Önceki akşam Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bulunan tarihi Keçi Burcu’nda 25 yaşındaki Mehmet Akar kendini yaktı.
Tam 21.21’de kendini ateşe veren Akar, ağır yanıklarla hastaneye kaldırıldı ama kurtarılamayarak hayatını kaybetti.
Aslında bu genç adam bundan dört yıl önce Diyarbakır’da başlayan ve tüm Türkiye’nin konuştuğu bir eylemin çıkış sebebiydi.
23 Ağustos 2019 günü Diyarbakır’da yaşayan 70 yaşındaki Hacire Akar, 21 yaşındaki oğlu Mehmet Akar’ın dağa kaçırıldığını iddia ederek HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlattı.
İki gündür kayıp olan oğlunun HDP binasına girdikten sonra bir daha eve dönmediğini iddia eden anne Hacire Akar “Oğlum HDP binasına girdi bir daha çıkmadı. Ben oğlumu istiyorum. Yerde yoksa gökten de olsa getirecekler oğlumu. Bu binadan çıkmıyorum oğlum getirilene kadar” diyerek günlerce binanın girişine oturdu.
Akar’ın iki oğlu daha önce PKK’ya katılmıştı.
1994’de PKK’ya katılan oğullarından biri 2017 yılında öldürülmüştü. Diğer oğlu ise hâlâ PKK’daydı.
Yanında kalan küçük oğlunun 20 gün sonra düğünü olacaktı:
“Oğlum nişanlı, bayramdan 3 gün sonra nişan yaptık. 20 gün sonra düğünü olacak. Altınlarını aldım, evini döşedim, düğün salonunu kiraladım gelip buraya girmiş. Suyun içine hap koyup vermişler onu bilinçsizleştirip götürmüşler. Eli kınalı damadımı götürdüler. Hani nerede bu HDP’nin adaleti, nerede insan hakları? 20 günlük damat kaçırılır mı? İki çocuğumu daha önce bunlar kaçırıp götürdüler bu üçüncüsü. Her yıl birini götürüyorlar. 16-17 yaşına geldiler mi kaçırıyorlar.”
Oturma eylemi kısa süre sonra medyada haber oldu. AA, TRT her gün eylemden yayınlar yapmaya başladı.
Hacire Akar’ın yanına çocukları PKK’da olan ya da onların tabiriyle “PKK tarafından kaçırılmış” başka anneler de gelip oturdu. Protesto polis koruması ve devlet desteğiyle büyüdü. Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı destek açıklamaları yaptı.
PKK, yıllardır ilk defa böyle bir eylemle karşı karşıya kalmıştı. Doğrudan HDP suçlamaların odağındaydı.
Eylemin devlet tarafından organize edildiği dışında tam olarak ne diyeceklerini bilemediler.
Mehmet Akar bir süre sonra HDP’ye yakın Mezopotamya Haber Ajansı’nda göründü.
Kameralara konuşan Akar, kaçırılmadığını, zorla halasının kızıyla evlendirilmek istendiği için evden kaçtığını, Diyarbakır’da olduğunu söylüyordu:
“Hiç kimse beni kaçırmadı, HDP ile hiçbir alakası yok. Ailemin orada durması bile yanlış. Aileme de belirttim; ailemi sildim. ‘Sizinle hiçbir ilişkim alakam yok’ dedim. Hiçbir yere de gitmedim, buradayım. Kesinlikle onlara gitmeyeceğim. Hiç kimseyi suçlamasınlar, ben kendi irademle evden çıktım. Kimse beni yönlendirmediği gibi kimse beni bir yere göndermedi. Hiçbir yere gitmedim, buradayım. Ailemin orda oturma eylemi sürdürmesi de yanlış bir şey. HDP ile hiçbir alakası yok. Ben kimseye bağlı değilim. Kendi başıma evden çıktım. Ailem kimseyi suçlamasın. Ailemle görüşmeyeceğim. Kendi yaşamımı seçebilirim. Ailemin zorla evlendirmesini kabul etmiyorum.”
Bu kez bazı HDP’li siyasetçiler, sol medya eylemin fos çıktığını ve devlet manipülasyonu olduğunu yazdılar.
Hacire Akar, oğlu için 21 gün boyunca HDP önünde oturdu.
21 gün sonra Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri Mehmet Akar’ı dağda olmasa da Diyarbakır’da buldu.
Emniyet Müdürlüğü’nde kameraların önünde birbirine kavuştular.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tebrik için Hacire Akar’ı aradı, görüntülü olarak görüştüler.
Türkçe bilmediği için Kürtçe konuşan anne Akar, Erdoğan’a teşekkür ederek, “Benim oğlum size emanet” dedi.
Erdoğan da “Eyvallah, başım gözüm üstüne” karşılığını verdi.
Oğlunun cezaevine atılmamasını isteyen Akar’a Erdoğan, “Niye atalım? Biz sana teslim ediyoruz, sen gereğini yapacaksın. Biz, her zaman sizin yanınızdayız, sizle beraberiz” diye cevap verdi.
Öyle de oldu.
Sekiz gün gözaltında kalan Mehmet Akar, daha sonra serbest bırakıldı.
Vali ve İçişleri Bakanı Akar’a iş sözü verdi.
Anne Hacire Akar’ın zaferi AA ve TRT başta olmak üzere medyada manşetlere çıktı.
Ve Hacire Akar, oğlunu alıp evine gitti.
Sekiz gün sonra da iptal edilen düğün yapıldı.
Düğüne İçişleri Bakan Yardımcısı ve Vali de katıldı.
Hacire Akar bir sembole döndü, HDP önündeki eylem ise 300 ailenin katılımıyla hala sürüyor.
Mehmet Akar, iki yıl önce baba da oldu.
Eşi yine hamileydi.
Ve önceki akşam…
25 yaşındaki bir çocuk babası Mehmet Akar, hamile eşini ve kendisi için mücadele etmiş annesini arkasında bırakıp Diyarbakır’ın meşhur Keçi Burcu’na çıktı ve 21.21’de kendini yaktı.
Bıraktığı Kürtçe mektupta Öcalan’a süren tecridi protesto için kendini yaktığını anlattı:
“Merhaba arkadaşlar. Heval Bubo’nun eylemini selamlamak istiyorum. Önder Apo’dan haber alınamıyor. Ne ailesinin ne de avukatlarının görüştürülmesine izin verilmiyor. Başvurular hiçbir gerekçe gösterilmeden ret ediliyor. Biz artık Önder Apo’nun sağlık durumundan endişe ediyoruz.
Buna karşılık ben de saat 21.21’de Amed keçi burcunda bedenimi ateşe vereceğim. Bedenimi tutuşturan ateşin aydınlığı İmralı’yı aydınlatsın. Umudum o dur ki bu eylem Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne vesile olsun.
Bijî Serok Apo
Bijî Serok Apo
Bijî Serok Apo”
Mektupta selamladığı heval Bubo, yani Veysi Taş, 12 Ocak’ta Mardin’in Artuklu ilçesinde bekçi olarak çalıştığı Küçük Sanayi Sitesi’nde kendisini ateşe vermiş, öncesinde çektiği videoyla “Öcalan üzerindeki tecride karşı bedenini ateşe verdiğini” anlatmıştı. Taş, 67 yaşındaydı ve 12 Eylül döneminde altı yıl Diyarbakır Cezaevi’nde yatmıştı.
Hastane önünde açıklama yapan Mehmet Akar’ın ağabeyi “Mehmet’tin durumu psikolojikti, örgütten kurtardıktan sonra toparlayamadı. Başımız sağ olsun, sorumlusu örgüttür, demek ki bırakmadılar peşini. 25 yaşında, bir çocuğu var, eşi hamile. Bize yapılan, herkese yapılmıştır. Başkasına yapmasınlar. Onu hayatta bağlamak için çok uğraştık, kurtaramadık. Örgütten dolayı psikolojisi bozuktu. Bizi rahat bırakmadılar” dedi.
Mehmet Akar’ın bu ‘eylemi’ örgüte yakın medyada takdir edilerek haber yapıldı.
PKK’ya ait Almanya’dan yayın yapan Yeni Özgür Politika haberi:
“HDP binası önünde “çocuğum dağa kaçırıldı” iddiasıyla oturan Hacire Akar’ın oğlu Mehmet Akar, önceki gün Sûr ilçesinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı bedenini ateşe verdi. Akar, dün şehit düştü” diye verdi.
Mezopotamya Haber Ajansı ise HDP Gençlik Meclisleri’nin eylemi İstanbul’da duvar yazılarıyla selamladığını haber yaptı:
“Duvarlara, “Tecridi kır, faşizmi parçala”, “Tecrit var oldukça her yer ateş altında” ve “Tecride karşı alanlara” şeklinde yazılamalar yapan gençler, Akar’ın eylemini selamlayarak, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etti.”
İki kişinin Öcalan için ardarda kendisini ateşe vermesi akla 1999’da Öcalan’ın yakalanmasının ilk haftasındaki “Güneşimizi karartamazsınız” sloganlı kendini yakma eylemlerini getirdi. O bir hafta içinde aralarında 11 yaşındaki Zehra Çelik’in de bulunduğu 63 kişi Öcalan için kendisini yakmıştı.
Eylemler Öcalan’ın mesajıyla bitirilmişti.
Zaman zaman yine kendisini Öcalan için yakanlar oluyordu.
Ama bunu 68 yaşında bir adamın ve 25 yaşında Diyarbakır Anneleri eyleminin çıkış sebebi olan bir gencin ard arda yapması yeni bir dalgayla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Dört yıl önce oğlunu alıp eve giden anne Hacire Akar, oğlunun cenazesinde PKK ve HDP’ye Kürtçe beddualar etti.
Mehmet Akar, devletin iddia ettiği gibi kandırılarak ya da kaçırılarak örgüte katılmamıştı.
Yine örgütün iddia ettiği gibi evden evlenmek istemediği için de kaçmamıştı.
Kendisini Öcalan için yakacak kadar inanmış bir militandı. 3 yaşında çocuğunu ve hamile eşini bile gözü görmemişti.
Devletin affı, düğününe gelip altın takacak kadar desteği de bu fikirlerini değiştirmemişti.
Örgütten gelen çağrıya uyup Öcalan’a süren tecride karşı kendini yakmıştı.
Peşpeşe gelen bu eylemler insanlardan kendini böyle feda etmelerini kolayca isteyebilen örgütün seçimlere doğru Öcalan’ın konuşmasını ne kadar istediğini da ortaya koyuyor.
Tabii Kürt meselesi dışında PKK’nın ve Öcalan kültünün nasıl bir antropolojik meseleye döndüğünü, Kürt meselesinin ise son zamanlarda şiddet üretemese de bütün yakıcılığıyla orada durduğunu da gösteriyor.
Diyarbakır annelerinin sembolü Hacire Akar, devletin yardımıyla oğluna kavuştu ama bu oğlunu kurtarmasına yetmedi.
Bu acı hikayeden herkesin çıkarması gereken dersler var.