Başlığa bakar mısınız? Ne kadar da anlamsız! Ama insanımızın bir kısmına göre bazı şeyler afet bölgesine asla gönderilmemeli! Açık ayakkabıya hayır, gece kıyafetine hayır, geceliğe hayır. Maddeler daha çok, aşağıda ele alacağım.
Biliyorum bunlar bel ki acil eşya sınıfında değiller ama neticede depremde bunlar da kayboldu ve gelecekte de kullanılacaklar. Gönderilen bu türden eşya, medyada ama özellikle sosyal medyada gösterilerek alay konusu edildiler. Gönderenler de düşüncesiz…
Bu tür eşyanın yanında bir de kimsenin aklına hemencecik gelmeyen ama depremzedelerin bahusus kadınların acil ihtiyaç maddeleri sonradan cetvele eklendi. Kadınlar özel günleri için kullandıkları malzemelerin isimlerini utanmışlar, söyleyememişler. Bu durum duyulunca da medyada yine kıyamet koptu: “İstenenler bu yani!” veya “Bunu istemeye utanan kadına ped med yok!” denerek birçok ihtiyaç maddesi alaya alındı.
Burgazada’dan ismi bende mahfuz bir komşum sağ olsun villasını Adıyamanlı depremzede üç yaşlı bir de kırk yaşlarında bir erkekten oluşan aileye tahsis etti. Büyük âlicenaplık gösterdi. Adalarda oturanlardan başka böyle bir destek duymadım. Bel ki benim eksiğim bilmiyorum. Adıyamanlı depremzedelerin Burgazada’ya yerleştirilmesine yardım ederken kullandıkları ıstılahtan (jargon) mütedeyyin kimseler olduklarını anladım. Yerleşmeleri bitince “Dini bir şeye ihtiyacınız var mı?” diye sordum, utana çekine seccade ve büyük boy mushaf istediler. Gözleri iyi görmüyormuş! Bizim aklımıza gelmemişti doğrusu. Tedarik edince de çok mutlu oldular.
İnsanın aklına gelemeyebiliyor demek ki yaşamayınca bazı maddeler…
Yardım merkezlerindekiler de bazı eşyayı sonradan toplamaya başladılar, duyunca ben de çok şaşırmıştım: pişik kremi! Evet nasıl da düşünememiştik!… Hal bu ki gayet acil bir ihtiyaçtı!
Bunun gibi akla gelmeyen ama alaya alınan bir çok mühim madde oldu: ince kadın külodu, tayt, sütyen, lambada, jilet, tıraş kremi, ağda, duş lifi, gebelik test kiti, hametan krem, nemlendirici krem, deodorant, oje, aseton, ruj, saç boyası, prezervatif, ertesi gün hapı, cımbız, diş ipi, el aynası, toka, şampuan, saç kremi, saç yumuşatıcısı, fön makinası…
Neymiş efendim, ağda yapmasınlarmış! Neymiş efendim, prezervatifin sırası mıymış! Neymiş efendim, tırnaklarını, saçlarını boyamasınlarmış! Sanılıyor ki ‘Bir elinde cımbız, bir elinde ayna umurumda mı dünya!’ diyecekler!
Kendine bakmanın, güzel görünmenin ve güzel hissetmenin, ibadetin sırası mıymış! Yiyip, sıkı giyinip ısınmak yetmiyor muymuş! Süsün sırası mıymış! Elleri açıp dua etmek yetmiyor muymuş!
Aslında farkında olunmasa da zımnen söylenen şu: depremzede isen feci görünmelisin! Gönderilen zaruri ihtiyaç maddeleriyle yetinmelisin! İyi giyinerek, iyi yiyerek, cinsi münasebette bulunarak mutlu olmanın sırası değil! Teşbihte hata olmasın, Ahmed Haşim’i (1887-1933) hatırladım. Almanya’daki dilencilerin temiz ve mevsime göre giyimli olmasıyla Türkiyedekileri kıyaslıyordu. Türkiyedekiler yazın üst üste kalın giyinmiş, yağ, kir ve pislik içinde. Kışınsa incecik kıyafetlerle taşın üzerinde yatar vaziyette.
Haksızlık yapmayayım bu sosyal medya var ya bu sosyal medya, yazdıklarımın çoğu orada söyleniyor, orada alaya alınıyor; yoksa arkadaşlar, dostlar arasında bunlar hiç mi hiç konuşulmuyor! Bu isteklerde bulunanlar hiç kınanmıyor!
Gönderilmeyecekler cetveline az daha unutuyordum çikleti, gofreti ve şekerlemeleri de ekleyelim. Zira depremzede çocukların bunlara hiç mi hiç ihtiyacı yok! Düşen düştüğü yere uygun yaşamalı değil mi a!