DEM Parti’nin geçen hafta sonu düzenlediği Çatışma Çözümleri Konferansı’nda birçok dikkat çekici örnekten söz edildi. Bunlar arasında benim en çok ilgimi çeken, Güney Afrikalı Avukat Mohamed Bhabha’nın söyledikleri oldu. Bhabha ilginç bir çözüm tezinden söz etti. Ona göre etnik aidiyetleri gizlemek yerine açığa çıkartmak gerekli. Etnik kimlikleri gizlemek… Dünyanın dört bir yanında yaşanmış bir dönem… “Tek Ulus” hedefi, ulus devletleri maceralara sürükledi. Milyonlarca değişik mezhepten, milyonlarca farklı etnik kökenden, sayısını bilemeyeceğimiz sayıda değişik dinlerden, mezheplerden insanlar, kimliklerini bazen açık, bazen kapalı şekillerde gizlediler. Yine de saldırılardan kendilerini kurtaramadılar. Ulus devleti sağlamlaştırmak gerekçesiyle bu kimliklerin yok edilmesi ya da yok sayılması istendi ve ezildiler.
Dilleri, ibadethaneleri yasaklandı. Bu yasaklar toplumlarda var oluş endişesini körükledi. Ezilenler kimliklerini daha çok sahiplendi. 20. Yüzyıl, dünyanın her bir yanında, tek ulus yaratma projesi yüzünden, çok kanlı çatışmalara tanıklık etti. Özellikle Afrika’da, henüz uluslaşma sürecini tamamlamamış olan kabile temelli devletlerin yurttaşları büyük acılar çekti. Ulus devletin hükmedeni kim olacaktı? Hemen şecereler çıkarıldı. Kim daha önce gelmişse, o ulusun temsilcisi sayıldı. “En büyük benim atalarımdır” diyen, silahı çekti. “Tarihimiz zaferlerle doludur” diyerek, akraba kavimlerle ölümüne çatıştı. Afrika bu düzeyde bir iç savaşlar döneminden geçerken, Avrupa da değişik milliyetçi akımların yarıştığı ve çatıştığı bir alana dönüştü. Etnik kimlikleri bastırma ve ulus devleti tek bir etnik kimliğe bağımlı hale getirme hırsı, bir varolma kavgasına yol açtı. Güney Afrika’daki kanlı tecrübeyi yakından yaşamış bir insan hakları savunucusu olan Avukat Bhabha şöyle diyor: “Etnik kimlikleri bastırmakla hata ettik.Tam tersine onların da sesinin duyulabildiği yeni bir ulus-devlet fikrini kurmalıydık.”
Türkiye tecrübesi bu açıdan evrensel bir örnek. 1925 yılındaki bir raporda “Bu topraklar iki millete yetmez. Kürtlerin de Türk olması gerekir” dedik. Bu anlayışla 100 sene gidildi. Sonunda “Kürtler de vardır, bizim eşit kardeşlerimizdir” noktasına geldik. Bhabha da tam bunu söylüyor. Etnik kimlikleri teşvik ederek daha gerçek ve sağlam bir ulus devlet kurabileceğimizi öne sürüyor. Üzerinde düşünülmesi gereken ilginç bir tez.











