Çok gizli ve Illuminati’den bile etkili bir örgüt olan Güzellik Standartlarını Ayarlama Enstitüsü, boyalarla, dövmeyle, ağdayla, yakarak, sökerek bin türlü muameleyi kaşlara reva görmüş. Zamana ve kültüre bağlı olarak, makbul olan kaş tarifi hep değişmiş. Mesela Eski Mısır’ın erkekleri de kadınları da kalın, siyah, belirgin kaşlara sahip olmak için siyah oksit, kömür gibi şeyler kullanmışlar. Japonya’da 8. yüzyılda hikimayu denen, kaşların tamamen alınıp, alnın epeyce yukarısında flu ve kalın bir şekilde yeniden çizildiği bir uygulama yaygınlaşmış, 1870’de devlet tarafından yasaklanana kadar da sürmüş. İngiltere’de 1. Elizabeth döneminde (1500’lerin ikinci yarısı) kaşları tamamen almak hatta saçların da bir kısmını alarak alnı açmak yüksek statü göstergesi olmuş. Bazı kültürlerin “arasına dom dom kurşunu değdi” deyip yücelttiği birleşik kaşları, diğerleri “kusur” görüp ayırmış. İran’da birleşik kaşlar uğruna ne şiirler yazılıp efsaneler türemiş. Osmanlı’da ince, kavisli, uzun kaşlara keman teşbihinin suyunu çıkaran nice şiirler yazılıp şarkılar bestelenmiş. Kaşların nefes aldığı, bir nebze kendi haline bırakıldığı Antik Yunan ve Roma gibi zamanlar ve kültürler de olmuş. Ünlü ressam Frida Kahlo’nun alamet-i farikası olan birleşik kaşları hala, bıyıkları ile beraber, feminist tavrının ve özgünlüğünün de sembolü olarak anılıyor. Model Sophia Hadjipanteli ise önceleri zorbalığa maruz kalıp rahatsız olduğu ama sonra sahiplenerek gururla taşıdığı kaşları sayesinde ünlendi.
Mısır’ın Tanrılarından Horus’un sembolü, uzun ve belirgin kaşların ilham kaynağıymış.
Japonya- Ugetsu filminde Machiko Kyō ve hikimayu yapılmış kaşları.
İngiltere- E. Sydenham portresi, ressam George Gower, 1585. Victoria & Albert Museum.
İran ve Tacikistan’dan güzellik sembolü birleşik kaşlar.
Osmanlı’nın son döneminden bir fotoğraf.
Meksikalı ünlü ressam Frida Kahlo.
Yunan model Sophia Hadjipanteli.
Bir avuç kıl, statü ve güzellik sembolü olarak işte böyle bir sergüzeştle şekilden şekile girmiş. Güzelliğin, sosyal ilişkiler ve yapıyla ne kadar ilişkili olduğunu, zamana, mekana ve kültüre göre nasıl farklı yorumlanabildiğini ise kaşlar vesilesiyle bir kez daha anmış olalım.
Elif Akyol