Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIEvet, öyle bir insansın

Evet, öyle bir insansın

Yıl 2012-2013. TRT’nin Leylâ ile Mecnun dizisi. Yavuz diye bir hırsız karakter var (Osman Sonant; şimdi Netflix’in Sıcak Kafa dizisinde de oynayan; belki bu hafta Serbestiyet’te masaya yatırılır diye umuyorum). Yolda yaşlı bir kadının çantasını kapıyor. Kadın “İmdaaat! Hırsız var!” diye bağırıyor. Yavuz durup soyduğu kadına çıkışıyor: “Ama teyzeciğim, lütfen, ben öyle bir insan mıyım?”

[6 Aralık 2022] Bugün acı acı düşünüyorum, bu esprinin ne kadar gerçek olduğunu. On küsur yılda her yanımızı böyle Yavuz Hırsızlar kapladı. İnsanın bir insafı olur. Bir vicdanı olur. Bir ahlâk, adalet ve hakkaniyet duygusu olur. Hatâ yapmışsa, gösterilirse, yarım yamalak da olsa kabul eder. Biraz olsun mahcubiyet hisseder ve gösterir. Doğru, ben bilememişim, görememişim, yanlış tahmin etmişim, ya da birbiriyle çelişen şeyler söylemişim der. Fikrini toptan değiştirmişse, 180 derece çark etmişse, ya şimdi söylediği yanlıştır, ya da geçmişte söyledikleri. Pişkinliğe vuramaz. Hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edemez.

Ama yok; birileri hem yapıyor, hem de sürekli “ben öyle bir insan mıyım” diyor karşımızda. En son şu BİM olayı, hem suçlu hem güçlü olmanın çok basit, çok çıplak bir örneği. Ahlâksız, tutarsız, hafızasız bir dünyada, ahlâksız, tutarsız, hafızasız bir toplum olduk. Herkes sırf “sonuç”lara bakıyor; yöntemlere ilişkin kaygılar, tereddütler hak getire. The end justifies the means. Amaç uğruna her türlü araç meşrudur. Prusya tipi Makyavelist eğilimler bu sistemde doruğa çıktı. Günlük davranışlara sindi. Faraza devlet adamlığı? Nezaket? Ölçü? Terbiye? Sokak kabadayısı diliyle konuşmamak? Bir gün kara dediğine ertesi gün ak dememek? Bu tür en basit ölçü ve endişeler bile tarihe karıştı. Adam sen de. Dâvâ ve sadakat uğruna, aidiyet uğruna, sıkı durmak uğruna hepsi affedilir bunların. Hem zaten duymadınız mı? Devletlerin ahlâkı olmaz; devletlerin dostları değil çıkarları vardır. Ama öyleyse, kişilerin, bireylerin, bu meyanda gazetecilerin, köşe yazarlarının, yayın yönetmenlerinin, politikacıların, bakanların neden ahlâkı olsun? Onlar için de denemez mi: doğruları olmaz; sadece çıkarları, tarafları, kampları, liderleri ve rütbeleri vardır?

Aynen, kaç gün yazdığım 19. yüzyılın “ılımlı liberal” veya “liberal muhafazakâr” Alman tarihçileri gibi. Sybel: başarı en üstün kıstas. Güç ve gasp yoluyla da olsa başarıya ulaşan deha, olağan ahlâk standartlarıyla yargılanmamalı. Haym: Bir millet, bir dehanın elinden, baskıcı ve rahatsız edici çok şeye, hattâ anormal şiddet eylemlerine bile katlanabilir, önderliğinin kendini başarılarla kanıtlaması kaydıyla.

Evet, öyle bir insansın. Öyle insanlarsınız.

- Advertisment -