Just Stop Oil, 2022’de kurulan bir iklim aktivizmi örgütü. Büyük ihtimalle adını duymadınız, fakat sıkı bir Twitter kullanıcısıysanız eylemlerini gördünüz, tepki gösterdiniz, sinir oldunuz. Just Stop Oil eylemcileri bir senedir petrol kullanımının azaltılması, iklim kriziyle etkin ve hızlı mücadele edilmesi için otoyollara barikat kuruyor, trafiği durduruyor, ödül törenlerini sivil itaatsizlik eylemleriyle sabote ediyor, böylece toplumun dikkatini çekmeye çalışıyorlar.
En tartışmalı eylemleri ise ünlü müzelerdeki tarihi eser niteliğindeki resimlere boya fırlatmak. Bazıları bununla da yetinmiyor, kendilerini resimlere yapıştırıyor, kafalarından aşağı boya döküp slogan atıyor. Şükürler olsun ki bu eylemlerde herhangi bir tarihi eser zarar görmedi, çünkü bütün resimler özel camlarla korunuyor, bu nedenle sadece çerçeveleri zarara uğruyor.
Bugüne kadar iklim aktivistlerinin öfkesinin ve boyalarının hedefi olan eserlerin listesi bir hayli uzun: İnci Küpeli Kız, Van Gogh’un Ayçiçekleri, Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği, Floransa’daki Vecchio Sarayı.
Aktivistlerin düzenlediği her bir eylem tepki çekti. Neredeyse herkes eylemleri kınadı, sanat eserlerine boya fırlatmanın iklim hareketine zarar vereceğini söyledi, eylemler nedeniyle iklim hareketine tepkiler arttı.
İklim krizine inanan, fakat iklim aktivistlerinin yöntemlerini eleştiren, itici bulan birçok insanın kafasında tek bir soru vardı: Acaba bu iklim aktivistlerini itici olmaları, halkta tepki uyandırmaları için petrol şirketleri mi fonluyordu?
Bu soru ilk başta akıllara katıksız bir komplo teorisi gibi gelse de aslında doğru bir noktaya değiniyordu.
Evet, bir senedir dünyanın tepkisini çeken bu eylemler gerçekten de petrol zengini bir ailenin mirasçısı olan milyoner bir Amerikalı kadın tarafından fonlanıyordu. 1960’larda ABD’nin en zengin adamı ve Getty Petrol Şirketi’nin kurucusu Paul Getty’nin torunu Alieen Getty, petrol şirketinin satılmasından elde ettiği mirası iklim aktivistlerini desteklemek için kullanıyordu.
Biraz tuhaf, fakat Alieen Getty, resimlere boya atan iklim aktivistlerini fonlayarak iklim hareketine bilinçli bir şekilde zarar vermeyi amaçlamıyor, tam aksine dedesinin kalan mirasını iklim mücadelesi için harcayarak geçmişe dönük borcunu ödüyor. Alieen Getty’nin sanılanın aksine gizli bir ajandası yok. Kendisi için çizdiği çerçeve oldukça net: sivil itaatsizliğin işe yarayacağına inanıyor ve bu nedenle sadece günlük hayatı sekteye uğratan, huzursuzluk yaratan, tepki çeken, birçok insana itici gelen eylemlere destek veriyor.
Bu tür eylemlerle, iklim hareketine yönelik tepkileri isteyerek veya istemeyerek arttıran Alieen Getty’nin sanat eserlerine boya fırlatmakla dünyanın değişebileceğine neden inandığını anlamak içinse biraz geçmişe gitmek gerekiyor; bu tuhaflığın arkasında bir zamanlar ABD’nin en zenginiyken dünyanın dört yanına savrulan, yolunu kaybeden bir ailenin trajik hikâyesi var.
Dünyanın en zengin adamı: Cimri milyarder
Jean Paul Getty, Arapça dahil 7 dil bilen Amerikalı bir iş insanıydı. 1942 yılında Getty Oil adında yeni bir petrol şirketi kurdu, Arapça bilmesi nedeniyle Suudi Arabistan’a açıldı. Suudi Krallığı’na 9.5 milyon dolar ödedi, Arabistan’dan petrol çıkarıp satmaya başladı. Kısa bir süre içinde petrol ticareti nedeniyle dünyanın en zengin adamlarından biri haline geldi.
Getty, şirketini her sene biraz daha büyüttü, servetine servet kattı. ABD’nin en zengin adamı olmasına rağmen cimriliğiyle ünlendi. Evine gelen misafirler için ankesörlü telefon koydu, misafirlerinden telefon konuşması için ücret aldı. Gömleklerini masraf olmasın diye elle yıkıyor, fazla kâğıt kullanmamak için mektupların köşesine kenarına cümleler yazıyor, masraflarını azaltmak için şehir dışında yaşamayı tercih ediyordu.
Beş kez evlenip boşanan Getty ailesiyle pek ilgilenmiyor, boş vakitlerinde çocukları veya torunları yerine sanat eserleriyle zaman geçiriyordu. Ölümüne dek çok sayıda resim ve heykel topladı, evinin en güzel noktalarında bu eserleri sergiledi. Vefat ettiğinde 600 eserlik bir koleksiyona sahipti. Getty’nin mirasçıları bu koleksiyonun sergilenmesi için bir müze kurdu.
Getty, evliliklerinden olan beş çocuğunun hiçbiriyle yakından ilgilenmedi.
Dördüncü evliliğinde dünyaya gelen oğlu Paul Getty Jr., İtalya’da doğdu, annesiyle babası 4 yaşındayken ayrıldı, babasından uzak büyüdü. Uzun yıllar babasını görmedi, Kore Savaşı’na katıldı, sonrasında babasının şirketine ait bir benzincide pompacı oldu. Bir sene boyunca pompacılık yaparak babasının gözüne giren Getty Jr. daha sonra ödülünü aldı ve şirketin İtalya’daki şubesinin başına atandı. Getty Jr. önce Abigail Harris ile evlendi, 4 çocuk sahibi oldu, onlardan biri de bugünlerde iklim aktivistlerini fonlayan Alieen Getty’di.
Getty Jr. servetini arttırdı, hayat tarzını değiştirdi ve eşinden boşandı. Partilerde yakınlaştığı çılgın manken Talitha Pol ile evlendi.
Talitha ile Getty Jr.’nin hayatı çok renkliydi: Eroin partileri, Afrika gezileri, her sene aile şirketinden özel harcamalar için alınan 100 bin dolarlık “eğlence” bütçesi…
Çift 1971 yılında boşandı, kısa bir süre sonra Talitha evinde ölü bulundu. Getty Jr. eski eşinin ölümünden sonra çok daha fazla eroin kullanmaya, çocuklarıyla ilgilenmemeye başlamıştı.
Getty ailesini dünyanın gündemine taşıyan olay ise 1973 yılında gerçekleşti.
Taksitle fidye ödemek
İtalya’da yaşayan Getty Jr.’nin 16 yaşındaki oğlu John Getty III, Roma’da bir parti çıkışında kaçırıldı. İtalyan mafyası ünlü petrol zengini iş adamı Getty’den torununun serbest bırakılması karşılığında 17 milyon dolar talep ediyordu. Cimri iş adamı fidye teklifini reddetti ve o meşhur sözü söyledi: “Bu fidyeyi ödersem diğer 13 torunumu da kaçırıp benden fidye isterler, bütün servetimi kaybederim.”
Bunun üzerine fidyeciler işi ciddiye aldı, John Getty III’e işkence yaptı, taciz etti ve en son aşamada kulağını keserek ailesine yolladı. Torununun kulağını gören iş adamı işin ciddiyetini anlayınca fidye ödemeye ikna oldu, fakat istenen miktar çok fazlaydı. Getty pazarlık yaptı ve fidye miktarını 3 milyon dolara düşürdü. Vergiden düşüreceği maksimum miktar olan 2.2 milyon dolarını kendisi verecekti, kalan 800 bin doları ise oğluna borç olarak verdi, oğlu yüzde 4 faizle bu borcu ilerleyen yıllarda ödeyecekti. Böylece Getty III serbest kaldı, fakat dedesinin cimriliği nedeniyle kulağını kaybetmiş, çok ağır bir travma geçirmişti.
Getty III, normal hayata dönemedi. Alkol ve uyuşturucu bağımlısı oldu, ilaçlarla karıştırdığı bir kokteyl nedeniyle felç geçirdi, yarı kör oldu, konuşamaz hale geldi. Annesi ve babası boşandığı için bakım masraflarını annesi karşıladı, babası Getty Jr. para göndermeyi bırakınca ona dava açtı. Getty III, 54 yaşında tekerli sandalyeye mahkûm biri olarak vefat etti.
Getty III, hastanelerde tedavi için gerekli parayı denkleştirmekte zorlanırken babası Getty Jr, aynı kendi babası gibi çocuklarıyla ilgilenmek yerine servetini sanat için harcadı. Evinde aynı babası gibi sanat eserlerini biriktirdi, o da koleksiyoncuydu. National Gallery, British Museum gibi müzelere 140 milyon dolar bağış yaptı.
İşte sanat eserlerine boya atılması için babasından kalan mirası harcayan çevreci petrol zengini Alieen Getty böyle bir ailede büyüyecek, dedesinin cimriliği, babasının ve abisinin uyuşturucu bağımlılığından ister istemez etkilenecekti. Çok daha ağır travmaları bizzat kendisi yaşayacaktı.
Elizabeth Taylor’un gelini, Diana’nın kankası
Alieen Getty İtalya’da büyüdü, annesi babası ayrıldığı için yatılı okula gönderildi. Liseden itibaren uyuşturucuya başladı. Üniversiteyi kazandı fakat başarılı olamadı, atıldı. Vietnam Savaşı’na karşı çıkan Hippie hareketine katıldı, modern sanata ilgi duydu, ünlülerle kokain partileri düzenledi.
Alieen Getty, 1981’de ünlü oyuncu Elizabeth Taylor’un oğluyla evlendi. Alieen, ailesinde bulamadığı ilgi ve sevgiyi Taylor ailesinde bulmuştu. Fakat evlilikleri pek iyi gitmiyordu, Alieen art arda yaşadığı düşüklerin ardından 1985 yılında dünyaya sağlıklı bir erkek çocuğu getirdi. Evliliklerinin yeni doğan çocuğuyla düzeleceğine inandı, fakat yanılmıştı. Doğum sonrası depresyona giren Alieen, çareyi evden uzaklaşmakta buldu ve AIDS aktivistti olan Elizabeth Taylor’un Paris gezisine katıldı. Elizabeth Taylor, AIDS Araştırmaları Derneği’nin başkanlığını üstlenmiş, devletlerin AIDS tedavisine ilgi göstermemesiyle, kiliselerin homofobik açıklamalarıyla uğraşıyordu.
Alieen bu gezide Taylor’ın anlattıklarından, AIDS’in ne kadar yaygın bir hastalık olduğunu öğrendi, çok etkilendi ve geçmişte girdiği korumasız cinsel ilişkiler aklına geldi. Endişelenmişti. Risk altında olduğunu düşündüğünü kayınvalidesine söyledi ve Taylor’un desteğiyle test oldu. Alieen’in endişeleri haklıydı, test sonucuna göre HİV pozitifti. AIDS olduğunu kabul etme süreci zor geçti, New York’a kaçtı, kendisini uyuşturucuya verdi: Uyuşturucu nedeniyle ölürse medyanın kendisine daha fazla saygı duyacağını düşünüyordu. 1980’li yıllar özellikle eşcinsel AIDS hastalarının dışlandığı, devlet ve kilise tarafından itibarsızlaştırıldığı bir dönemdi; devlet tedavi olmaları için destek olmuyor, adeta HİV pozitifleri ölüme terk ediyordu. Kocasından boşandı, bir kez daha evlendi, balayı dönüşü girdiği uyuşturucu krizi nedeniyle bu evlilik de uzun soluklu olmadı.
Başarısız evliliklerin ardından Alieen, tedavisine odaklandı. Doktorların tavsiyesine uydu, AIDS’e yönelik önyargıları kırmak adına kamuoyuna hastalığını açıkladı. Yakın arkadaşı Prenses Diana ile birlikte AIDS’e dikkat çekmek için klinikleri ziyaret ettiler, hastalığın ne kadar yaygın olabileceğini anlattılar. Ünlü birinin AIDS olduğunu halka açıklaması önemliydi, Alieen aynı zamanda korunmasız cinsel ilişkinin ne kadar riskli olduğunu da anlatıyordu.
Avrupa ve ABD’nin AIDS konusunda bilinçlenip hareket geçmesinden, AIDS’in tespit ve tedavisinin yaygınlaşmasından ve başarılı tedavi sürecinin ardından Alieen Getty dikkatini başka bir konuya çevirdi: İklim krizi.
Öfkeliydi, yavaşlığa tahammülü yoktu, küresel ısınma, yükselen deniz seviyesi, kirlenen havaya karşı efektif ve hızlı çözümler istiyordu. Bunun için de klasik aktivizm yöntemlerini yeterli bulmuyordu.
Babasının, abilerinin vefatından sonra ailesinin 5.4 milyar dolarlık mirasındaki payı artmıştı. Öfkesini harekete geçirmeye yetecek kadar parası vardı.
Linçlenerek kazananlar
Alieen Getty, 2019’da İklim Acil Fonu (Climate Emergency Fund) adında bir STK kurdu. Bu fonun amacı iklim değişikliğiyle mücadele için sivil itaatsizlik yöntemini benimsemiş gruplara maddi destek sağlamaktı. Kendilerini binalara zincirleyen bilim insanları, sanat eserlerine boya atan gençler, yolları tıkayan çevreciler destekleniyor, özel eğitimler veriliyor, bu eylemlerin medyada görünür olması için çaba harcanıyordu.
Alieen Getty, bu fon aracılığıyla iklim aktivistlerine önce yaklaşık 1 milyon dolar bağışladı, fonun aldığı toplam bağış miktarı bir sene içerisinde 5 milyon dolara çıktı. Sadece Alieen Getty değil, Hillary Clinton’ın kurduğu vakıf, Succession dizisinin yıldızlarından Jeremy Strong, Disney ailesinin mirasçısı Abigail Disney de fona destek verenler arasındaydı.
Medyadan, halktan gelen tepkiler fonun faaliyet raporuna olumlu notlar olarak yansıyordu. Gelen her bir tepki, eleştiri, olumsuz haber en azından iklim sorununu gündeme taşıyor, manşetlere çıkmasına yarıyordu. Aktivistler gündelik hayatı sekteye uğratarak durumun aciliyetine dikkat çekiyor, sorunun hemen çözülmesini talep ediyordu.
Kader motifi mi, aile dizimi mi?
İklim aktivistlerinin bu tür eylemlerinin yarattığı tepkiden ötürü Alieen Getty bir senedir gündemde olan bir isim. Çoğu kişiye göre petrol şirketlerinin çıkarlarını koruyor, kendisine miras bırakan dedesinin petrol şirketi sahibi arkadaşlarına sahip çıkmak adına iklim hareketine bilerek zarar veriyor.
Resimlere boya fırlatmak ne kadar saçmaysa, bu komplo teorisi de o kadar saçma. Alieen Getty, 2021’den beri medyada “petrol zengini ailenin bir mirasçısı olarak” kendisinin, ailesinin geçmişte çevreye verdiği zararı telafi etmek için mirasını iklim mücadelesine adayan biri olduğunu vurguluyor.
Alieen Getty, doğru olduğuna inandığı yöntemler açısından oldukça samimi. Bu radikal yöntemleri iklim mücadelesine zarar vermek, mirasından yararlandığı petrol şirketlerini korumak için benimsemiyor. Tam tersine yaşadığı bütün travmaların sebebi olan aile geçmişiyle mücadele ediyor, petrolden elde ettiği yüklü mirasla ne yapacağını bilmeyip “yok olan” ailesinin gölgesiyle dövüşüyor.
Geçmişte “AIDS olmasaydım da kurban olacaktım; ailemin, hayatımın, geçmişimin kurbanı” diyen Alieen Getty, ailesine tepkisini onlardan kalan mirasını aktivistlere dağıtarak gösteriyor.
Ve kaderin cilvesine bakın ki, kaçırılan torunu için fidye ödemeyen dedesinin, çocuğunun hastane masraflarını vermeyen babasının zamanında satın aldığı sanat eserleri, sponsor olduğu müzeler şimdi Alieen Getty tarafından fonlanan iklim aktivistlerinin fırlattığı boyaların hedefinde.
Alieen Getty farklı bir aileye sahip olsaydı, bu korkunç travmaları yaşamasaydı bugün sosyal medyada tepki gösterilen eylemler gerçekleşir miydi? İklim aktivistleri küresel ısınmaya dikkat çekmek için çareyi resimlere boya fırlatmakta görür müydü? Abisi kaçırılırken, kulağı kesilirken, kendisi uyuşturucu bağımlılığına sürüklenirken hem babası hem dedesi servetlerini, zamanlarını sanat eserlerine harcamamış olsaydı Alieen Getty sanat eserlerini hedef alanlara fon verir miydi?
Ee artık, bu soruları da Gülseren Budayıcıoğlu cevaplasın.