Afyonkarahisar, turist çeken bir şehir olsa da turistik çağrışımlar yapan bir şehir değil. İzmir, Antalya, Konya, Ankara ve İstanbul’un ortasında yer alan ve bu şehirlere yaklaşık eşit mesafede olan Afyon, bir kavşak, bir geçiş noktası sayılır. Bazı insanların aklına
“Turistik yerlere giderken mola verilen şehir” olarak gelen Afyon’un, Denizli ve Pamukkale’ye benzer şekilde bir termal turizm şehri olduğu pek bilinmez. Afyon’un çok yüksek bir yatak kapasitesi bulunuyor. Dünyanın birçok yerinden turist çektiği gibi yerli turist de çekiyor.
Afyon’da genç bir kadın valinin olduğu, bir “Uluslararası Kadın Kültür Evi”nin bulunduğu da çok düşünülen, çok akla gelen bir konu değil. Afyon’un en ünlü yeri belki kalesi olabilir. O bile herkesin gözünde hemen canlanmaz. Afyon, uluslararası çapta konser ve festivallere de evsahipliği yapıyor. Bu festivallerden biri de Motorfest.
Afyon’un Türkiye’nin son 100 yıllık tarihinde en çok akla gelen boyutu, Dumlupınar Meydan Muharebesi. Ancak Afyon yakın tarih tartışmalarında ve (siyaset) polemiklerinde de gündeme gelen bir şehir. Bir siyasi tarih şehri. Afyon Lisesi’nin ünlü mezunları arasında Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, İlker Başbuğ gibi isimler var. Afyonkarahisar aynı zamanda bir maden ve sanayi şehri. Afyon’daki toprakların çok geniş bir kısmı mermer üretimine ayrılmış. Bu çevreciler tarafından eleştirilen bir durum olsa da mermerin Afyon’a bir güzellik ve değer kattığı açık. Örneğin Afyon sanayi dünyasının renkli kişiliklerinden Şuayip Demirel “Demire aşığım mermere iman etmiş bir kişiyim” diyor. Afyon’da hatırı sayılır bir yerel basın ve medya olduğunu da belirtelim. Bize Afyon ve çevresini gezdiren ekipte, Afyon yerel medyasının önde gelen isimleri de vardı.
Bir şehrin turistik (imajının) olmaması, paradoksal şekilde, o şehre ayrı bir turistiklik katabiliyor. Bir şehrin sıkıcı gibi durması, insanı o şehirden kendi eğlencesini çıkartmaya yöneltebiliyor. Bu da yaratıcılığı ve özgünlüğü artırıyor. Turistik imajı olan şehirlerde birçok şey insanın önüne hazır paket olarak gelir. Turistik imajı olmayan şehirlerde ise senin o şehirde ilginç olan tarafları kendin keşfetmen gerekir. Daha fazla “sürpriz“ kovalaman gerekir. Afyon kendi sürprizlerinizi kendiniz arayabileceğiniz bir şehir sayılabilir. Afyon’un ana caddelerinin birinin köşesindeki büfenin isminin “Köşedeki Büfe“ olduğunu fark etmek, benim için çok eğlenceli bir andı. Afyon’daki dükkan ve tabelalarda böyle birçok komik detay yakalamak mümkün. Afyon’da ismini kadınana efsanesinden alan “KADINANA KAPALI OTOPARKI” diye bir otopark da var.
Orta büyüklükte Anadolu kentlerinde, şehir merkezinde, lüks otel genellikle pek olmaz. Her ne kadar merkezlerdeki otellerin sayısı ve kalitesi yıldan yıla yükseliyor olsa da lüks otel arayanların, hele de çok lüks otel arayanların, genellikle şehrin biraz dışında kalmaları gerekir. Biz de Afyon’da şehrin biraz dışındaki Akrones Otel’de kaldık. Lükse düşkün insanlar olduğumuz için değil, Posta Gazetesi o oteli seçtiği için.
Akrones Otel, gerçekten lüks. Otelden memnun olsam da 2-3 gün daha şehir merkezindeki ortalama bir otelde kalıp şehri biraz daha “içeriden“ gözlemleyebilmek isterdim. Merkezde az zaman geçirmiş olsam da Taşhan’da oturup soda içip dondurma yiyebildim. Tatlı ve kahve konusunda Afyonluların kendilerine özgü deneysel ve ilginç yaklaşımları var.
Afyon’un muhafazakar bir imajı varsa da şehirde bir kuşak farkının olduğunu ve yeni kuşağın o kadar da muhafazakar olmadığını görebiliyoruz. Afyon’da genç kuşağın eski kuşağa oranla çok daha ince ve zarif olduğu dikkat çekiyor. Bu durum belki de Afyon sucuğunun ve lokumunun gençlere daha az hitap etmesinin sonucudur
Afyon’u modernleştiren dinamiklerden biri de Belçika’da yaşayan ve yazın tatile gelen Afyonlular. Fransızca konuşarak şehre ayrı bir hava katıyorlar.
Afyonlular çalışkan, hızlı ve ticaret kafası olan insanlar.