Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yılbaşı ağacı süsleme etkinliği nedeniyle “karşıt görüşlü” öğrenciler arasında gerginlik çıkmış.
Üniversite yönetimi etkinliğe izin vermiyormuş, bununla birlikte bir grup öğrenci ağaç süsleme etkinliğinden vazgeçmemiş. Bir başka grup da tekbirlerle ağacın çevresini sarıp süslemek isteyenleri engellemiş. Ya da engellemeye çalışmış.
Olup biteni anlamaya çalışırken şunu öğrendim: Ağacın süslenmesini savunanların bir bölümü bunun bir çeşit ‘laikliği savunma’ eylemi olduğuna inanmış. Oksimoron burada başlıyor: Ağaç süslemenin herkesin bildiği gibi dini kökleri var, Noel kutlamasının bir parçası.
Diğer taraf da ‘hıristiyanlık adeti’ olarak gördüğü bu kutlamayı provokasyon olarak değerlendirerek sert biçimde engellemeye çalışmış. İlk aşamada süsleri sökmüşler. Süs sökme / takma kavgası sırasında süsleme karşıtı grup protesto amacıyla ağacın karşısında namaz kılmış.
İnsanlar iki taraf olup çekişmek istediğinde önünü alamıyorsunuz. Akıl gidiyor.
Ağaç süslemek hıristiyanlıkla gelen bir uygulama mı? Evet bu doğru. Bazı yorumlarda eski Türklerin de ağaç süslediği yönünde akla zarar iddialar var. Yani bu meseleden bile bir çeşit ırkçılık çıkarılmış Bugün yılbaşında ağaç süsleme etkinliği Noel kutlamasının bir parçası. Eski Türkler ağaç süslüyorsa bile bugünün fikriyle hareket etmiyordu. Bir de bu eski Türklerin her şeyi tertemiz, pırıl pırıl, en ideal haliyle yaşadığı kanaati nereden çıktı?
Ama ağaç süslemekle hıristiyan olunmayacağı gibi bugün severek uyguladığımız, sahiplendiğimiz hatta uğruna kan döktüğümüz çoğu şey hıristiyanlık kültüründen geldi.
Kılıç hakkı diye baş tacı ettiğimiz Ayasofya hıristiyanların inşa ettiği bir yapı. Ayasofya’da namaz kılınca hıristiyan olunmuyor. Cami mimarisinin değişmez bir parçası olarak gördüğümüz kubbeler de Ayasofya’yla başlamış, yani müslümanlar hıristiyan kültüründen esinlenmiş, bu mimari simgeyi kendilerine mal etmiş. Biri de çıkıp ‘kubbe işi gavur işi’ dememiş.
Yatır ya da türbe olarak ziyaret ettiğimiz yerlerin bir kısmında muhtemelen hıristiyan azizleri yatıyor. Bir kısmı da büyük olasılıkla boş.
Türk bayrağındaki ay ve yıldızı Osmanlılar, İstanbul’un fethinden sonra Bizans’tan almıştır. İnanmıyorsanız bu meselelerde son derece hassas olan İsmet Özel’e sorun.
İslami kesimde evrim teorisini eleştirmek amacıyla çıkarılan argümanların çoğu evrim karşıtı – yaratılışçı – hıristiyan kanaat önderlerinden araklanmıştır. Hatta bu meselede İslami kesimin neredeyse hiç özgün görüşü yoktur diyebiliriz. Şiiler bu kavgaya uzak kaldığından evrim teorisi ile araları bozuk değildir.
Tasavvuf müziğimizde de Bizans müziğinin etkileri olduğu söylenir. Olsun zaten, güzelse, doğruysa olsun. Daha çok olsun.
Yani süslenmiş bir ağaç mı mesele oldu? Uygarlıklar müze değildir. Oldukları yerde saymazlar, donup kalmazlar, kalırlarsa silinip giderler. Kültür, başka kültürlerin varlıklarını sünger gibi emer, sahiplenir, ama sahiplenirken biraz da onlara benzer. Hele global iletişim çağında Japonundan Hintlisine kimse bunlardan gocunmazken bir ağacın süslenmesinden mesele çıkarmak nedir?
Öte yandan, ağaç süslemek laikliğin savunması olmadığı gibi süsleyen kimsenin ilerici bir ideolojiye mensup olduğunu ya da yaşam tarzından ötürü bir üstünlüğü olduğunu göstermez.
Maksat mesela çocukları sevindirmekse ağaçlar süsleyelim, bunda ne var? Ağaç süslemekle kimse dinden çıkmaz. Kimse daha Atatürkçü ya da laik de olmaz. Olan ağaca olur sanırım. Velev ki ağaç süsleyen gençler gerçekten hıristiyanlığa özeniyor olsun… Bundan kime ne? Süslerini elinden alınca sizinle birlikte tekbir mi getirecekler? Mesela adı geçen üniversitenin gayrimüslim öğrencileri çıkıp Noel amaçlı bir ağacı süslemek istese ne diyecektik? Ramazan gelince iki ağaç arasına bir mahya gerilsin mesela? Olmaz mı?
Öyle bir memleket ki bir taraf Arapça kebapçı tabelası görünce tüyleri diken diken oluyor, öteki taraf yılbaşı süslerinden nem kapıyor.
Bu aptalca çekişmeler maalesef toplum yapısını kırılganlaştırıyor, daha keskin çatışmaların önünü açıyor. Bir taraf süs diye apoletler takıyor, öteki tarafsa ‘inancım’ diyerek derin bir anksiyeteyi dışa vuruyor. İkisi de o kadar yanlış ki…