi ise Federal Konsey (Bundesrat) gizli oyla seçiyor ve her iki mecliste de üçte iki çoğunluk gerekiyor. Hiçbir parti tek başına bu barajı aşamadığı için dengeler pazarlıkla belirleniyor. 2025 seçimlerine kadar Anayasa Mahkemesi’nde merkez sağ CDU/CSU ile merkez sol SPD’nin altışar, Yeşiller ve Liberallerin ise ikişer sandalyesi bulunuyordu. Bu şekilde, parlamentodaki dağılımı aşağı-yukarı şekilde yansıtan bir “geleneksel denge” bulunmuştu. Ancak yeni partilerin parlamentoya girmesiyle birlikte bu oranlar değişmek zorunda. İşte sosyalistlerin iddialı çıkışı da bunun bir parçası olarak görülebilir.
Türkiye’deki durum
Türkiye’de Anayasa Mahkemesi (AYM) 15 üyeli. On iki üye Cumhurbaşkanı, üç üye TBMM tarafından seçiliyor. Mecliste ilk turda üçte iki, ikinci turda salt çoğunluk yeterli olduğundan iktidar bloğunun eli oldukça güçlü. CHP’liler, “bizim istediğimiz isim” diyerek arkasında durdukları son AYM üyesinin, baro kontenjanından seçilen Celal Mümtaz Akıncı olduğunu anımsatıyorlar. 14 Ekim 2010’daki oylamada, Akıncı, ikinci turda 290 oy alarak, gereken 276 sınırını geçebilmişti. O tarihten bu yana TBMM’nin seçtiği üç kontenjandan CHP’nin işaret ettiği adayların listeye girmesi mümkün olamadı. 2017’de yürürlüğe giren “Cumhurbaşkanlığı-Hükümet Sistemi” de yürütmenin rolünü biraz daha güçlendirdi.
İki başkent, İki model
Berlin’deki Anayasa Mahkemesi’nde “kilitli kapıyı açmak” için meclisteki her büyük sayılabilecek partinin elini tutmaya mecbursunuz. Ankara’da ise Başkanlık sisteminin doğal bir sonucu olarak güç merkezde toplanmış durumda. Almanya’daki sosyalist parti Die Linke’nin çektiği son rest, Almanya’nın uzlaşma geleneğini belki de biraz zorlarken; Türkiye’deki sol muhalefet bu konularda biraz mutsuz ve umutsuz bir halde. Almanya’da sol muhalefet, ülkenin hem kültürünü, hem Anayasa Mahkemesi’ni hem de kime vatandaşlık verileceğini etkileyebilen çok ciddi bir gücün sahibi olma özelliğini koruyor.