Masamda 1971 yılında Mamak Cezaevi’nden el yapımı bir defter ile baş başayım. Elinden her iş gelen koğuş arkadaşım Tilki Sabri, kareli kağıtları, kartonu, plastik kapağı nereden bulduysa, bir araya getirip o imkansız koşullarda bu defteri imal etmiş, bana yılbaşı hediyesi olarak vermişti. 150 sayfalık defterin eni 10 cm, boyu 15 cm. Arşivimi düzenlerken 51 yıllık pek sevdiğim defterimi buldum ve sayfalarını çevirmeye başladım. Defteri sevdiğim şiirleri yazmak için kullanmışım. O günün havasını, tepkilerini, toplumsal heyecanlarını yansıtan şiirleri yarım asır sonra okudum durdum. Küçük bir kısmını da sizlerle paylaşacağım. Talihimizin dönmesi dileğiyle hepinize sağlıklı, özgür bir yıl diliyorum.
Seçme şiirler
Şimdi defteri karıştırıyorum. Bakalım neler neler seçmişim… “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” diye başlayan Pir Sultan’ın şiiri ilk sayfayı kaplıyor. Ondan şu dörtlüğü almışım: “Kadılar, müftüler fetva yazarsa/ işte kement işte boynum asarsa/işte hançer işte kellem keserse/dönen dönsün ben dönmezem yolumdan!” Bir Yunus Emre dörtlüğü: “Bir kez gönül yıktınsa/bu kıldığın namaz değil/ yetmiş iki millet dahi/elin yüzün yumuş değil.”
Yunus Emre şiirleri arkalı önlü tam 30 sayfa. Sonra değişik halk aşıklarından dörtlükler sıralanıyor. Aşık Çobani’nin ‘Öğrendim’ başlıklı şiirinden dört satır: “Pir Sultan Abdal’ı dara çekmişler/ fesat tohumunu beyler ekmişler/nerde yiğit varsa dama tıkmışlar/ öğrendim bunları sığır güderken…” Sonra Pir Sultan Abdal’ın dörtlükleri geliyor: “Eğer göğerüben bostan olursam/ şu halkın diline destan olursam/kara toprak senden üstün olursam/ben de bu yayladan Şah’a giderim.”
Ve ardından iki satırlık anonim bir deyiş seçmişim: “Müminin suali ahrete kalmaz/ dünyada cevabın verebilirsen!” Enver Paşa Sarıkamış seferiyle binlerce askerin donarak ölmesine neden olmuştu. Facia için o dönemden kalma bir ağıt: “Enver Paşa el eyledi/gitti geldi yol eyledi/ yıkılasın cellat paşa /nice gelin dul eyledi.” Sonra, Ahmed Arif’e geçmişim: “Canımın gizlisinde bir can idin ki/kan değil sevdamız akardı geceye/ sıktıkça cellat kemendi/ duymak üç ağaçları/ susmak/gözlerinde susmak ustura gibi/ gözlerin hani…”
Ve o dönemin ünlü ozanlarından Aşık İhsani’nin 15-16 Haziran işçi ayaklanmasını anlatan şiirinden bir dörtlük: “Düş değil be hayal değil he heey be/ yetmiş bin dev işçim kalktı yürüdü/ kokuşmuş düzene sahip çıkanın/alnının çatına aktı yürüdü.” Şilili şair Pablo Neruda’dan da şu satırları aktarmışım: “Ölmüş gibi görünse de halk/döner gelir elbet bir gün nisan ayı/ kavuşur baharına toprak/kızgın eller dağıtır atar havayı/ölümün içinde yeşerir yaşamak.” O günün havasını, o günün devrimciliğini yansıtan şiirler arasında dolanıp duruyorum. 2022 pek parlak geçmedi. Özgürlük, demokrasi, adalet arayışımız daha da arttı. Umarım 2023 bunları aşmamızı sağlayacak umutlarla dolu yepyeni bir yıl olur.