Ana SayfaGÜNÜN YAZILARICHP neden frene bastı?

CHP neden frene bastı?

CHP o ilk günlerdeki gibi “heveskâr” görüntü vermiyor. Sürece karşı seküler bir muhalefet var; dolayısıyla CHP içinde bazıların aklı bu muhalif damara yatıyor olabilir. Açık olan şu ki, sürece karşı durmak ya da karşı durulmasa da sadra şifa olabilecek bir söz üretmemek CHP’yi zayıflatır.

İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşen DEM Parti Heyeti, 2025’e hızlı bir giriş yaptı. Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’e Ahmet Türk de katıldı. Üç kişilik heyet yılın ilk mesai gününde TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti. Bahçeli, misafirlerini kapıda karşıladı ve kapıda uğurladı.

Üç ay önce rüyada görülse hayra yorulmayacak bir hadise, onlarca basın mensubunun ve kameranın önünde gerçekleşti. Hadise gayet mühimdi; ancak gerek iktidara ve gerek muhalefete yakın medya, bu hadisenin kıymetini takdir etmekten uzaktı.

Zira iktidar medyasının 2016’den beri girdikleri hamaset treninden birden inmesi zordu, duruma adapte olmaları ve normale dönmeleri zaman alacaktı.

Muhalefet medyası ise, işin iktidara, daha doğrusu Erdoğan’a yarayacağı endişesiyle bu görüşmeleri önemsizleştirme, değersizleştirme ve hattâ karalama yoluna gitti. Nihayetinde olan biten “Erdoğan’ın yeni bir dümeniydi” ve elbette “bu işten de bir şey çıkmaz” idi.

Ancak, iktidarıyla muhalefetiyle medya hakkını teslim etmekten imtina etse de, bu görüşmeler Türkiye siyasetinde yeni bir sayfa açılması ihtimalini güçlendirdi. Heyet adına kısa bir açıklama yapan Önder, kamuoyuna her iki görüşmenin de müspet geçtiğini ve ileriye dönük de umutlu olduklarını bildirdi. Pazartesi günü mesaisine kaldığı yerden devam edecek Heyet, AK Parti ve CHP başta olmak üzere Meclis’te temsil edilen bütün siyasi partilerle –tabii kendileriyle görüşmeyi kabul edenlerle- görüşecekler.

“Sessiz onay”

Görüşme trafiğinin hızlanması doğru; hayırlı işlerde acele etmek gerekir. Heyet, bu görüşmelerde Öcalan’ın bakışını muhataplarına bildiriyor, onların kanaatlerini ve görüşlerini dinliyor. Siyasi partilerle görüşme turu tamamlandığında, heyet muhtemelen bir kere daha Öcalan‘la buluşacak ve bütün bu turun bir değerlendirilmesi yapılacak. Mevcut olumlu hava muhafaza edildiği takdirde, Öcalan ile yapılacak ikinci görüşmenin ardından süreç daha bir ivme kazanabilir.

Meclis ve siyasi partilerin ziyaret edilmesi ve bilgilerin paylaşılması, sürecin geleceği açısından çok değerli. Çünkü sürecin başarılı olması, daha fazla toplumsallaşmasına ve desteğini artırmasına bağlı. Salt iktidar ile DEM Parti arasında işleyen bir süreç yerine, farklı kesimlerin vekâletini üstlenen siyasi partilerin de işin içine katılmasının başlıca üç faydası olur:

Bir, toplumun şeffaflık beklentisini karşılar. Ortada gizli kapaklı dolapların çevrilmediği, karanlık birtakım faaliyetlerin yapılmadığı, memleketin kadim bir sorunun hal yoluna yoluna koyulması için, siyasetin devreye girdiği ve siyasi aktörlerin inisiyatif aldığı düşüncesini güçlendirir. Olması gereken de budur.  

İki, toplumsal desteği büyütür. İlk etapta toplumda bazı kaygıların ve güvensizliklerin olması, sürece şüpheyle yaklaşılması kaçınılmazdır. Siyasi partilerin dahli, işte bu endişelerin azaltılmasında ve kuşkuların giderilmesinde kritik bir işlev üstlenir. Eğer siyaset üzerine düşeni yapar ve süreç bir kazaya uğramazsa, zamanla toplumun sürece olan itimadı da yükselir. 2013-2015 tecrübesi de bunu doğrular.

Kaldı ki bu son denemede tabu kırıcı birtakım söylemler dile getirildi. Misal, Öcalan için umut hakkından bahsedildi. Keza, uzunca bir aradan sonra Öcalan ile görüşüldü, onun mesajları kamuoyuyla paylaşıldı ve siyasetçilerle konuşuldu. Ve halk da bunlara buna aktif ve sert bir karşıtlık göstermedi. Zannımca halk, bu sorunun çözümü için siyasetçilere bir kredi açtı ve “sessiz onay” verdi. Artık top siyasetçilerde, sorumluluk onlarda! 

Sadra şifa bir söz

Heyet gelecek hafta en kritik ziyareti CHP’ye yapacak. Çünkü AK Parti ve MHP iktidar ortakları olarak zaten sürecin bir parçasını oluşturuyorlar. Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi de süreci desteklerini ifade etmişlerdi. Yapılacak görüşmelerden sonra, büyük ihtimalle, bu destek bir kez daha teyit edilecek.

CHP’de ise durumlar biraz karışık gibi. Genel Başkan Özgür Özel, bu konu ilk gündeme geldiğinde CHP için son derece radikal sayılabilecek bir dil kullandı. Mesela “eşit vatandaşlık” vurgusu yaptı. Kürtlerin kendilerini Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek sahibi olarak görmelerini sağlama anlamında “Kürtlere bir devlet” vaat etti. Kürtler bir sorunları olduğunu düşündükleri müddetçe bu ülkede bir Kürt sorununun olduğunu belirtti, vs.

Lakin Özel’in bu “ilerici” dozu, gittikçe düştü, zamanla sürece bir nevi yön verebilecek bu dili terk etti ve daha ezber ifadelere (“Şehit ve gazilerin gözüne bakarım, onlar destek verirse veririm ya da “Şeffaf ve samimi bir sürece varım” gibi) sarılmaya başladı. Özel’in frene basmasında öne çıkan iki sebepten bahsedilebilir: Biri, tabanının bir kısmından ve medyasının genelinden gelen süreç karşıtı seslerdi. İkincisi de, bunun iktidarın değirmenine su taşıyacağı ve bu nedenle oyuna düşülmemesi gerektiği düşüncesiydi.    

Hülasa CHP o ilk günlerdeki gibi  “heveskâr” görüntü vermiyor. Sürece karşı seküler bir muhalefet var; dolayısıyla CHP içinde bazılarının aklı bu muhalif damara yatıyor olabilir. CHP’nin bu muhalefet oynaması, bu sahayı İYİ Parti’ye bırakmaması ve yatırımın sürece değil karşıtlığına yapılması gerektiği fikri, CHP’de giderek güçlenebilir. Siyaseten bunun daha kârlı olacağı hesabı, CHP’yi süreç karşıtlığına sürükleyebilir.

Ancak CHP’nin bu yola girmesi, kendisi için doğru bir sonuç üretmez. Özel’in geri çekilmesi, hem parti içindeki hissiyatı ve hem de Kürtleri düşünerek ortada lâflar etmesi, sürece ilişkin dişe dokunur bir öneri getirmemesi, CHP’ye bir şey kazandırmaz. Açık olan şu ki, sürece karşı durmak ya da karşı durulmasa da sadra şifa olabilecek bir söz üretmemek CHP’yi zayıflatır.

Ne şiş yansın ne kebaplık bir durum değil bu; bir pozisyon belirlemek durumunda CHP. Ve bu pozisyonu belirlerken de 2018’den beri Kürt seçmenlerin gerek yerel ve gerek genel seçimlerde kendisine verdiği desteği hatırda tutması lazım. Zira süreçte negatif bir rol oynamak ya da renksiz bir tavır sergilemek, bu desteğin ciddi manada gerilemesine neden olabilir.

Elbette CHP’nin iktidarın ya da DEM Parti’nin türküsünü söylemesi gerekmez; ana muhalefet ve iktidara talip bir parti olarak kendi yolu, yordamı, sözü olmalı. Ama bu sözü üretmek için o da acele etmeli! Malum, zaman hızla akıp gidiyor, hele ki bugünlerde… 

- Advertisment -