Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIEy Devlet! Bir yurttaşın vardı(r), onu hatırla! Onu yaşat!

Ey Devlet! Bir yurttaşın vardı(r), onu hatırla! Onu yaşat!

301 genç hukuka aykırı şekilde tutuklanarak Bayramı ailelerinden uzak geçirmek zorunda kalmaz hukuk devletinde. Gençler haksız yere tutuklandıktan sonra vezne kapalı, kantin çalışmıyor bahaneleriyle iç çamaşırı bile değiştiremeden günlerce insani koşullardan uzak tutulamaz cezaevlerinde. Cezaevlerine giren her insanın canı, sağlığı, onuru emanettir hukuk devletine!

Hukukta en önemli ilkelerden biridir “güven ilkesi”. Hukukun ve hayatın her alanında karşılığı vardır.

Ceza hukukundaki ve diğer alanlardaki karşılıklarını anlatacak değilim. Hepsinden önemli gördüğüm ve diğer hukuk ilkelerinin de temelinde yer alan idare hukukundaki karşılığını hatırlatmak istiyorum. “İdareye güven ilkesi” yani “devlete güven ilkesi”. “İdari istikrar ilkesi” veya “hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesi” diye yumuşatmadan “devlete güven ilkesi” üzerine konuşalım bu yazıda.

İnsanlar birbirine güvenemezse birlikte yaşam mümkün olmaz. Sokağa çıktığımızda kendimiz dışında herkesin hukuka aykırı hareket edeceğini düşünerek yaşayamayız, nefes alamayız. Birbirimize güvenerek toplum olabiliriz.

Birbirine güvenebilen insanlardan oluşan bir toplum güvenlik başta olmak üzere birçok ihtiyacını düzenli karşılayabilmek için toplum sözleşmesi denilen Anayasa hazırlamış, devlet kurmuş, devleti idare etsinler diye de temsilciler belirlemiş. Temsilcileri eliyle toplum sözleşmesine ve hukuka uygun kanunlar, yönetmelikler çıkarılmasını beklemiş elbette toplum. Sonra da devlete yani devleti idare edenlere güvenebilmeyi umut etmiş. Hukuk devleti istemiş.

Hukuk Devletinin tanımını Anayasa Mahkemesine soralım mı?

Anayasa Mahkemesi’nin yerleşmiş hukuk devleti tanımına göre; Anayasanın 2’nci maddesinde yer alan hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup, bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir. (AYM, 2001/406 E. 2004/20 K. sayılı kararı)

Ne de güzel tanımlanmış. Hukuki güvenlik ve belirlilik ilkesini yani devlete güven ilkesini de soralım mı Anayasa Mahkemesine?

Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin önkoşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Hukuki belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir. Bu bakımdan, kanunun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanunun, muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir olması gereklidir. (Anayasa Mahkemesi, E.2013/39, K.2013/65, K.T. 22/5/2013)

Anayasa Mahkemesi diyor ki, yurttaşın devlete güvenebilmesi için hukuk gerekli, yurttaş ancak hukuk devleti olunursa güven içinde olabilir. Hukuk devleti olmazsa yurttaş nefes alamaz, yaşayamaz.

Hukuk devleti olan bir ülkede kanunsuz suç ve ceza olmaz, aleyhe kanunlar geriye yürümez, masumiyet karinesi esastır. Hukuk devleti olan ülkede keyfilik yoktur, olamaz!

Hukuk devletinde yurttaş devletine güven(ebil)ir. Devlet denetim sorumluluğunu yerine getirir ve can güvenliğini, yaşam hakkını korur.

Yurttaş örneğin bir otelde kaldığında devletine güven duyar. Otelin girişinde yıldızlarıyla birlikte Bakanlık belge ve denetimleriyle ilgili kayıtları görür ve içi ferahlar. Deprem olursa enkaz altında kalıp ölmem, yangın çıkarsa yanarak ölmem diye düşünerek huzurla uyur. Bir konaklama tesisinde kaldı diye yıllar sonra terör örgütü üyeliğinden yargılanma ihtimalini ise aklına bile getirmez.

Devlet konaklama tesisinin ruhsatını vermiş, kullanma iznini vermiş, düzenli olarak denetlemiştir elbette. Mevzuatta da “ilgili idare” sorumludur yazar. Bir sorun olduğunda sanki “idarenin bütünlüğü” ilkesi yokmuş veya her biri ayrı bir devletmiş gibi hareket etmez, her biri “ilgisiz” olmaz hukuk devletinde. Depremden sonra, yangından sonra bir kenara çekilmez hukuk devleti.

Askeri öğrenciler, er ve erbaşlar, kursiyer subay ve astsubaylarla darbe yapılamayacağını, kanunsuz olduğunu bilemeyeceği emirlere uymuş olmak dışında eylemleri nedeniyle her rütbeden suçsuz askerlere darbe suçu yüklenemeyeceğini anlatmak zorunda kalmazsınız hukuk devletinde. 151 askeri öğrenci 9. kez cezaevinde Ramazan Bayramı kutlamak zorunda kalmaz!

Günümüzde halen açık olan 600 yatak kapasiteli bir otelde 2011 yılında (605 nolu odada) otel tam doluyken 2 gün iş için kalan bir yurttaşsınız. Hiç tanımadığınız, hiçbir irtibatınız bulunmayan 4 kişi de (509 ve 913 nolu odalarda) o otelde aynı tarihlerde kalmış ve sonra o 4 kişi 2017 yılında terör örgütü üyeliğinden soruşturma geçirmiş.  Başka bir konaklama tesisinde 1 gün kalmış bir kişiyle HTS irtibatı da varmış aynı yurttaşın. Bu gerekçelerle 2018 yılında terör örgütü üyeliğinden yargılama olmaz hukuk devletinde! Bu gerekçelerle soruşturma başlatılmaz, iddianameye bunlar yazılmaz!  (https://x.com/crkml/status/1655940720577114115) (https://youtu.be/XAdubNNRDlY?si=nwGzyqcrkJDlNiK7)

8 aylık bebeği olan bir anne hiç kullanmadığı bir iletişim uygulaması nedeniyle terör örgütü üyeliği suçlamasıyla gözaltına alınıp, çocuğunu yurda vermek tehditleri arasında tutuklanıp bebeğini emzirmesi gereken sütünü lavaboya sağmak zorunda kalmaz. Aynı kadın morbeyin listesiyle tahliye edilip, beraat edip bebeğine kavuştuktan sonra mağduriyet de giderilmez, kahramanlık hikayesi de çıkarılmaz buradan. Uygulama mağazalarında herkese açık olan bir uygulamanın münhasır olamayacağını, iletişim içerikleri hukuka uygun elde edilmemişse, hukuka uygun elde edilen içerikte suç unsuru ve suça yönelik eylem yoksa kimseyi suçlayamayacağını bilir hukuk devleti! (https://drive.google.com/file/d/1D4inee3eSpaDAKUfTx3n_dc9lzLeiKaD/preview)

Devletin kurumlarının gözetiminde ve siyasilerce açılmış bankada parası var, sendikaya üye olmuş diye, devlet yönetiminde olanların da bağış yaptığı bir derneğe bağışta bulunmuş diye de yargılanmaz yurttaş. Temelinde devlete güven ilkesinin yer aldığı suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği suç ve cezalar kırmızı ışık netliğinde tanımlanır. Kırımızı ışık netliğinde tanımlanmamış, yeşil ışıkta geçmekten farkı olmayan yasal ve rutin eylemler nedeniyle yıllar sonra yeşil görünümlü kırmızı ışık yargılamaları olmaz. Hukuk devletinde legal görünümlü illegal yapı da olmaz. Kanunsuz suç ve ceza olmayacağının hatırlatılmasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden (AİHM) beklemez hukuk devleti! AİHM kararına rağmen hukuksuzlukta ısrar da etmez!

Hukuk devletinde yurttaşlar kanun hükmünde kararnamelerle sivil ölüme mahkûm edilmez. 9 yılda terör suçlamalarıyla yaklaşık 2,5 milyon adli işlem hayal dahi edilemez!

Hukuk devletinde tutuklanmasının hukuka aykırı olduğuna dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen Cumhurbaşkanı adayı da olmuş bir siyasi parti Genel Başkanı yıllarca cezaevinde kalamaz! Seçilmiş bir Milletvekili yüksek mahkemelerin birbirlerine ayar vererek hukuku katletmeleri pahasına cezaevinde tutulamaz. Seçilmiş bir belediye başkanının yerine kayyım atanarak seçmen iradesi hiçe sayılmaz hukuk devletinde.

Hukuk devletinde (kadrolu) gizli tanıklar cirit atamaz. Tutuklama gerekçeleri ortada yokken gizli tanık ifadeleriyle büyükşehir belediye başkanları tutuklanamaz. Siyasi rakipler yargı eliyle elenmez!

Hukuksuzlukları eleştiren ve en çok da güvenin kalmayışına isyan eden geleceğimizin umudu üniversiteli gençler, Anayasal haklarını kullandılar diye kolluk şiddetine maruz kalmaz (https://serbestiyet.com/featured/tesekkurler-turkiye-cumhuriyeti-202537/) ; 301 genç hukuka aykırı şekilde tutuklanarak Bayramı ailelerinden uzak geçirmek zorunda kalmaz hukuk devletinde. Gençler haksız yere tutuklandıktan sonra vezne kapalı, kantin çalışmıyor bahaneleriyle iç çamaşırı bile değiştiremeden günlerce insani koşullardan uzak tutulamaz cezaevlerinde. Cezaevlerine giren her insanın canı, sağlığı, onuru emanettir hukuk devletine! (https://x.com/avtubatorunn/status/1906599689022996906)

Hukuk devletinde Pangaltı’da kendi halinde dolaşan gençler keyfi şekilde “şüpheli gördük” denerek gözaltına alınmaz, Cevahir’deki (haksız) eylem gözaltılarıyla birlikte adli kontrol uygulayarak Erasmus’undan veya yurt dışındaki işinden edilmez! (https://x.com/avtubatorunn/status/1906369668488552824) ailesinin geçimini de üstlenmek zoruında kalmış bir genç eğitimine ve ailesine zarar verecek şekilde tutuklanmaz!

Hukuk devletinde 759 (0-6 yaş arası) küçük çocuğun anneleriyle birlikte cezaevinde kalması kabul edilemez! 3 bin 890 çocuk cezaevinde ise yanlış giden çok şey vardır. (https://www.gazeteduvar.com.tr/3-bin-890-cocuk-cezaevinde-0-6-yas-arasi-cocuk-759-annesiyle-cezaevinde-kaliyor-haber-1756605)

Hukuk devletinde 300 bin kapasiteli cezaevlerinin nüfusu 400 bini bulamaz. 400 bini bulan mahpusun içinde 269’unun engelli, 6 bin 137’sinin 65 yaş üstü, 17 bin 418’inin kadın olması, 77 bin 14’ünün öğrenci olması düşünülemez. (https://cisst.org.tr/hapishane-istatistikleri/)

Hukuk devletinde Adalet Bakanı birkaç günde bir ülkenin hukuk devleti olduğunu hatırlatma gereği duymaz. Hukukun üstünlüğü endeksindeki sıralama ile dünya bilir ülkenin nerede olduğunu. (https://tepav.org.tr/tr/blog/s/7540)

Güven ne kadar kıymetli bir duygu değil mi? Güven olmazsa yaşamak çekilmez oluyor, nefes almak zorlaşıyor değil mi? Toplum olarak birbirimize güvenimizi tazelesek, bir kişinin hukuken güvende olmadığı bir yerde kimsenin güvende olmayacağını aklımızdan çıkarmadan herkes için her koşulda adalet ve hürriyet talep ederek başlasak olmaz mı? Önce birbirimize güvensek sonra devletten de güven ilkesinin gereklerini talep etsek.

“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünün Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye vasiyetinde geçtiği söylenir. Öyle ya, devlet insanı için değilse başka ne için olabilir? Sahi nedendir devlet, ne içindir?

Cahit Zarifoğlu’nun Kalbiyle söyleşen isimli şiirinde bir dizedir: “Bir kalbiniz vardır, onu tanıyınız.” Bu dizeden uyarlayarak ve yine Cahit Zarifoğlu adına sıklıkla paylaşılan hali daha iç yakıcıdır: “Bir kalbiniz vardır, onu hatırlayınız.”

Biz de “devletimiz”e seslenelim: Ey devlet! Bir yurttaşın vardı(r), onu hatırla! Onu yaşat! Hukuka dön!

- Advertisment -