Ekrem İmamoğlu basın toplantısında “aday değilim” dedi. Ancak konuşmanın bütününe bakarsak “Benim kaderim İstanbul’a kilitlendi” diyerek adaylığını resmen olmasa da dolaylı olarak ilan etmiş oldu. Bu vurgularıyla, kendisini İstanbul adayı gibi gördüğünü ve bu projesine diğer muhalefet partilerinin de katılmasını hedeflediğini ortaya koydu.
İmamoğlu’nun yeniden İstanbul adaylığına doğru yürümesi ne anlama geliyor? Bunu herhalde CHP’deki genel başkanlık yarışından şimdilik çekildiği şeklinde yorumlamak yanlış olmaz. “Değişim ve dönüşüm” noktasında söyledikleri de geçmişte söylediklerine kıyasla farklı bir tondaydı. Daha önce “genel başkan istifa etmeli, yoksa bu iş yürümez” pozisyonundaydı. Şimdi bu iddiasını bir kenara bırakmış ve belediyeye odaklanmış görünüyor.
“Değişim” meselesine gelirsek…
CHP Kılıçdaroğlu önderliğinde bazı yeni ilkeler belirledi. 1. Kürt meselesinde çözümü diyalogda aramak, bölgede barışın tesisi için hakka hukuka riayet etmek. 2. Dersim Katliamı gibi insanlık dışı uygulamaları masaya yatırmak, devletin mağdurlardan özür dilemesi. 3. Cumhuriyet kurulurken dindarlara yönelik baskı ve ötekileştirmeler konusunda dönemin iktidar partisi olan CHP’nin özeleştiri yapması. 4. Avrupa Birliği Uyum Yasaları ve Kürtçe TV konusunda bir geçmiş muhasebesi yapmak, demokratikleşme ipine sıkıca sarılmak.
Kılıçdaroğlu ve ekibi CHP’de bu gibi ilkelerin benimsenmesine ön ayak oldu. Parti kadroları ve parti bürokrasisinde, bu değişime direnenler bulunduğu gibi destekleyenlerin sayısı da az değil. İmamoğlu’nun “değişim”le tam olarak neyi kastettiğini henüz bilmiyoruz.
Örneğin Kılıçdaroğlu’nun değişimini ve benimsetmeye çalıştığı yeni ilkeleri temel alıp daha ileri, modern, kapsayıcı bir noktaya mı yürüyecek? Yoksa daha önceye mi dönecek? Yani “eski klasik CHP”nin fabrika ayarlarına mı dönecek?
Millet İttifakı’nda simgelenen uzlaşma projesine gelirsek… Bazı CHP’liler, bu konuyu adeta “Cumhuriyet’in ölümü” gibi gördü. “Şeriat’a ve bölücülüğe teslim olmak” bağlamında değerlendirdi.
Yıllardır CHP’nin teorisi “toplum mühendisliği yoluyla geri toplumu uygarlaştırmak” üzerine kuruluydu.
Millet İttifakı ve Altılı Masa, işte bu teoriden bir kopuştu.
Peki İmamoğlu bu çerçevede nasıl bir yerde duruyor? CHP’nin geçmiş ve geleceğine dair perspektifi ne? Sonuçta CHP liderliğine aday olmayı düşünen bir siyasetçinin uzun vadeli bir demokrasi planının ve perspektifinin olması gerekiyor.