Kurdish Studies Center (KSC), Amedspor’un maruz kaldığı hak ihlallerini araştıran bir rapor yayınladı. “Kesk û Sor û Zer: İnat, Umut, Futbol”* başlığını taşıyan bu rapor, 19 Aralık 2016 tarihinde trajik bir trafik kazasında hayatını kaybeden takımın efsane kaptanı Şeyhmus Özer’e ithaf edilmiş.
Bu çalışmada takımın eski ve yeni yöneticileri ile taraftar gruplarının temsilcilerinden oluşan 10 kişiyle yarı yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilmiş. Yine taraftar gruplarından gelen katılımcılarla iki odak grup görüşmesi yapılmış. Ayrıca çalışmada, takımın Amed ismini aldığı tarihten bu yana hakkında çıkan haberleri içeren bir medya taramasına yer verilmiş. Medya taramasında bulunan 6.440 haber çeşitli etiketlerle tasnif edilmiş, içlerinden örnek vakalar seçilerek katılımcılara sorulmuş ve yaşananların daha iyi anlaşılması hedeflenmiş.
Raporda Amedspor’un maruz kaldığı hak ihlalleri yedi başlık altında toplanmış:
Amedspor’un isminin kriminalize edilmesi
Siyasilerin hedef göstermeleri
Deplasman yasakları
Fiziki saldırılar
Siyasi saikle verilmiş cezalar
Ekonomik ayrımcılık
Diğer hak ihlalleri (saha kapama, para cezaları, futbolculara verilen cezalar, gerekli güvenlik önlemlerinin alınmamasıyla ayrımcılık yapılması veya aşırı güvenlik tedbirleriyle hareket kısıtlamasının getirilmesi vb.)
“Türkiye’de liglerde Amedspor diye bir takım olmayacak”
Her bir ayrımcılığa dair çok sayıda örnek var bu araştırma raporunda. Takımın başına gelen felaketlerin en büyük nedeni, ismi; 2014’te çözüm sürecinin yarattığı yumuşama zemininde Amed ismini aldıktan sonra takım çeşitli çevreler tarafından adeta linç edildi. Mesela Ortadoğu gazetesinde yer alan bir yazıda, bu “menfur adıma” karşı İstiklal Mahkemelerini ihya etme arzusu dile getirildi:
“Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor’un adı Amedspor olarak değiştirilirken renkleri de yeşil, sarı, kırmızı oldu. Bu haberi yönlendiren okurun notuysa şöyle: Diyarbakır’ı, bu kadim Türk şehrini Türkiye Cumhuriyeti topraklarından siyasi olarak ayırma girişiminde atılan menfur adımlardan biri daha. Temenni ederim ki bir gün Türkiye’de İstiklal Mahkemeleri tekrar kurulur ve bu hainler yargılanıp hak ettikleri cezaya çarptırılırlar. Ve ahirette Zebaniler de bunları ‘Hoşamedi’ diye karşılayıp nar-ı cahime yerleştirirler.” (s. 29)
Amedspor, siyasilerin de öfkesini her daim üzerine çekti. Misal, Kasım 2019’da dönemin İçişleri Bakanı, Amedspor’u “Terör örgütünün direkt talimat verdiği bir spor kulübü” olarak niteleyip ateşlere attı. Mart 2023’te oynanan Bursaspor-Amedspor maçının ardından partisinin grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, kendilerine göre Amed diye bir yerin var olmadığını, Amedspor’dan da bahsedilemeyeceğini kesin bir dille buyurdu.
Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ ise, Bursa’ya yaptığı ziyarette Bahçeli’nin açtığı bu yolu derinleştirdi:
“Size söz veriyorum. Türkiye’de liglerde Amedspor diye bir takım olmayacak. Diyarbakırspor ligde yerini alır ama Amedspor’a müsaade etmeyeceğiz.” (s. 31)
Amedspor’un bu tarzda düşmanlaştırılması, kaçınılmaz olarak, birtakım menfi sonuçları da beraberinde getirdi, getiriyor. Siyasilerin açıklamalarından cesaret alan kamu görevlileri Amedspor’un aleyhine ve rakiplerinin lehine bir tavır geliştirdiler/geliştiriyorlar. Takım sistematik ayrımcılığa uğradı/uğruyor ve hep haksız rekabet koşullarında mücadele etmek zorunda kaldı/kalıyor.
Sekiz yıldır dış saha maçlarına taraftarlarını götüremiyor Amedspor; dünyada herhalde bu yasağın bir başka örneği yoktur. Deplasmanlarda yöneticilere, futbolculara ve takım otobüsüne fizik saldırılarda bulunuluyor. Taraftarlarının ırkçılık karşıtı tezahüratta bulunmaları, “Kobanê’ye ses ver” pankartı açmaları ve oyuncularının galibiyeti zafer işaretiyle kutlamaları, Amedspor’un Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na (PFDK) sevk edilmesine neden oluyor.
İşin ironik tarafı sürekli ayrımcılığa tabi tutulan bu kulüp, PFDK tarafından “ayrımcılık ve ideolojik propaganda” cezasına en fazla çarptırılan kulüp oluyor. Kasım 2014-Haziran 2023 tarihleri arasında PFDK toplamda 20 tane “ideolojik propaganda” cezası vermiştir ve bu cezaların tamamının muhatabı Kürt illerinin takımları olmuştur (Amedspor 12, Dersimspor 3, Van Büyükşehir Belediyespor 2, Cizrespor 1, Kurtalanspor 1 ve Diyarbekirspor 1 ceza).
“Kürt kimliğine bağlılığın bir sembolü”
KSC’nin verilerine göre Amedspor’un taraftar sayısı Diyarbakır’da 250 binden ve Türkiye genelinde de 1 milyondan fazla. Amedspor’u ikinci kulübü olarak görenler de hesaba katıldığında, Kürtlerde futbolla münasebeti olan 18 yaş üzeri her dokuz kişiden birinin Amedspor’la ilgilendiği görülüyor.
“Etnik kimlik temelinde takımın kurumsal desteklerden mahrum bırakılması, sistematik şiddete maruz kalması, Amedspor’u Kürt kimliğine bağlılığın bir sembolü haline getiriyor.” (s. 8)
Rapor, Amedspor’a hem taraftarlarının hem de karşıtlarının benzer bir kimlik biçtiğine işaret ediyor. Yöneticileri ve destekçileri nezdinde de, devlet kurumlarının ve rakiplerinin büyük bir kısmının gözünde de Amedspor, bir şehir takımı olmaktan öte bir mana taşıyor. Bu mananın, takımın hem serveti hem de laneti olduğunu söylemek mümkün.
Serveti; çünkü taraftarlar bu manadan ötürü takıma bağlanıyorlar. Laneti; çünkü devlet bu manadan ötürü takıma cendereye alıyor. Lakin devletin takımı giderek daha fazla kıskaca alması, taraftarın takımdan soğuması sonucunu doğurmuyor. Aksine üzerindeki baskı artıkça Amedspor’a olan teveccüh de büyüyor.
Rapora yazdığım Sonsöz’de futbolun iki yüzünün bulunduğuna değinmiştim. Menfi yüzüyle futbol ayrımcılıkları körükleyebilir, çatışmaları derinleştirebilir, birlikte yaşamaya dair değerleri örseleyebilir. Ne yazık ki Amedspor hep bu menfi yüzünün acılarını çekti. Ancak futbolun çoğulcu ve kapsayıcı bir birlikte yaşam kültürüne dayanak olabilecek müspet yüzü de vardır. Eğer barışçıl bir anlam yüklenirse futbol, farklı kimliklerin bir arada yaşama iradelerini güçlendirebilir.
“Çerçevesi iyi belirlenmiş bir politikayla futbol toplumsal uzlaşmaya pozitif yönde tesir edecek şekilde kullanılabilir. Amedspor da, bu meyanda, bir gerginlik, ceza ve kavga konusu olmaktan çıkarılabilir. Bunun için evvela, Amedspor’a yönelik diğer kulüplerden ama hassaten kamudan kaynaklanan ayrımcılığın son bulması gerekir.” (s.60-61)
Hâsılı, çare belli; mesele, bu çareyi hayata geçirecek iradeye sahip olmakta.
* Kurdish Studies Center; “Kesk û Sor û Zer: İnat, Umut, Futbol”, 2024, Diyarbakır