90’lı yıllar İtalya için kritik yıllardı. 2. Dünya Savaşı’nda tarihe gömüldüğü zannedilen faşist Mussolini’nin ideolojisi kendisini yeniden hatırlatıyor, Mussolini geleneğinden gelen partiler seçim ittifaklarıyla siyasi arenaya geri dönüyordu. Nitekim, 1996 İtalya seçimlerinde zengin iş insanı Silvio Berlusconi’nin kurduğu Forza Italia partisi faşist Mussolini geleneğinden gelen Ulusal Birlik ile seçim ittifakı yaptı. Ulusal Birlik partisi büyük bir sürpriz yaparak seçimlerde %15 oy aldı. Parti saha çalışmaları ve etkin gençlik örgütlenmeleriyle dikkat çekiyordu. Partinin genellikle erkeklerden oluşan gençlik örgütünün başında 19 yaşında genç bir kadın vardı. Akıcı Fransızcasıyla ve İngilizcesiyle partisini yabancı medyaya anlatan karizmatik genç kadın gururla İtalya’nın faşist lideri Mussolini’yi övüyor, 50 yıldır onun gibi bir siyasetçinin gelmediğini söylüyordu: “Mussolini ne yaptıysa İtalya’nın iyiliği için yaptı.”
Genç kadın lider, söyleşinin sonunda bu seçimlerde kazanamasa bile Berlusconi’nin merkez sağ partisiyle seçim ittifakı yapan partisinin ileride kazanacağını vurguluyordu. Genç kadının öngörüsü doğru çıktı. Söyleşiden tam 26 yıl sonra Berlusconi ile seçim ittifakın olan Ulusal Birlik partisinin halefi İtalya’nın Kardeşleri bugün düzenlenen 2022 seçimlerinde birinci oldu, 19 yaşında akıcı Fransızcasıyla Mussolini’ye övgüler dizen Giorgia Meloni ise İtalya’nın ilk kadın başbakanı seçildi.
Berlusconi sayesinde
Giorgia Meloni, 1977 yılında Roma’da doğdu. Çok çalışkan bir öğrenciydi. Hem derslerine ağırlık verdi, hem sağcı partilerin gençlik örgütlerinde görev aldı hem de para kazanmak için çocuk bakıcılığı, barmenlik işlerinde part-time çalıştı. Mussolini sonrası kurulan faşist örgütlenmeleri temel alan Ulusal Birlik partisinin gençlik kollarının ilk kadın genel başkanı seçildi, sağcı gençlik örgütlerinde toparlayıcı ve aktif bir lider konumuna yükseldi. Faşist erkeklerin görev aldığı örgütlerde bir kadın olarak hep liderlik pozisyonlarına seçildi. Konuşma tarzıyla, eğitimiyle ve karizmasıyla herkesi etkiliyordu.
Roma’da yerel siyaset ile uğraştıktan sonra 2006 genel seçimlerinde İtalya parlamentosuna seçildi. Ulusal Birlik Partisi 1994’ten beri zengin iş insanı Berlusconi’nin kurduğu merkez sağ Forza Italia ile seçim ittifakına girdi. Bu iki taraf için de karlı bir iş birliğiydi. Seçim ittifakı sayesinde Ulusal Birlik merkez-sağ ile ittifak yaparak faşist köklerini unutturuyor, merkeze yaklaşıyor, Berlusconi ise kendisine oy vermeyecek radikal sağ seçmenin oylarını ittifak içindeki en büyük parti olarak sırtlanıyordu.
Merkez-sağ seçim ittifakı 1994’te kazandı. Ulusal Birlik partisi önemli bakanlıklar kazandı. Fakat ittifak 1996 erken seçimlerini kaybetti. 2001’de ittifak tekrar seçim zaferi kazandı, 2006’da yine yenilgi ve 2008’de tekrar zafer. Ulusal Birlik partisi bu seçim ittifakı zaferlerinde Berlusconi’yi başbakan yapıyor, Berlusconi de faşist örgütlenmelerden gelen siyasetçilere bakanlık veriyordu.
2008 yılındaki ittifak zaferi sonucunda kurulan Berlusconi hükümetinde Ulusal Birlik Partisi’nin eski gençlik kolları başkanı Giorgia Meloni, 31 yaşında İtalya tarihindeki en genç bakanı olarak atandı ve Gençlik Bakanı oldu.
Giorgia Meloni, kabine içinde dikkat çekici farklılıklara sahipti. Sağ hükümetteki genel duruşun aksine daha fazla sosyal yardım yapılmasını savundu, 300 milyon dolarlık bir gençlik paketi hazırladı. Çin’in yükselişine karşı en sert mesajları veren ilk isimlerden oldu. Göreve gelir gelmez insan hakları ihlalleri nedeniyle 2008 Çin Olimpiyatlarını boykot çağrısında bulundu, İtalyan atletlerin Çin’e gitmesine karşı çıktı, kendi hükümeti tarafından uyarıldı. Berlusconi’nin Rusya ve Çin’e karşı duyduğu sempatisini hiçbir zaman paylaşmadı, çok sert mesajlar verdi, ABD ve NATO ile ilişkilere önem verdi. Meloni’nin NATO sempatisi ve Batı ittifakına verdiği önemin temeli bu yıllarda atıldı.
2011’de bakanlık görevi sona erdi. Meloni, 2012’de başka radikal sağcılarla birlikte kendi partisini kurdu: İtalya’nın Kardeşleri. Yeni kurulan bu radikal sağ parti, 2013’te %3, 2018’de %4.4 oy aldı. Fakat 2019’daki ülkedeki AB karşıtlığı rüzgarını da arkasına alarak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde büyük bir çıkış yakaladı ve oyunu %6.4’e çıkardı. Parti yerel siyasete önem verdi. Mussolini’nin torununu Roma’da belediye meclisi adayı gösterdi, 2016 yerel seçimlerinde genel başkan Meloni Roma’dan belediye başkan adayı oldu. Meloni seçimleri kazanamadı ama seçmenle bağını güçlendirdi, samimi bir iletişim kurmaya çalıştı.
Meloni liderliğindeki İtalya’nın Kardeşleri giderek oyunu arttırmaya başlayınca 2018 yılında Berlusconi yine kapısını Meloni ve temsil ettiği siyasi akıma açtı. 2018 genel seçimlerinde önceden İtalya’nın kuzeyinin çıkarlarını önceleyen bir parti olan, fakat daha sonrasında göçmen ve AB karşıtı politikalarla ülke çapında bir ivme yakalayan radikal sağcı Matteo Salvini liderliğindeki League, Berlusconi’nin Forza Italia, merkez sağ parti Biz Ilımlılar ve Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisi bir seçim ittifakı kurdu. 2018 seçimlerinde hiçbir ittifak meclis çoğunluğunu sağlamayınca İtalya uzun koalisyon görüşmeleri, hükümet krizleri, bağımsız başbakanlar, parti bölünmeleri, sık sık değişen hükümetler döngüsüne girdi.
Berlusconi’ye rağmen
Meloni, bütün politikacılar istifa ederken, kavga ederken bir kenarda izledi, sahaya indi. Hükümet koalisyonlarına girmeyen Meloni, bütün liderler ve partiler birbirini yıpratırken halkın öfke duyduğu ve diğer partilerin çözüm üretemediğini düşündüğü sorunlara eğildi. Faşist kimliğini geride bıraktığını açıkladı, partisini kültürel çatışmalarda muhafazakar bir kanatta konumlandırdı. Kısa ömürlü, bol kavgalı hükümetlere giren partiler kirlenirken, Meloni adım adım destekçi sayısını arttırdı.
2022 yazında ise Berlusconi’nin villasında bir öğle yemeğinde Salvini ve yemeğe telefonla katılan Meloni, Berlusconi ile birlikte hareket etme kararı aldı ve üç lider birlikte anketlere göre sağ partiler yükseldiği için koalisyon hükümetinden desteği çekip geniş bir koalisyon hükümetini yöneten Başbakan Draghi’yi istifaya zorladı.
Salvini, Berlusconi ve Meloni seçimlerden önce yine bir araya gelerek ittifak içerisinde kim en yüksek oyu alırsa o partinin liderinin başbakan olacağına karar verdi. İttifak her ne kadar bakanların Başbakan mı, yoksa partilerin genel başkanları tarafından mı seçileceği konusunda uzlaşamasa da güçlü bir iş birliği mesajı vererek seçimlere girdi. Son seçim mitinglerini Roma’da birlikte yaptılar ve beraber seçmen karşısında çıktılar.
Putin ile eski dost olan Berlusconi ve Rusya’yı açıkça öven, hatta Moskova’da Putin baskılı bir T-shirt ile poz verecek kadar Putin hayranı Salvini, Ukrayna’nın işgalinin gündem olduğu bir dönemde seçmenin ve medyanın tepkisini çekti. Kamuoyundaki beğeni oranları düştü. Hatta seçimlerden sadece 2-3 gün önce Berlusconi, Putin’in amacının “Zelensky’i indirip yerine dürüst insanları koymak” olduğunu belirten büyük bir gaf yaptı.
Giorgia Meloni, Salvini ve Berlusconi’nin Putin sevdası, koalisyon hükümetlerindeki yıpranma payları, haklarındaki yolsuzluk iddiaları ve geçmişten beri girdikleri sıkıcı siyasi tartışmaların arasından sağ seçmen için yeni bir alternatif olarak belirdi. Bir nevi geçmişte Berlusconi sayesinde siyasette yükseklere tırmanan Meloni, artık Berlusconi’ye rağmen zirveye çıkıyor, yıpranmış sağ partileri sırtında taşıyordu.
Bugün düzenlenen 2022 seçimlerinde beklenen oldu, anketler yanılmadı ve merkez-sağ milliyetçi ittifak seçimleri sandık çıkış anketlerine göre %40-45 civarı oy alarak kazandı, mecliste çoğunluğu elde etti. İttifak içerisinde ise en çok oyu alan parti Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisi oldu. Genel başkanı olduğu parti yine %24-25 oy alan Meloni, böylece İtalya’nın ilk kadın başbakanı olmaya hak kazandı.
19 yaşında Mussolini öven bir genç kadının 26 sene sonra İtalya’nın başbakan seçilmesi dünyayı çok şaşırttı, seçimlerden iki gün önce İtalya’nın yanlış bir seçim yapması durumunda Macaristan gibi AB bütçesinin kesilebileceğini söyleyerek bir nevi tehdit eden AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen başta olmak üzere bütün Batı ittifakını tedirgin etti. Meloni pek alışıldık bir siyasetçi değildi. Alışıldık bir başbakan da olmayacağı kesin.
Öngörülemeyen bir başbakan
Meloni Avrupa’da yaygın olarak kabul edilen birçok alışılmış şeye karşı: Eşcinsel evlilik, ülkede doğanlara vatandaşlık verilmesi, esrarın yasallaşması, toplumsal cinsiyet eğitimi. Meloni, göçmenlerin hızlı bir şekilde ürediğini ve bu yüzden İtalyanların azınlıkta kalmaması gerektiğini düşünüyor, bu nedenle kürtajın ve boşanmanın zorlaştırılması, annelere maddi destek verilmesini, ücretsiz kreşlerin açılmasını savunuyor.
Özellikle diğer sağ partilerin aksine sosyal devlet politikalarını benimsiyor, bir sol partiden geri kalmayacak şekilde devletin yoksul ve orta sınıflara yardım etmesini savunuyor. Ülkede yaşanan güvenlik sorunlarının sebebinin göçmenler olduğunu belirtiyor, asayişin sağlanması için güvenlik güçlerinin işkence yapma hakkının olduğunu düşünüyor. Askeri bütçenin artmasını, tecavüzcü ve pedofililerin hadım edilmesi gerektiğini söylüyor.
Fakat, Avrupa’daki diğer radikal sağ partilerden farklı bir dış politikası var. Çok sıkı bir Çin ve Rusya karşıtı. ABD’nin dış politikasını destekliyor, NATO’ya önem veriyor, diğer radikal sağ ve popülist partilerin aksine Ukrayna’ya silah yardımlarının devam etmesi gerektiğini savunuyor. Meloni, ABD Cumhuriyetçi Partisi’yle oldukça yakın. Amerikalı muhafazakarların CPAC’te konuşma veriyor, partideki üst düzey isimlerle sık sık görüşüyor. Rusya’ya karşı Amerikalı Cumhuriyetçi bir yönetimle iş birliğinin en iyi senaryo olduğunu söylüyor. Aynı zamanda İspanya’daki radikal sağ VOX partisiyle de sıkı bir iş birliği içinde.
Tabii ki en yakın olduğu isimlerden biri Trump’ın eski danışmanı ve Amerikan aşırı sağının demagoglarından, birçok aşırı sağ partinin fikir babası Steve Bannon. Bannon, Meloni’yle birçok kez görüştü, fikir verdi, kendisini açıkça desteklediğini açıkladı, partisinin etkinliklerine ve konferanslarına katıldı.
Meloni’nin Twitter kullanıcı adında Arapça “nun” harfi var. Meloni, İŞİD hakimiyetindeki yerlerde Hıristiyanların evlerinin, dükkanlarının kapısına çizilen bu harfi, radikal İslam’a tepki ve Ortadoğu’daki Hıristiyanlara destek için kullanıcı adından kullanıyor. Fakat bu tutumu demokratlığından gelmiyor. Meloni çok sıkı bir İslamofobik. Ülkedeki cami açılışlarını protesto ediyor, Müslümanların sayısının artmasından endişe ediyor, İslam dininin şiddete sebep olduğunu dile getiriyor, İŞİD ile bütün Müslümanları özdeştiriyor.
Fakat diğer yandan Giorgia Meloni son yıllarda kendisinin ve partisinin faşist geçmişini geri bırakmaya yönelik açıklamalar yaptı, merkez ve merkez sağ isimlerle iş birliği içerisinde oldu. Partisinde açıkça “Hitler”i öven adayı listeden çıkardı, partiden ihraç etti, her ne kadar parti içindeki bu tür açık kimlikli faşistlerin üzerine gitmek için kamuoyu tepkisini beklese de bu hareketini övgüyle karşılayanlar da oldu. Seçimlerden önce İspanyolca, Fransızca, Almanca ve İngilizce “faşist değilim ve demokrasiye inanıyorum” mesajını taşıyan bir video mesajla dünya kamuoyuna seslendi, Mussolini’yi açıkça kınadı. Seçilmesi durumunda AB kurallarına ve yasalarına uyacağını, birlik içinde ayrık bir ses olmayacağını vurguladı.
Ülkede yaşanan koalisyon krizlerini aşmak için başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini savunan ve anayasa değişikliği talep eden Meloni’nin nasıl bir başbakan olacağı kestirilemiyor. Birileri Meloni’ye bakınca partisini merkeze çekmeye çalışan ve değişen milliyetçi bir kadın, birileri ise 19 yaşından beri Mussolini’ye hayranlık duyan, Mussolini gibi “başkanlık” hayalleri kuran sinsi bir faşist görüyor.
Türkiye ise Meloni’ye bakınca, tanıdık bir yüz görüyor. Çünkü kendisi Türkiye’de milyonlarca kez izlenen viral bir videonun başkahramanı.
Türkiye’nin platonik aşkı Giorgia Meloni
Evet, Meloni Türkiye’de bir sosyal medya fenomeni. Meloni’nin 2018’de bir parti etkinliğinde yaptığı ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron üzerinden Avrupa’nın sömürgeci geçmişini eleştirdiği konuşması Türkiye’de çok paylaşılan, milyonlarca kişinin izlediği bir içerik. Meloni konuşmasında haklı bir şekilde Avrupa’nın Afrika’daki kanlı sömürge tarihinden bahsediyor, “Afrika’nın Avrupa’dan kurtulmak istediğini” söylüyor. Meloni’nin bu konuşması Türkçe altyazıyla sosyal medyada paylaşıldı, Meloni’nin Batı eleştirisi kısa bir sürede yayıldı.
Videoyu milyonlarca kişi izledi. Muhalif ve iktidara yakın gazeteler, siyasetçiler, kanaat önderleri Meloni’ye övgüler dizdi. Meloni’nin Türkiye’ye gelip siyasete girmesi, ortak aday olmasına dair çağrılar dahi yapıldı. “Batı’nın gerçek yüzünü” ortaya çıkarmak isteyen muhalifler, iktidar destekçileri Meloni’nin hararetli konuşmasıyla mest olmuştu.
Meloni, bu konuşmayı Afrikalıların hukukunu korumak için yapmamıştı. Konuşmanın ana teması, Afrikalıların Avrupa’ya göç etmesinin önüne geçilmesiydi. Konuyla ilgili paralel konuşmalarında, Afrikalıların İtalya’ya göç etmesinin planlı bir nüfus değişim komplosu olduğunu, göçmenlerin deniz yoluyla İtalya’ya ulaşmasının önüne geçilmesini savunmuştu. Bu konuşmasından sadece bir sene sonra Meloni, göçmenleri taşıyan gemilerin batırılması gerektiğini dahi söyledi.
Göçmenlerin Avrupalı güvenlik güçleri tarafından botlarının batırılma görüntülerini kınayacak kişiler, “Batı’nın gerçek yüzünü” afişe etmenin telaşıyla Batı’nın şeytani yüzüne sarılmış, yüksek tonda konuşan, bağıran bir liderin cazibesine kapılmış ve radikal sağcı bir Avrupalıya methiyeler dizmişti.
Fakat Türk halkının Meloni sevgisi biraz platonik. Çünkü İtalya’nın yeni başbakanı Giorgia Meloni obsesif bir Türkiye düşmanı. Bu nedenle olsa gerek ki “Batı’nın gerçek yüzünü ortaya çıkaran cesur kadın” manşetlerinin yerini “İtalya Başbakanı olacak faşist kadın” manşetleri aldı bile.
Meloni, her İtalyalı bakanın veya başbakanın Türkiye ziyaretinde Twitter’dan sert eleştirilerde bulunuyor. Ayasofya’nın camiye çevrilmesini “Erdoğan, Türkiye’nin İslami saltanat dönüşümünü tamamladı. Bu hamle 1500 önce Hıristiyan Konstantinopolis tarafından inşa edilen bazilikanın görkemine hiçbir şeyin yaklaşamayacağını da kanıtlıyor” diyerek yorumladı. Türkiye ile yapılan göçmen anlaşmasını savunuyor, üstüne üstlük bu anlaşmanın iyi uygulanması için sınırların sert bir şekilde korunması, göçmenlere fiziksel müdahalede bulunulması gerektiğini belirtiyor. Yani Türkiye’deki Meloni hayranlarını üzecek bir şekilde Türkiye’nin mültecilere ev sahipliği yapmasını, hiçbir mültecinin Avrupa’ya gelmemesini istiyor, Türkiye’nin mülteci yükünü paylaşmak konusunda belki de en uzlaşılamayacak isimlerden biri.
Öldürülen YPG’liler için taziye mesajları yayınlıyor, sadece AB üyeliğine karşı çıkmıyor Türkiye’nin AB adaylık statüsünün dahi iptal edilmesi gerektiğini sık sık vurguluyor. Meloni hızını alamayıp, Türkiye’de üretim yapan, fabrika yapan İtalyan şirketlerini de hedefe alıyor. Katıldığı televizyon programında bu şirketleri hedef gösteriyor, isimlerini veriyor. Avrupa ile Türkiye yakın ilişki kurarsa İtalya’nın İslamlaşacağını söylüyor, Türkiye’de pedofilinin bir suç olmadığını iddia ediyor.
Her ay Türkiye hakkında muhalifinden iktidar yanlısına geniş kesimleri rahatsız edebilecek korkunç paylaşımlara, yalan haberlere imza atan Giorgia Meloni, Türkiye’de kendisine yapılan methiyeleri görse büyük bir psikolojik bunalıma girecek ve “Nerede hata yaptım?” diyebilecek kadar bizden, kültürümüzden, bize ait olan her şeyden tiksiniyor.
Fakat Türkiye’yi ilgilendiren sadece Meloni’nin Türkiye politikaları değil. 19 yaşındaki bir Mussolini hayranının başbakanlık koltuğuna gelmesi bütün dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin de yüzüne soğuk bir su dökmesini gerektirecek bir gelişme.
Siyaset boşluk kabul etmiyor
İsveç’te aşırı sağ İsveç Demokratları rekor oy alarak ikinci parti olduğu zaman İsveçli siyaset bilimci Paul Levin, ana akım partilerin entegrasyon, güvenlik ve göç sorunlarını ciddiye almadıklarını, aldıkları zaman da aşırı sağı taklit ettiklerini belirtmişti. Gündelik yaşam siyasetin konusu olmadıkça, partiler koalisyon kavgalarından yaşanan gerçek sorunları gündeme getirmedikçe ortaya çıkan boşluğu hiç umulmadık siyasi akımlar doldurabiliyor.
Bugün İtalya sağındaki boşluğu 19 yaşında Mussolini öven, Mussolini’nin hayal ettiği başkanlık sistemini ülkeye getirmek isteyen hırslı bir genç kadın doldurdu. Mussolini sonrasi faşist sağ, demokrat ve liberal merkez sağ siyasetçilerle geçmişte bırakılmıştı. Mussolini sonrası kurulan İtalya Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı Hıristiyan Demokrat lider Alcide de Gasperi, Mussolini yıllarında tutuklanan, hapiste ölmek üzereyken Vatikan’ın çabalarıyla kurtarılan, 15 sene Vatikan’da kütüphanecilik yapan demokrat bir liberaldi. De Gasperi, ilk hükümetine komünistleri, sosyalistleri dahil etmiş, faşist İtalya’yı geçmişte bırakmak için farklı kesimleri bir araya getirmiş, sağ siyaseti faşist köklerinden arındırmış, merkeze taşımıştı.
Fakat de Gasperi’nin mirası taşınamadı. İtalya siyaseti bitmeyen koalisyon kavgaları, tutulmayan seçim vaatleri, yolsuzluk skandalları, Berlusconi gibi koltuğunu bırakmayan yaşlı siyasetçileri ile geniş bir boşluk bıraktı. Ülkede yaşanan ekonomik sorunları, gelir adaletsizliği gibi konulara çözüm bulamayan siyasetin yarattığı boşluğu Giorgia Meloni doldurdu. Güçlü bir saha çalışması, ülkede yaşanan sorunların hepsini göçmenlere bağlayan bir “netlik”, genç ve karizmatik bir kadın lider, diğer siyasi partilerin politika üretmediği, fakat halkın her gün konuştuğu asayiş, sokak güvenliği, göç gibi konulara radikal çözümler puan getirdi.
Sanırım Türkiye dahil dünyanın bütün ülkelerdeki siyasetçilerinin de bir sabah “Giorgia Melonilerin” başbakan olduğu bir güne uyanmaması için silkelenmesi, halkın yaşadığı sorunları gündeme getirmesi, kayıkçı kavgasını bırakıp halkın kafasındaki “nasıl, ne zaman” sorularını cevaplaması ve sahaya inip halkın gözüne bakması gerekiyor. Burada da en büyük pay liberallere, demokratlara, merkez sağ ve solculara düşüyor. Halkı radikal uçlara iten sorunlara makul ve hukukun temel ilkelerine uygun çözümler bulunmadıkça, bu sorunlar radikallerin, Mussolini hayranlarının tekeline giriyor.
Demokratların yarattığı boşluğu, Meloniler dolduruyor.