İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, geçen hafta, “İstanbullu çiftçilere destek” hizmeti için gittiği Çatalca’da, kendi siyasi geleceği hakkında da işaretler veren bir konuşma yaptı. “Yılmak yok, yolumuza devam edeceğiz” diyen İmamoğlu, ilk amaç olarak yerel seçimlerde İstanbul’u kazanmayı önüne koydu.
“Hatalarımız olabilir, bazı yanlışlar yapmış olabiliriz ama o yanlışlarımızı da gidererek vatandaşlarımızı memnun etmeye devam edeceğiz. Göreceksiniz, umutla ayağa kalkın. Biz, hem bundan sonraki İstanbul seçimini hem de İstanbul’un ilçe seçimlerini kazanmaya devam edeceğiz. Bununla yetinmeyeceğiz, ülkemizin makûs talihini yenemediğimiz bu seçimde bir sonraki seçimde yenme konusunda da kararlı çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Yılmak yok, yolumuza devam edeceğiz. Unutmayınız; buradaki kardeşiniz, asla vazgeçmeyen bir kardeşiniz. Bunu herkes bilsin.”
Mayıs 2023 seçimlerinden CHP’de değişim arayışları ve tartışmaları patladı ve gözler İmamoğlu’na çevrildi. CHP’lilerle toplantılar yaptı İmamoğlu, partinin eski genel başkanlarıyla bir araya geldi ve tabanı yokladı. Ama herhalde bu faaliyetlerinden umduğunu elde edemedi ve genel başkanlık için gerekli yeşil ışığı alamadı. O da rotasını belediye başkanlığına çevirdi.
Çatalca’daki konuşmanın mesajı, tevile ihtiyaç duymayacak kadar açıktı: İmamoğlu, eğer sonradan yeni bir yol haritası belirlemezse, bu dönem CHP Genel Başkanlığına soyunmayacak, 2024’te halen oturmakta olduğu koltuğu için yarışacak ve 2028’de de Cumhurbaşkanlığına aday olup kazanmaya çalışacak.
“Akılcı” hesap
Liderlik hesaplarını bir sonraki döneme erteleyen bu plan, “akılcı” bir plan gibi gözüküyor. Çünkü İBB Başkanlığı, cumhurbaşkanlığına hazırlanmak için iyi bir adres! Ülkenin en büyük şehrinin başkanı, doğal olarak, hem devasa kaynaklara hükmediyor ve hem de her daim halkın gözünün önünde duruyor. Nitekim İmamoğlu da beş yıl öncesine kadar adı sanı bilinmeyen bir belediye başkanıydı. Memleketin isminden en çok söz edilen aktörlerinden ve kısa sürede cumhurbaşkanlığının en güçlü adaylarından biri haline gelmesi, İBB Başkanlığıyla oldu.
Dolayısıyla, plan doğrultusunda, İmamoğlu 2024 seçimlerine girer ve bir zafer daha kazanırsa, muazzam bir avantaj sağlar. Zira İstanbul’u iki –hatta üç- defa kazanmış olur ve moral açıdan üstün bir pozisyona oturur. İcracı bir konumda bulunması ve gündemde hep yer tutacak olması da, onun gücüne güç katar.
Eğer senaryo bu şekilde akarsa, 2028 yılına İmamoğlu, on yıldır Türkiye’nin nabzını tutan İstanbul gibi bir şehir yöneterek hatırı sayılır bir yönetim tecrübesi biriktiren ve kazandığı seçimlerle partisinin dışında da geniş ittifaklar kurma becerisini kanıtlayan bir aktör olarak girer. Bu zengin arka plan onu, muhalefetin doğal cumhurbaşkanı adayı haline getirir ve onun adaylığının önünde durmak zorlaşır.
Cevabını arayan sorular
Plan, güzel! Önümüze acele etmeyen, hedefe adım adım ama emin adımlarla ilerleyen, gücünü bilen ve bunu tahkim eden, vakti geldiğinde de ana hedefi için kendini ortaya koyan bir İmamoğlu portresi sürülüyor. Peki, hesaplı ve akılcı olduğu izlenimi uyandıran bu güzel plan tutar mı?
Plandaki akılcılığın, kâğıt üzerindeki bir akılcılık olduğunu düşünüyorum. Kâğıt üzerinde dört başı mamur bir planın ise, gerçek hayatta ne oranda tatbik edilebileceği belirsizdir. İmamoğlu bakımından cevabını arayan iki temel soru var:
İlk soru, ikincisine nazaran, daha kolay bir soru: İmamoğlu’nun adaylığı garanti midir? Bulunduğu makamla yetinmeyeceğini belli eden iddialı bir İmamoğlu’nu CHP aday yapar mı? Bir tehlike odağı olarak görülüp yolu kesilebilir mi?
Gerek parti içinde ve gerek İstanbul’da birlikte çalıştığı belediye başkanlarından İmamoğlu’na karşı itiraz seslerinin artması, kafaları bulandırmıyor değil. Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun (İmamoğlu yüzünden sokağa çıkamıyorum) ve Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin (CHP kimsenin kariyer yapma yeri değildir) onun hakkında kullandığı sözler, kavgada bile söylenmez.
Mamafih İmamoğlu’nun ciddi bir popülaritesi var; bunu kullanarak partide önüne konması muhtemel bariyerlerin üzerinden atlayabilir ve aday olabilir. O vakit de, daha mühim olan ikinci soru devreye girer: İmamoğlu, seçimi kazanır mı?
2019’da İmamoğlu, bir nevi olağanüstü şartların bir araya gelmesiyle kazanmıştı. Aynı kazanda pişmeyecek İYİP ve HDP, ona tam destek vermişti. İmamoğlu da AK Parti’nin ağır toplarından Binali Yıldırım’ı bu sayede geçmişti. Peki, 2024’te İmamoğlu, bu sihirli formülü koruyabilecek ve tekrar pazara sürebilecek mi?
Kolay değil! CHP’de tabanın siyasi motivasyonunu kaybetmesi, partideki taht kavgasının yerel seçimleri ikincil kılması ve topluma umut verecek bir liderliğinin olmaması gibi CHP içi sorunlar bir yana, 2018 manzarası için halledilmesi gereken iki büyük mesele var.
İlki, İYİP. Mayıs 2023 yenilgisinden sonra Millet İttifakı sona erdi ve İYİ Parti ile CHP’nin arasına da mesafe girdi. Eğer bu mesafe kapanmazsa, İmamoğlu’nun seçimi almasının olanağı kalmaz. İki partinin yeniden işbirliği yapması mümkün ama artık bu da çantada keklik değil. Olası bir seçim birlikteliği için İYİP’in bu sefer elini yüksekten açacağı ve daha talepkar olacağı muhakkak. CHP’nin 2018’den daha büyük bir bedel ödemesi gerekecek, bu da partide başka çatlaklar yaratabilir.
Açılmadan kapanan defterler
İkinci mesele ise, HDP. 2019’dA HDP tam kadro, iktidara karşı muhalefet adaylarının arkasında durmuştu. Fakat son seçimlerde alınan başarısızlığın ardından HDP’nin önde gelen isimleri, ısrarla 2024’te farklı bir siyasi tavır koyacaklarını belirtiyorlar. Eğer HDP, bugünlerde vurguladığı gibi, seçimlere kendi adaylarıyla girme kararlılığını sürdürürse, bu durum İmamoğlu için telafisi zor bir tablo oluşturur.
Elbette HDP seçmenin politik bilincinin ve stratejik oy verme kabiliyetinden bahsedilebilir. Dolayısıyla partisi aday gösterse de HDP’lilerin kendi adaylarının kazanamayacağını bildiklerinden iktidarın adayına karşı İmamoğlu’nu tercih edecekleri düşünülebilir. Kısmen haklılık payı içerir bu tahlil. Lakin HDP’nin mutlak desteği ile kerhen desteği farklı sonuçlar üretir; bu da İmamoğlu aleyhine ciddi bir açığa sebebiyet verir.
Hülasa, siyaset, mutlak bir rasyonellik alanı değildir. İşler umulduğu gibi tıkır tıkır yürümez. Uzun vadeli hesaplar sağa sola çarpar. Planlar, her zaman kitaba uygun cereyan etmez. Beklenmedik bir olay, bütün hesapların altını üstüne gelir. Müspet ya da menfi manada kimsenin aklına gelmeyen bir hadise, birileri için yeni bir sayfa açarken birilerinin de defterini kapatır.