Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIErdoğan bunu çok iyi biliyor ve kullanıyor: Büyük yanlışların sorumlularının küçük doğrularının...

Erdoğan bunu çok iyi biliyor ve kullanıyor: Büyük yanlışların sorumlularının küçük doğrularının yarattığı sevinçli ruh hali…

Erdoğan’la Özgür Özel arasındaki görüşmeyi benim gibi “doğru ve olumlu” bulanlar arasında, görüşme hakkında başkaca bir şey söylemenin bu ‘şahane’ adıma halel getireceği duygusuna sahip olanlar da var: “Büyük yanlışların sorumlularının küçük doğruları”nın yarattığı olumlu heyecan… Sert adamların yumuşak tavırlarının muhataplarında yarattığı duygusal manipülasyon… Bu yelkenleri indirmiş ruh hali, yaşananlar hakkında eleştirel bir pozisyon almayı, somut olayda “büyük yanlışların sorumlusu” Erdoğan’ın muhtemel ‘tatsız’ planları hakkında düşünmeyi zorlaştırıyor.

İnsanın hangi ruhsal ihtiyaçlarından kaynaklandığını bilemem; sadece gözlemlerimi aktarıyorum: Büyük yanlışların sorumlularının küçük doğruları etraflarında sevinç yaratırken, büyük doğruların sahiplerinin küçük yanlışları onlara öfke suretinde dönüyor. Birincilere karşı sergilenen anlayış, ikincilerden esirgeniyor.

Tuhaf, can sıkıcı bir denklem… Bu yazıda denklemin sadece birinci kısmı üzerinde duracağız.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’la CHP Genel Başkanı Özgür Özel arasındaki görüşmeyi “doğru ve olumlu” bulanlardanım. Fakat bizim tarafta, görüşme hakkında bundan başka bir şey söylemenin bu şahane adıma halel getireceği gibi bir duygu taşıyanlar da var. İşte onların, “büyük yanlışların sorumlularının küçük doğruları”nın yarattığı heyecanın kurbanları olduklarını düşünüyorum. Bu yelkenleri indirmiş ruh hali, yaşananlar hakkında eleştirel bir pozisyon almayı, “büyük yanlışların sorumlusu” Erdoğan’ın muhtemel ‘tatsız’ planları hakkında düşünmeyi zorlaştırıyor.

Oysa ‘muhtemel tatsız planlar hakkında düşünmek’ hem hakkımız hem görevimiz. Hem Erdoğan’ın bir siyasetçi olarak profili ve ona dair geçmiş tecrübemiz, hem de şu anda, ‘buluşma’ ekseninde yaşanan bazı somut gelişmeler, bize, “büyük yanlışların sorumlularının küçük doğrularının yarattığı sevince” kapılmamamızı, ihtiyatlı olmamızı, gözümüzü dört açmamızı söylüyor.

Profil

‘Profil’ derken, Erdoğan’ın siyaset yapma tarzının tümüne değil, iktidarda kalmanın alternatif imkânları arasında bir tercih yapmak durumunda kaldığında hangi ‘imkân’a yöneldiğine bakıyorum. Uzun siyasi geçmişi bize bu konuda yeteri kadar veri sağlıyor.

Erdoğan iki kritik momentte, iktidarda kalmanın ‘sertleşme’ ve ‘yumuşama’ olmak üzere iki alternatif imkânı belirdiğinde tercihini sertleşmeden yana yaptı.  

Bunlardan birincisini Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidar kurma şansı kalmayınca sergiledi. Doğru, AK Parti-CHP koalisyonunun kurulamamasında CHP’nin isteksizliğinin ve basiretsizliğinin de payı vardı, ama biliyoruz ki Erdoğan da hiç mi hiç istemedi bu koalisyonu.

İktidarda kalmanın sertleşerek de yumuşayarak ve güç paylaşarak da imkân dahilinde olduğu ve Erdoğan’ın sertleşmeyi seçtiği ikinci tarihi an da 15 Temmuz’du. “Darbeder” bir ülkede, girişilmiş fakat başarıya ulaşamayıp akim kalmış bir darbe kadar büyük bir demokratik imkân az bulunur. Yaşadık ve gördük; darbeler ülkesi Türkiye, akim kalmış darbe şansını nihayet yakaladı, fakat sonrası çok fena geldi. 15 Temmuz demokrasinin büyük imkânıydı, fakat Erdoğan’ın otoriter arzularının mezesi oldu.

Erdoğan her iki tarihi anda da sanki yumuşamak ve güç paylaşmak istiyor gibi yaptı, fakat sonradan kafasının arkasında çok başka planlar olduğu çıktı ortaya.

Muhalefete karşı bugün de benzer planların devrede olmadığına dair güvencemiz var mı?

‘Buluşma’ya dair somut gelişmelerin anlattığı?

Peki, tartıştığımız konu yönünden profili böyle olan bir siyasetçiyle CHP genel başkanının buluşması etrafındaki somut gelişmelere baktığımızda ne görüyoruz?

İlk göze çarpan şey, sürecin başında CHP tarafından ilan edilen şeffaflığın bir anda ortadan kalkmış olması… Özgür Özel başlangıçta partisiyle yürüttüğü istişarelerin ardından bir dizi başlık belirlediklerini, bunları Erdoğan’a ileteceklerini ve aldıkları cevapları da yine kamuoyuyla paylaşacaklarını duyurmuştu. Ne var ki toplantıdan sonra şeffaflık değil büyük bir gizem gördük, sızdırılan bilgilerle yetinmek zorunda kaldık. Belli ki Erdoğan böyle istemişti. Sızdırılan bilgilere inanırsak, bütün başlıklar iletilmiş, hepsine olumlu cevap alınmış, hepsi not edilmişti, ‘yürütme’ bunların üzerinde çalışacaktı.

Tabii bu, hükümetin ‘çalışmaları’ için ona makul bir süre vermeyi gerektiren yeni bir vasat anlamına geliyor. Bu süre zarfında muhalefetin ‘yapıcı’ bir sakinlik içinde olması da beklenen bir davranış olur. Nitekim Özgür Özel dün (3 Mayıs) yaptığı açıklamada, Erdoğan’a ilettikleri taleplerin neticesi için “önümüzdeki ayları” bekleyeceğini söyledi.

Öte yandan, aynı gün başlayan Anayasa görüşmeleri, adlı adınca, somut, ilan edilmiş bir gelişme olarak gündemimize giriverdi. Şimdi muhalefet iktidardan aldığı sözlerin yerine getirilmesini beklerken kendini Anayasa gündemi içinde bulmuş mu oluyor? Muhtemelen öyle. Önümüzdeki günlerde daha iyi anlayabileceğiz.

Şu andaki görünüm, Erdoğan’ın can sıkıcı gündem başlıklarının hak ettiği ölçülerde tartışılmasını bir süreliğine öteleme becerisine işaret ediyor. İkinci bir ‘kazanım’ iktidar yanlısı basının “can sıkıcı konularla canımızı sıkmayalım, yaz boyunca güzelce Anayasa tartışalım” önerisinin kuvveden fiile geçmesi olabilir mi?

Onu da yine önümüzdeki günlerde anlayabileceğiz.

- Advertisment -