Geçen haftanın gündemi iktidara karşı yeni 17/25 Aralık darbe girişimi iddialarıydı.
Sosyal medya ve bazı gazete köşelerindeki iddiaları yüksek sesle ilk dillendiren MHP lideri Bahçeli olmuştu.
Bahçeli, geçen haftaki grup konuşmasında çok iddialı şeyler söylemişti:
“Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir, nitekim hedef Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti, Cumhur İttifakı ve son tahlilde Türkiye’dir. 17-25 emniyet ve yargı ortaklı darbe girişiminin tekrarını planlayanlara boyun eğersek boyumuz devrilsin, göz yumarsak gözümüz çıksın, eyvallah edersek de kanımız kurusun.”
Bahçeli’den sonra Cumhurbaşkanı’nın ne diyeceği merak ediliyordu. Ne de olsa yeni 17/25 Aralık’ın, darbe girişiminin esas hedefi Cumhurbaşkanı’ydı.
Erdoğan, darbe girişiminden, 17/25 Aralık’tan hiç bahsetmeden konu hakkında sadece üç cümle kurdu:
“Son 21 yılda çetin mücadeleler sonucu gerilettiğimiz bürokratik vesayetin tekrar nüksetmesine fırsat vermeyiz, vermeyeceğiz. Son dönemde gündeme gelen her hadiseyi tüm boyutlarıyla en ince detayına kadar takip ediyoruz. Kanunun dışına çıkan, hatası, kastı veya marazı olan kim varsa hukuk zemininde hesabını mutlaka soruyoruz.”
Bahçeli, hafta sonu bu meseleyle ilgili yine konuştu.
Ama bu kez mesajlarının rengi ve tonu değişmişti.
Darbe girişimi, 17/25 demedi, kimin kime yaptığı belirsiz “kumpaslar”dan bahsetti, iddialara göre kumpasın hedefi bizzat iktidar ve MHP iken bu kez “kumpasçılık”la arasına mesafe koydu:
“Özellikle altını çiziyorum ki, kumpasçılarla işimiz olamaz. Komplo peşinde koşanlarla ortak noktamız bulunamaz. Devletin içinde, FETÖ benzeri hukuk dışı yapılanma ve gayri meşru hiyerarşik sistem kuran, güç devşiren, pozisyon mücadelelerine girişen, kendi tarikat veya cemaat mensupları dışında kim varsa fişleyip berhava etmek için nifak üreten odaklarla asla yolumuz kesişemez.”
Ve dün “darbe girişimi’nin üzerinden bir hafta geçti. Bahçeli, dün yeniden MHP grubunda konuştu.
Peki, bu kez bu “darbe girişimi” hakkında ne dedi?
Hiç birşey!
Tek bir cümle bile kurmadı.
Bir grup gazeteci dışında da, AK Parti’den başka kimse hafta boyu darbeden bahsetmedi.
Ne oldu darbeye? Bastırıldı mı?
Darbeyle suçlanan, Ayhan Bora Kaplan davasına bakan üç emniyet müdürü dört siville birlikte tutuklandı.
Peki hangi suçlamadan tutuklandılar? Hükümete karşı darbe girişiminden, kumpastan mı? Hayır:
“Tanığı etkilemeye teşebbüs”, “Göreve ilişkin sırrı açıklanma” “Suçluyu kayırma.”
Peki, bu hararetli 10 günde başka ne oldu?
Yurtdışına kaçan ve polisleri AK Partili üst düzey isimlere karşı kumpasla suçlayan Ayhan Bora Kaplan’ın sağ kolu ve gizli tanığın ifşaatlarından 10 gün sonra, Ayhan Bora Kaplan davasının duruşmaları başladı.
Zamanlaması manidar.
Tam duruşmalar başlarken, “çocuğumu öldürdü”, “beni dövdürdü”, “hayatımı mahvetti” diyen tanıklar ve gizli tanıklar mahkemede aleyhlerine konuşmaya başlayacakken bir anda davanın havası değişti.
Suçlanan suçlayan pozisyonuna geçti, hava değişti.
Darbe, kumpas iddialarından sonra davanın gizli tanıklarından Ü5 ifadesini geri çekti.
(Davayla ilgili notlar Müyesser Yıldız’ın haberlerinden alındı.)
İlk günkü duruşmada da bir müşteki “İşlerin bu noktaya geleceğini bilsem kendimi camdan atar şikayetçi olmazdım. Mahkeme sevmiyorum” diyerek davadan çekildi.
Ayhan Bora Kaplan ve diğer 20 sanık ise polisleri ve savcıyı suçladı.
Dünkü duruşmada da Ayhan Bora Kaplan, aleyhine ifade veren bir müşteki konuşurken polislerin dışarı çıkmasını istemişti.
Özellikle ifadesine şöyle başlayan müşteki Erkan Doğan konuşurken:
“Başıma gelenlerden sonra emniyet-adliye-siyaset bağlantısını görünce 2023’e kadar sessiz kaldım. 15 Temmuz akşamı fotoğrafım var. İbrahim Kalın ve Yavuz Bingöl’ün klibinde kullanıldı. Herkes şehit, tek canlı olan benim. O gece sokağa çıktım. Canmı ortaya koymuş biriyim. Bu dosyada FETÖ’yle bağlantı kurulmak istense de vatan için yaptıklarım ortada. Burası benim için son yol, hak yoludur. Tövbe haşa kimse bunlara dokunamıyordu. Her şeyden haberleri oluyordu.”
Ayhan Bora Kaplan müştekiyi doğrudan kendisini tutuklayan ve şimdi tutuklanan Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik’in adamı olmakla suçladı:
Kaplan: Murat Çelik’in adamı.
Doğan: Bir yerden icazet almışsın, “Erkan Doğan’ın üzerine buradan gidin” diye.
Kaplan: Organize sizi kurmuş. Savcı da ağlarına, onların kumpasına düşmüş. Sahtekar.
Kaplan sonra da, müşteki ifade verirken organize polislerinin salondan çıkmasını istedi:
“Kaplan: “Organize’de görevli olan polisler lütfen çıksın salondan, onların çıkartılmasını talep ediyorum. Çünkü onlar buradayken Erkan Doğan doğru şeyleri söyleyemiyor.”
Dün ikinci duruşma yapıldı.
Ayhan Bora Kaplan ve diğer sanıklar kendilerine yönelik kumpas yapıldığını iddia ettiler, yine polisleri ve savcıları suçladılar.
Üstelik müthiş bir özgüvenle.
Mesela şu diyalog mahkeme salonunda dün yaşandı:
Başkan: Sana niye ihtiyaç duyuyorlar?
Ayhan Bora Kaplan: Efendim bir tanem.
Başkan: Sana niye ihtiyaç duyuyorlar?
Kaplan: Pardon efendim. Bir tanem dedim, ağzımdan kaçtı, çok özür dilerim.
Sonra şöyle dedi:
“Bunlar devlet memuru, ama devlet memuru oldukları şüpheli. Kendi hesaplarının peşindeler. Bana kumpas kurdular; bürokratların, bakanların, bakan yardımcılarının hakkında ifade vermemi istediklerini söyledim, inanmadınız. Kafalarına göre bir savcı bulup istediklerini yaptırdılar.
“Bana operasyon düzenlerken T24’ü kim aramış? Burası devlete, hükümete muhalif bir kanal. Niye devletin Anadolu Ajansı’nı veya İHA’yı aramıyorsunuz, gaye nedir?
“FETÖ’cü demiyorum, ama FETÖ’cülerin yaptıklarını yapıyorlar. Bu makam sahipleri hakkında suç duyurusunda bulunulsun ve tanık olarak dinlensinler. Hangimiz yalan söylüyoruz, ortaya çıksın.”
Davada hava öylesine tersine döndü ki ikinci gün de iki müşteki daha ifadelerini geri çekti.
Üstelik açıktan polisleri suçlayarak
“İstedikleri ifadeyi vermeyince, ‘Bora Kaplan bir daha dışarı çıkmayacak, korkma.’ dediler. Kabul etmeyince de, ‘Sen böyle devam et, ikinci operasyona dahil edelim, gör. Git, düşün.’ dediler. Sonra mahkemeye ilişkin tebligatı getirdiler. İmzalamak istemeyince ‘Derdini mahkemede anlatırsın.’ dediler, mecburen imzaladım. Şu anda huzurunuzdayım.”
İşte bir mafya lideri Ankara’daki bir mahkeme salonunda artık bu kadar özgüvenle yargılanıyor. Müştekiler, gizli tanıklar birbir davadan çekiliyor. Sanıklar, kendilerini tutuklayan ve şu anda tutuklu olan polislere karşı istediğini söylüyor.
Bütün suçlamaların üstü “kumpas”la örtülüyor.
Peki nasıl oldu bu?
Bu cesareti nereden aldı?
Cevabı tabii ki geçen haftada yaşananlarda saklı.