İran’da isyanın başını kadınlar çekiyor. Rejim de zaten öncelikle onları hedef alıyor. Saçları görünmesin, sesleri yüksek çıkmasın isteniyor. İran’a egemen olan mollalar da Somali’de din devleti hayaliyle katliamlar yapan El Şebap da Nijerya’da kız çocuklarını kaçıran Boko Haram örgütü de tehlike olarak kadınları görüyor.
Sokakta fazla dolaşmayacaklar!
Taliban, Afganistan’da yönetime gelince kadınların eğitim haklarını birer birer ellerinden almaya başladı. Sokakta kadın görmek giderek imkansız gibi. Kadınlar, birçok İslamcı militan örgütten düşman güç muamelesi görüyor.
Dünyadaki İslamcı akımları kabaca izleyenler bile bu zihniyetin, yani kadını dışlayan zihniyetin ne kadar güçlü olduğunu fark edebiliyor. İslamcı akımların hemen her yerde büyük çoğunlukla böyle bir yasakçılıkla, dışlamayla hareket etmesinin İslam dünyasına çok zarar verdiği ortada. Gelişmiş, uygar dünyaya örnek gösterilecek Müslüman ülke bulabilmek pek o kadar kolay değil.
İran nasıl bu hale geldi?
İran’a dönersek, 44 yıl önce Şah rejimi devrildiğinde bu ülke İslam dünyasında bir umut ışığı olmuş, heyecan yaratmıştı. Ancak yasakçılıkla mücadele edeceğiz diye gelen Humeyni, ağır baskıların uygulayıcısı olmuş, önce kendisini iktidara taşıyan dostlarını ve müttefiklerini temizlemiş, sonra ilk adım olarak kadınların örtünmesini emretmişti.
İran örneğine, İslam dünyasının da büyük bir hüzünle baktığını düşünüyorum. İran zengin petrol yataklarına, ekonomiyi çevirebilecek doğal kaynaklara sahip bir ülke olmasına rağmen, hayat tarzına sürekli müdahale edilen halk, yoksulluk içinde. Dikkat çekici noktalardan birisi de mollaların insanların eğlenmesine, dünyadan zevk almasına engel olmaları. İçine kapanık bir mutsuz insanlar ülkesi yaratmaya çalışıyorlar.