Sosyalist literatürde, siyasi ilişkileri katı, grupçu anlayışla ele alan ve uzlaşmayı reddeden çizgiye “sekterlik” denir. Bir başka deyişle, “dar klikçilik”… Sol grupçuklar küçüldükçe kendi içlerine kapanır, en yakınlarındakini düşman görmeye başlarlar.
En yakın arkadaş, yok edilmesi gereken düşmana dönüşebilir. Bu konuda kendi sol tarihimizde de acı örnekler çokça yaşandı. Yaşanmış bir örnek: Yıllar önce, devrimci bir genç, küçük bir sol grup içinde çıkan ayrılık sonucu öldürülmüş; arkadaşları, cesedi sandıkla denize atmak isterken yakalanmıştı.
Örgüt fanatizminin nelere yol açabileceğini gösteren, ürpertici bir örnek… Poliste konuştuğu, polisle işbirliği yaptığı şüphesiyle cezaevlerinde, örgüt karargahlarında canına kıyılanlar da sayıca az değil. Oralardan bugüne gelirsek: CHP içinde ve çevresindeki bazı sol gruplar, Kılıçdaroğlu’nu da bir kısım sağcı parti ile seçim işbirliği yaptığı için eleştiriyor.
Bu gruplara göre; Kılıçdaroğlu şeriatçılara prim veriyor, partiyi onların yedeğine takıyor. CHP, oyu yüzde 25 civarında olan bir parti. İktidar olabilmek için bir o kadar daha seçmen kitlesini kazanmak zorunda. Kılıçdaroğlu, bu yüzde 25 gerçeğiyle yola çıktı. Ajandasında laiklik, demokrasi, inanç ve ifade özgürlüğü bulunuyordu. Bu ilkeler temelinde kendi sağındaki partilerle bir cephe kurdu.
Millet İttifakı tarafından hazırlanan protokolü dikkatle inceleyince, Batılı bir sosyal demokrat partinin programından eksik bir yanının olmadığını görebiliyoruz. CHP, Kılıçdaroğlu liderliğinde, Kürt meselesinde milliyetçiliği aşan bir pozisyon aldı. Dersim Katliamı’nı “bir uygarlık projesi” olarak görme yanlısı zihniyetin, parti içindeki gücü azaldı.
Avrupa Birliği meselesinin bir demokrasi meselesi olduğu, bir siyasi kriterler meselesi olduğu, CHP içinde artık kabul görüyor. Hatta, riskler göze alındı ve Suriye’den askerlerin çekilmesini savunan barışçı tutum benimsendi. Bunlar CHP’nin sağa açıldığının göstergesi mi gerçekten?
Kılıçdaroğlu sağcıysa Deniz Baykal CHP’si bu durumda daha solcu mu sayılacak? Kürtçe TV’ye kim karşı çıktı? Dersim katliamını kim uygarlık eylemi olarak kabul etti? Azınlıkların mallarının iadesine kim en sert ırkçı tepkiyi gösterdi? Bunları söyleyen Baykalcıların hangisi daha solda? Kılıçdaroğlu elbette eleştirilsin ama eleştiriler daha sağlıklı bir zeminde gelişse keşke.
Kılıçdaroğlu, kendi sağındaki siyasi birikimi ortak bir cephe altında toplayabilmek için önemli adımlar attı. İlkeli bir cephe siyaseti yürüttü. Müttefiklerinin güvenini kazandı. 25 milyon 500 bin seçmenin oyunu aldı. Partinin önemli bir kesimi bu değişimi olumlu karşıladı. Bu “sağa kaymak” mıdır?
Benim değerlendirmeme göre, demokrasi cephesi ve uygarlık perspektifi etrafında, sağcıların da katıldığı geniş bir cephe kurma çabası (her ne kadar bazı eksikler olsa da) “sağa kaymak” olarak yorumlanamaz. Eğer gerçek sol geniş kitlelere açılabilecek yolları bulmasını bilirse Türkiye özgür bir ülke haline dönüşebilir.