Tam seçim öncesi hizmete giren SİHA ve İHA taşıyan uçak gemisi TCG Anadolu, İstanbul Boğazı’nda önünde uzun kuyruklar oluşan ziyaret günlerinden sonra Karadeniz limanlarını dolaşmak üzere dün yola çıktı.
Boğaz’dan geçerken Erken Cumhuriyet dönemi cosplayi gibi görüntüler yaşandı.
Gemi, Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesine çıkan Erdoğan’ı 21 pare top atışıyla selamladı, bu sırada gökten jetler uçtu.
Askeri gemi herhalde ancak seçim kampanyasının ardından donanmadaki asli görev yerine varabilecek.
2020’de keşfedilmesi yine büyük törenlerle duyurulan Karadeniz doğalgazından alevler de ne tesadüf, üç yıl sonra seçimlere haftalar kala gökyüzüne yükseltildi. Bu gelişme Putin’in AK Parti iktidarına seçim jesti olan Gazprom’un Türkiye’nin doğalgaz borçlarını ertelemesiyle birleştirilince, Karadeniz doğalgazı evlere veriliyormuş gibi doğalgaz bir ay bedava oldu.
TOGG arabaları zaten AK Parti seçim kampanyası için haftalardır yollarda. İl il dolaşan arabalar pek çok milletvekili adayından daha çok vekilliği hakkediyor.
Önceki yıllarda Eylül aylarında yapılan Teknofestler de bu yıl erkene alındı, böylece seçim öncesi halkımız çok sevdiği SİHA’lar ve İHA’lar ile bol bol fotoğraf çektirebilecek.
Maaş zamları, EYT gibi müjdeler enflasyon karşısında eskidi bile.
Seçime 20 gün kala bütün devlet Cumhurbaşkanı için seferber; askeri gemiler, askeri jetler, SİHA’lar, İHA’lar, doğalgaz, TOGG, hatta KKTC büyükelçisi, tabii Cumhurbaşkanı’nın seçim gezilerine katılan valiler…
Her gün şapkadan yeni bir müjde çıkıyor.
Öyle ki bu hızla seçimlere kadar her an biri uzaya fırlatılabilir.
Seçim öylesine kritik ki Sultanahmet Camii bile restorasyonu bitmeden bayram sabahı açıldı.
Caminin avlusundaki açılış, daha önce kimsenin teklif etmeye bile cüret edemeyeceği siyasi bir mitinge döndü.
Cumhurbaşkanı toplanan kalabalığı “muhalefetin Diyanet’i kapatacağı” iddiasıyla coşturdu, kitle buna yuh çekince de “Yuh yetmez, çok çalışıp onları 14 Mayıs’ta siyasi mevta yapacağız” dedi.
Dini meselelerde süper hassas çevrelerden, seccadeye yanlışlıkla ayakkabıyla basılmasıyla teyakkuza geçen çevrelerden hâlâ ses yok. Ne de olsa kutsal bir dava uğruna camiler kışla, müminler de asker…
Cumhurbaşkanı için her yer seçim, her şey seçim için.
Dün de 23 Nisan’da kabul ettiği çocuklara siyasi propaganda yaptı.
23 Nisan’ın geleneksel çocuk bakanlarıyla yaptığı kabine toplantısında Enerji Bakanı olan kız öğrencinin sunumundan memnun kalmamış olacak ki, aralarında şöyle bir diyalog geçti:
Erdoğan: Muhalefet dilimizden anlamıyor
Çocuk bakan: Nasıl yani?
Erdoğan: Ya biz gazı bulduk diyoruz. Nerede diyorlar. Karadeniz’de. Nerede? Filyos’ta. Haritada bize Filyos nerede göster ey muhalefet. Bilmezler. Zonguldak’ta. Biliyorsunuz bakanımız Mahmut Bey de Zonguldak’taki Bülent Ecevit Üniversitesi’nin rektörüydü.
Eğer 23 Nisan bakanlığından affını istemek diye bir gelenek olsaydı, herhalde küçük kız bu tuhaf diyalogdan sonra affını isterdi.
Cumhurbaşkanı’nın yanında oturan 23 Nisan Cumhurbaşkanı’nın bile bu diyalogdan rahatsızlığı yüzünden anlaşılıyordu.
23 Nisan çocuklarına bile muhalefeti şikayet eden Cumhurbaşkanı, önceki gün de seçim otobüsüne binen ve “Onlar seccadeye basıyorlar” diyen küçük bir kız çocuğunun bu bilinç düzeyini takdir etti ve ona 200 TL harçlık verdi.
Bütün bunlarla, TL’nin en büyük banknotunun nasıl çocuklara bayram harçlığı haline geldiği meselesi bir miktar unutuldu.
Zaten iktidar sözcüleri soğanın fiyatını eleştirenlere karşı “oyunu makarnaya satan bidon kafalılar” suçlamasının kıyılarında dolaşan nobran ve kibirli cevaplar veriyorlar.
Enflasyondan şikayet etmek yeterince vatansever olmamakla eşitlenmek üzere.
Ama tankla, uçak gemisiyle, SİHA’yla, gerekirse camide hatta 23 Nisan’da seçim propagandası bile iktidara yetmiyor.
Bayramdan bu yana Cumhurbaşkanı’nın dili dikkat çekici bir şekilde sertleşti.
Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı partilerinin böyle bir vaadi olmamasına rağmen “Diyanet’i kapatacaklar” iddiasını bayramdan bu yana çıktığı kürsülerde sürdürdü. “Hayasızlara bak” diye kendi iddiasına kızarak sertlik dozunu da artırıyor.
Kılıçdaroğlu’nun Alevi videosu üzerinden bir cümle Alevi olmayı sorun olarak görmeyen söz söyleyip, ardından bir adayın kendine Alevi demesine “tahrik” deyip, “kıbleyi, secdeyi, seccadeyi bilmeyenler” diye devam ediyor.
En son Türkiye’yi “Suriyeleştirmek” isteyenlerden bahsetti.
Burada ima ettiği şeyin ne olduğu herhalde açık.
İYİ Parti ve CHP’ye LGBT’ci diyor. CHP’nin sadece Demirtaş’ı da değil, Apo’yu da serbest bırakmak istediğini söylüyor. Akşener de buna destek veriyormuş.
Türkiye’de Öcalan’ı serbest bırakmaya en yakın parti çözüm sürecinde AK Parti’ydi. İstanbul tekrar seçimleri için ondan mektup alan da…
Peki Cumhurbaşkanı seçime 20 gün kala neden bu kadar sertleşti?
Ve AK Parti’nin hizmet ve icraat odaklı seçim kampanyasının dışına çıktı?
Çünkü, Cumhurbaşkanı’nın önüne anketler geliyor.
Bu anketlerde de Erdoğan’ın oyu birinci turda yüzde 41’lerde demirlemiş görünüyor. AK Parti’nin oyu da 35 ile 40 arasında gidip geliyor.
İktidar yeni seçmenleri ikna edemiyor, hanesine yeni seçmen grupları ekleyemiyor, o yüzden de mevcut seçmenlerini konsolide etmeye çalışıyor.
Bunun için de Cumhurbaşkanı en iyi bildiği ve severek yaptığı seçim kampanyası moduna geçti: Sertleşti.
“Diyanet’i kapatacaklar, Apo’yu serbest bırakacaklar, zaten bunlar hep LGBT’ler” demeye başlıyor.
Twitter’da ayıplansa da mahalle aralarında konuşulacak argümanları dolaşıma sokuyor.
Bunun bir müşterisi de var.
Evet, bir zamanlar AB reformları, demokrasi açılımları, “aynı yoldan gelmişiz biz” şarkılarıyla pozitif bir dille seçimlere giren AK Parti, artık muhalefeti PKK’lı ve FETÖ’cü olarak gören bir tabana yaslanıyor; çözüm süreci, yollar, köprüler vaat eden partinin en popüler icraatı da artık SİHA’lar, İHA’lar, savaş gemileri.
Bu söylemin tabanı konsolide etmesi mümkün. Bayram ziyaretlerinde herkes AK Parti seçmenindeki radikalleşmeyi bizzat müşahede etmiştir.
Ama demografi hızla değişiyor ve o tabanın konsolide olması artık seçim kazandırmaya yetmeyebilir.
Akıllara Cumhurbaşkanı’nın son kürsüden Kuran salladığı 7 Haziran kampanyası, Yeni Zelanda’daki ırkçı bir teröristin cami saldırısının görüntülerini dev ekranlardan izlettiği, “Sisi’ye mi Binali’ye mi oy vereceksiniz” bile dediği 31 Mart yerel seçimleri kampanyası geliyor.
En sert söylemlerle girilen o seçimlerin sonucu malum.
Ne diyelim; bu telaşla son koz olarak uzaya fırlatılabilecek şanslı kişi dünyaya dönüp 14 Mayıs’ta oy verebilir!