Geçtiğimiz hafta Çin’de Belt and Road (Kuşak ve Yol) veya başlangıçta İpek Yolu denilen inisiyatifinin 10’ncu yılı Çin’de bir forumla kutlandı. Toplantıya son zamanlarda görmediğimiz Rus devlet başkanı Putin de gelmişti. Tabii başta Orta Asya liderleri ve birçok devlet ve liderler de hazırdı. 30 kadar uluslararası kuruluş temsilcileri de forumda yer almıştı.
Güney Amerika dahil hemen bütün kıtalara uzanan ve 130 dan fazla devleti kapsayan bu girişimin amacının dünyayı birbirine bağlamak ve serbest ticareti arttırmak olduğu ilan edildi. Tabii siyasal yönden de fakir ülkeler olan ve Güney Küre devletleri ile ilişkileri arttırmak amacını da hedefliyordu. Batılı ülkeler genelde bu girişime uzak durdu.
Yol üzerinde bulunan ülkeler ve tabii Çin gerekli olan alt yapı projeleri ile başta Çin ve projeye taraf olan 130 dan fazla ülke trilyonlarca dolar harcadılar. Alt yapı projelerinin çoğunu Çin şirketleri kaptı ve büyük kar ettiler.
Daha sonra ortaya atılan bu inisyatife paralel Global Developent Initiative özellikle fakir ülkelerde hibe ve kredi yoluyla kapasite artmasını hedefliyordu.
İpek Yolu projesine katılan ülkelerin nüfusu dünyanın yüzde 75’i, GSH ise dünyanın yarısı..İnisyatifin dünyada GDP’yi her yıl 7 triyon dolar arttıracağı ileri sürülüyor.
Köprü, yol ve liman gibi büyük alt yapı projeleri yararlı olmakla beraber bazı devletleri büyük borç yükleri altında bıraktı. (Sri Lanka gibi) Ödeyemeyen ülkelerin bazı tesislerine el konması o ülkelerde rahatsızlık yarattı. Bir kısım ülkeler borç ödemek için IMF ve Dünya Bankasından borç istediler. Bu kurumlar da, anlaşılacağı gibi, Çin şirketlerine ödenmesi konusunda çoğu kez ilgisiz kaldılar.
Projede son yıllarda önemli bir değişiklik yapıldı. Artık büyük alt yapı projelerinden yerel ve “yeşile” duyarlı projelere dönüldüğü açıklandı.
Çin lideri bu yıl İpek Yoluna 100 milyar dolar tahsis edeceğini açıkladı.
G-20 toplantısında açıklanan ve Hint Başbakanına “çiçek” atmak diyeceğimiz “Baharat” projesi ise daha ufak ve İpek Yolu projesine göre bir anlamda “yerel”. “Baharat” Hindistan’da çıkıp ve Suudi Arabistan’dan geçerek İsrail’in Hayfa limanının ardından Yunanistan’ın Pire limanında son bulması planlanan girişim 2027 yılına kadar 600 miyar doları harekete geçirecek ve masraf ve zamandan yüzde 30-40 kazanç sağlayacakmış.
Amma devam eden Filistin-İsrail harbi dolayısıyla Hayfa devrede kalır mı ya da Arap ülkeleri Hayfa’nın güzergahın parçası olmasını kabul eder mi?!
Bir yandan savaşlar devam ediyor öte yandan nasıl daha küreselleşiriz çabaları sürüyor.