23 Temmuz Pazar günü erken seçim için sandık başına giden İspanyolların verdiği oylardan bir hükümet henüz çıkmadı. Merkez sağcı PP (Halk Partisi) seçimden %33’le birinci, Başbakan Pedro Sanchez’in başında olduğu sosyalist PSOE (Sosyalist Parti) ikinci çıktı. PP’nin milletvekili sayısı her ne kadar 89’dan 136’ya çıkmış olsa da PP saflarında bir hayal kırıklığı hâkim. Beklenti daha yüksekti. PP’deki hayal kırıklığına, diğer sağcı Vox’un oylarının düşmesi de katkı yaptı. Aşırı sağcı Vox 33 sandalyede kaldı. İkisinin toplamı hükümet kurmak için gerekli 175’den altı eksik.
122 sandalye kazanan PSOE ve 31 sandalye kazanan sol ittifak SUMAR’ın toplamı 153 olsa da hükümet kurmak için eksik sayıyı tamamlamaya, sol blok sağ bloktan daha yakın.
Çünkü, geri kalan sandalyeler Katalan ve Bask milliyetçisi partilere ait.
İktidardaki sosyalist parti PSOE, seçimden ikinci parti (%31.7) çıkmasına karşın, eğer küçük partilerle yani Bask ve Katalanlarla koalisyon kurmayı başarabilirse, iktidarda kalabilir.
Başbakan Sanchez’in işi kolay olmayacak çünkü çok fazla partiyi ikna etmek zorunda kalacak. 1 sandalyeye bile ihtiyacı olacak. Diğer bir olası senaryo ise PSOE-PP koalisyonu. Başbakan Sanchez şimdilik o yolu düşünmeyi pek tercih etmiyor. PSOE’nin önde gelen isimlerinden Bakan Bolanos da o senaryoya sert şekilde karşı. Ama siyasette her an her şeyin değişmesi mümkün elbette.
Başbakan Sanchez çevresindeki bazı isimleri Bask ve Katalan partileriyle pazarlık için görevlendirmiş durumda.
Bu isimlere Sanchez’in partisi PSOE’den isimlerin yanında SUMAR ittifakı içindeki Podemos’tan bazı isimler de dahil.
Bask siyasetinin liderlerinden Itxaso Aututxa ise Sanchez’in Bask ve Katalanlar’a ciddi tekliflerle gelmesi gerektiğini belirtti. Yani Bask ve Katalanlarla pazarlık çetin geçecek. Bağımsızlık talepleri içeren pazarlıklar, PSOE’yi zorlayabilir. Sonuçta PSOE’nin içinde de kısmen devletçi ve milliyetçi eğilimler var.
Bu arada, Katalanlar içinde küçük de olsa bir ayrışmadan söz edilebilir: Sağcı ve ayrılıkçı bir Katalan grup, PP’yle de pazarlığa açık bir tavır sergiliyor. Bu grubun (Junts per Cataluna) dengeleri değiştirmesiyse, örneğin şöyle mümkün olabilir: “İspanya’nın kaderini Katalan ayrılıkçıları belirlemesin” yaklaşımı, en büyük iki parti olan PSOE ve PP’yi birbirine yaklaştırabilir. İspanyol solunun eski kuşağının önde gelen isimlerinden Nicolás Redondo Terreros, bu teoriyi savunuyor ve PSOE-PP koalisyon iktidarının küçük partilerle koalisyondan daha doğru bir seçenek olacağını düşünüyor. Ki PP lideri Feijoo’nun da umudu bu yönde.
Merkez sağcı PP, eğer PSOE-PP koalisyonu (yani Başbakan Sanchez’in pek istemediği senaryo) gerçekleşmezse, yüksek ihtimalle muhalefette kalacak.
Feijoo, PSOE ile koalisyona açık olduğuna dair sinyaller veriyor. Ki kendisi aslında buna mecbur. Çünkü başka şekilde iktidara ortak olma şansı çok az. PP’nin Feijoo’dan sonraki en popüler ismi olan Madrid Eyalet Başkanı Isabel Diaz Ayuso ise Feijoo’ya seçimden hemen sonra çok sert eleştiriler yaptı.
Ayuso ve Feijoo’nun arası genel seçim öncesinde iyiydi. Hatta Madrid’deki yerel seçimleri kazandıklarında el ele poz vermişlerdi. Ancak Ayuso, Feijoo’nun, seçim kampanyası sırasında bölücü güçlerle iş birliği yapmakla suçladığı PSOE’yle seçimden sonra uzlaşma çabasına girmesini ve hatta PSOE’yi “devlet partisi” olarak tanımlayarak bir anlamda övmesini yani Feijoo’nun çelişkili siyasetini içine sindiremedi. An itibariyle Ayuso ve Feijoo arasında bir soğukluk olsa da iki isim arasındaki ipler kopmuş değil. Ayuso başta çok sert bir çıkış yapmış olmasına rağmen şu an yeniden dengeyi bulmaya çalışıyor. Bazı yorumlara göreyse Ayuso PP’nin lideri olmayı hedefliyor.
Haritaya baktığımızda, önemli merkezlerin, özellikle de turizmin yoğun olduğu bölgelerin çoğunda, PP’nin önde olması dikkat çekici. Haritada mavi PP’nin, kırmızı PSOE’nin birinci olduğu bölgeleri gösteriyor. Madrid Eyaleti’nde PP’nin oyu %40.5, iktidardaki PSOE’nin oyu %27.9. Malaga Eyaleti’nde PP %38.3, PSOE%30.3. La Coruna’da PP %43.1, PSOE %28.2. Mallorca’yı da içeren ünlü ada eyaleti Balear Adaları’nda, PP %35.6, PSOE%30.1.
PSOE, Katalan ve Bask bölgeleri dışında neredeyse hiçbir eyalette PP’nin önüne geçemedi. Hatta Valencia ve Castello gibi kısmen Katalan nüfuslu bazı eyaletlerde bile, PP, PSOE’den yüksek oy aldı. PSOE’nin birinci olduğu tek metropol ise Barselona. Önde gelen metropoller ve turistik bölgelerin çoğunun muhalefetin hakimiyetine girmesi bağlamında, Türkiye ile İspanya arasında büyük benzerlik söz konusu. PP’nin en başarılı olduğu yerin başkent Madrid olmasının da etkisiyle, Madrid eyalet başkanı Isabel Diaz Ayuso, son günlerin en çok konuşulan isimlerinin başında geliyor. Ayuso’nun İspanyol siyasetindeki konumu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a benzetilebilir.
PP lideri Feijoo, seçimlerin tekrarlanmasını talep edenlerden. Önce, büyük merkezlerde yenilgiye uğrayan bir iktidarın ülkeyi yönetemeyeceğini iddia etti. Böyle bir iktidarın kuracağı koalisyonun (Yani PSOE ile küçük partiler arasındaki koalisyonun) “kaybedenler koalisyonu” olacağını savundu.
“Kaybedenler koalisyonu” diyerek, Bask ve Katalan partilerine de gönderme yaptı. Bölücü olarak gördüğü bu partileri içeren bir iktidarın, İspanya’nın bütünlüğünü tehdit edeceğini ima etti. Feijoo, bunun yerine PP-PSOE koalisyonunun daha doğru olacağı kanısında. PSOE’yle tüm suçlamalarına rağmen koalisyon istemesi, çelişkili bulunuyor. Feijoo’nun birbiriyle çelişen birçok söyleminin olduğu ortada. Ki kendisi son günlerde İspanyol sosyal medyasında birçok şakanın da konusu.
Başbakan Sanchez seçimin tekrarının mümkün olmadığını söyledi. PSOE’nin ve Başbakan Sanchez’in içinde olmadığı bir iktidar denklemi şu an için olası görünmüyor. Ancak, Başbakan ne derse desin, seçimin tekrarı tartışılan ihtimaller arasında. Bu noktada Başbakan Pedro Sanchez’in tercih ve pazarlıkları belirleyici olacak.
PP’ye dönersek… Her ne kadar İspanya’nın marka şehirlerinde merkez sağcı PP seçimden birinci çıkmış olsa da beklentiler çok daha yüksekti. Sağcılar, seçimi kazanacaklarından eminlerdi. İspanyol TV kanallarındaki birçok popüler ekran yüzü tarafından da desteklenen PP, aradığını bulamadı.
İspanya’da seçim öncesi dönemde bir kutuplaşma gelişmişti. PP’yi destekleyen bazı köşe yazarları, militan bir hava içine, bir erken zafer havası içine girmişti. O nedenle “yıkım” büyük oldu. Hatta seçim sürecinde PP’yi yoğun şekilde destekleyen ve seçimi PP’nin kazanacağından emin olan Jose Zarzalejos adlı bir köşe yazarı, seçim sonuçlarını görünce, mesleği bir süre bırakmayı düşündüğünü açıkladı. Zaten Ayuso ve Feijoo arasındaki gerginliğin temel nedeni de PP’nin oyunun beklentilerin altında kalmış olması.
En yüksek oyu PP aldığı için kralın hükümeti kurma görevini “protokol gereği” olarak önce PP lideri Feijoo’ya vermesi mümkün. Öte yandan kralın PSOE’nin elinin daha güçlü olduğunu ve hükümet kurma şansının daha yüksek olduğunu düşünerek görevi önce Pedro Sanchez’e vermesi de olası. Kral görevi önce Feijoo’ya verse bile Feijoo’nun ilk turda hükümet kurması pek mümkün gözükmüyor.
Şu an inisiyatif daha çok PSOE’nin ve Başbakan Pedro Sanchez’in elinde. Eğer PSOE o yolu seçerse, örneğin bir PSOE-PP koalisyonunun kurulması bile, herhalde zor olmaz. Ancak Başbakan Pedro Sanchez için, PSOE-PP koalisyonu, son seçenek.
PSOE, Bask ve Katalanlar’dan gelebilecek zorlayıcı taleplere rağmen, önce onlarla pazarlık deneyecek. İspanya’da nasıl bir iktidarın şekilleneceğini, PSOE-PP koalisyonunun mu PSOE-Podemos-Katalan-Bask koalisyonunun mu olacağını, yoksa seçimlerin mi tekrarlanacağını, önümüzdeki haftalarda hep birlikte göreceğiz.