İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Mayıs 2023 seçimlerinden sonraki suskunluğunu 26 Ağustos’ta Afyon’da bozmuş ve partisinin bundan sonra takip edeceği güzergâha dair ipuçları vermişti. Akşener’in üzerinde önemle durduğu konulardan biri de, ittifak siyasetiydi. Partisinin Millet İttifakı içinde yer almasını “millet için yapılan bir fedakârlık” olarak niteleyen Akşener’in ittifak ortaklarından şikâyeti vardı.
Ona göre, kendisi ve partisi milletin menfaati için fedakârlıkta bulunurken, bazıları bundan siyasi rant devşirmeye çalışmıştı. Artık bu “hesapçı zihniyetlere” geçit verilmeyecekti. İYİ Parti’nin kaybedilecek tek bir oyu, bazılarının ihtirası için boşa akıtılacak teri ve kendisine kariyer kovalayanlar için harcayacak mesaisi yoktu. Dost da düşman da bunu böyle bilsindi!
Akşener, bu açıklamasında ittifaklara karşı bir pozisyon almakla birlikte 2024 seçimleri için kapıyı sıkı sıkıya kapatıyor da değildi; bazı kentlerde yerel işbirliklerinin olabileceğini, eşyanın tabiatının bunu gerektirdiğini belirtiyordu. Hatta parti yöneticilerinin yerel seçimlere tek başlarına girecekleri yönünde kesinlik içeren ifadelerini tevil ediyor, kimi şehirler için günü geldiğinde karar verileceğini söylüyordu.
Kırmızı karta dönüşen sarı kart
O günlerde ittifaka “sarı kart” gösteren bu tutum, genel olarak, Akşener’in olası yeni bir seçim ittifakında elini yükseltme hamlesi olarak yorumlanmıştı. Doğrusu ben de aynı kanıdaydım. İttifaka yönelik rahatsızlığını kamuoyuyla paylaşsa da Akşener’in ittifak çemberinin dışına çıkma ihtimalinin düşük olduğunu ve itirazlarını yüksek sesle dillendirmesinin altında ittifak masasından daha fazla pay talep etmek gayesinin yattığını düşünüyordum.
Ne var ki, zamanla su bizim düşündüğümüzden farklı yönlere aktı. Akşener her söz aldığında, ittifak karşıtlığının dozunu artırdı ve sarı kartını kırmızı karta dönüştürdü. Kati bir dille, hiçbir ittifak pazarlığı içine girmeyeceklerini ve her şehirde kendi adaylarıyla yarışacaklarını duyurdu. El artırmak gibi hesabın içinde olmadıklarını, blöf yapmadıklarını, seçim mücadelesine muhalif kimlikleriyle ve tek başlarına gireceklerinin altını çizdi.
Akşener, ittifak ile bağlarını koparmayı “İYİ Parti’nin kurucu ayarlarına geri dönmesi” olarak tasvir etti. AK Parti ve CHP ile artık rakip olduklarını vurguladı. İzmir adayını zaten daha önceden duyurmuştu, Ankara ve İstanbul için de çalışmalarını başlattıklarını ve çok ses getirecek iddialı isimlerle halkın karşısına çıkacaklarını belirtti. Bir başarısızlık halinde ise sorumluluğu alacağını ve istifa dahil üstüne düşen neyse bunu yerine getireceğini ifade etti.
“İYİ Parti’yi CHP’liler başkan seçilsin diye kurmadık”
Mutlaklık belirten ifadeler bunlar; Akşener’in artık bu noktadan geri dönmesi de o kadar kolay değil. Siyasette “olmaz” sözcüğünü daima ihtiyatlı kullanmak icap ettiğine şüphe yok ama Akşener’in kendini bu derece bağladıktan sonra tekrar bir ittifak pazarlığına oturması da çok zor.
Ortada iki soru var: Bir, Akşener köprüleri neden atıyor? İki, bu adım başarılı olabilir mi?
Birinci soruya cevap olarak üç noktaya işaret edebilir: İlki, ittifakın İYİ Parti’nin büyümesine müspet bir tesirde bulunmamasıdır. Akşener, partisini kuruluşunun üstünden çok geçmeden tek başına yüzde 10 oya ulaştırdı. Ardından 2019 ve 2023 seçimlerine ittifakla girdi ama bu tercih partisine bir fayda sağlamadı. İYİ Parti ne uzadı ne de kısaldı, hâlâ yüzde10 ve Akşener de partililer de bu halden memnun değiller.
İkincisi, doğası gereği ittifak, büyük ortak olan CHP’ye daha fazla hizmet etti. Belediye başkanları CHP’den seçildi, cumhurbaşkanı adayı CHP’nin genel başkanı oldu. CHP’nin kurumsal kimliği büyürken, İYİ Parti hep gölgede kaldı. Akşener, cumhurbaşkanlığı için Yavaş ve İmamoğlu’na çağrı yaptığında, onlar CHP rozetlerini işaret ettiler.
Hep küçük ortak olarak büyük ortağın amaçlarını gerçekleştirmekle yükümlü bir role bürünmek, İYİ Parti’de rahatsızlığa neden oldu. “Bu partiyi CHP’liler başkan seçilsin diye kurmadık” söylemi, bu rahatsızlığın bir ifadesi ve anlaşılan o ki parti içinde bu rahatsızlığı duyanların sayısı da etkisi de giderek artıyor.
Üçüncüsü, 2023 çok kötü bir deneyim oldu. Masanın genişlemesi, ortakların birbirinden habersiz işlere girişmeleri, masanın dağılması ve kerhen toplanması, seçimin kaybedilmesi, ittifak liderlerinin yükümlülüğü almak yerine suçu birbirlerinin üzerine yıkmaya çalışmaları, vb. hadiseler iki taraflı sonuç doğurdu: Geçmişe dair pişmanlık ve geleceğe dair karamsarlık.
2023 tecrübesi Millet İttifakı’nı hem fikri hem de fiili olarak tüketti. Akşener’in “Millet İttifakı diye bir kavram yok şu anda, CHP her yere patronluk yaptı” sözleri, bu tükenişin dile gelişi! Zemin tahrip olmuş durumda, birbirine güvenmeyen dünün ortaklarının bugün aynı şemsiye altında toplanmaları ihtimali yok denecek kadar az. Velev ki aralarındaki buzları eritip bir araya gelseler dahi, bundan 2019 gibi bir başarı hikâyesi çıkarmaları çok güç.
Sıfır belediye
Yabana atılır argümanlar değil bunlar. Akşener, eğer ittifakın partisine kaybettiren bir hata olduğu kanısındaysa -ki öyle görünüyor- onun bu hatada ısrar etmesi beklenemez. Bir çıkış yolu araması normal; fakat onun çıkış yolu olarak gördüğü tek başına seçime girmek de, iki ciddi handikapla malul:
Birincisi, İYİ Parti’nin oy oranıdır. Akşener’in partisi yüzde 10’un etrafında dolanıyor. Kısa vadede Türkiye’de siyasi bir deprem olmaz ve İYİ Parti’ye muazzam bir oy akışı yaşanmazsa, yüzde 10 oyu olan bir partinin büyükşehirlerde belediye başkanlığını kazanması olasılığı çok az. Aksine yerel seçimlerde İYİ Parti’nin sıfır çekme olasılığı çok daha fazla. İttifakla kazanılan belediyelerin teskin ve teselli edici etkisinin de olmadığı bir vasatta, bu sıfır belediye İYİ Parti’yi derinden sarsar.
İkincisi, eğer muhalefetin elindeki belediyelerin bir kısmı -özelikle Ankara ve İstanbul- iktidara geçerse, kuşkusuz hedef tahtasına herkesten önce Akşener konur, oklar evvela ona doğrultulur. Onun bu tercihiyle özelde partisine, genelde de bütün muhalefete kaybettirdiği söylenir ve Akşener bir “günah keçisi” haline getirilir. Onun da partisinin de bunun altından kalkması kolay olmaz.
Eğer tersi olur, muhalefet belediyelerini muhafaza eder ve hatta mevcutlarına bir-ikisini daha eklerse, o vakit İYİ Parti ile tabanı arasında bir tenakuz ortaya çıkar; partinin tabandan uzaklaştığı ve hatta tabanını kaybettiği gündeme gelir. İYİ Parti’nin kendi logosuyla girdiği bir seçimde muhalefet bir kayıp yaşamaz ise, partisi de Akşener de “etkisiz eleman” derekesine düşer.
Velhasıl Akşener bu yerel seçimlerde başarılı olmak mecburiyetinde, akis takdirde girdiği yol, siyasi tasfiyeye çıkar!