Kemal Kılıçdaroğlu, 2019 yerel seçimlerinde stratejik bir adım attı ve iktidardaki Cumhur İttifakı’nın karşısına Millet İttifakı’nı çıkardı. İYİ, SP ve DP’nin içinde yer aldığı ittifak, 2023’ün provası olarak da nitelendirilebilecek yerel seçimlerde hatırı sayılır bir başarının altına imza attı. 11 büyük şehir belediyesinin kazanılması ve Türkiye’nin nüfusunun yaklaşık üçte ikisinin yaşadığı yerlerde yerel iktidar olunması, hem Kılıçdaroğlu’nun konumunu tahkim etti ve hem de AK Parti iktidarına o güne kadarki en büyük darbeyi vurdu. “Erdoğan her hâlükârda kazanır” efsanesi, 2019’da ağır bir yara aldı.
CHP Genel Başkanı, bu kritik başarının ardından, dikkat çeken iki hamle daha yaptı. Hamlelerden biri, toplumun geniş kesimleri nezdindeki menfi CHP algısını değiştirmeye yönelik bir söylem geliştirmesiydi. Kılıçdaroğlu, partisinin muhafazakârlarla, dindarla ve Kürtlerle sağlıklı ve güçlü bir siyasi ilişki kurmasını engelleyen tarihi yanlışlarını dillendirdi ve bir “helâlleşme”ye duyulan ihtiyacın altını çizdi.
İkinci hamle ise, Millet İttifakının genişletilmesiydi. 2022’in Şubat ayında, AK Parti’den ayrılan Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin de katılımıyla, ittifaktaki parti sayısı altıya çıktı.
Doğrusu iki hamle de kolay olmadı; çünkü hem CHP içinde ve hem de genel olarak muhalif kanatta, bunlara gerek olmadığı yönünde bastıranlar vardı. İtiraz edenlere göre; CHP zaten uzun süreden beri iktidar çemberinin dışındaydı, dolayısıyla nedamet getireceği ya da helâllik isteyeceği herhangi bir husustan bahsedilemezdi. Keza, AK Parti iktidarının en kilit noktalarını işgal etmiş aktörlerden teşekkül eden partilere muhalefet masasında bir yer açmanın bir manası da yoktu.
Fakat Kılıçdaroğlu bu iki itiraza karşı durdu. Bir taraftan –içeriğini ve metodunu netleştirmese de- helâlleşmenin üzerinde ısrar etti ve böylece CHP’nin eskisinden farklı bir çizgide ilerleyeceğini gösterdi. Diğer taraftan da iktidara karşı zemini güçlendirmek için masayı büyütmekten taviz vermedi. Beraber hareket etmelerinin değerini savundu ve Altılı Masa’nın seçime ve seçim sonrasına dönük önemli metinler üretmesine önayak oldu. (Millet İttifakının birliğinin korunmasında Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Saadet Partisi’nin oynadıkları rol düşünüldüğünde, muarızlarına karşı tarihin Kılıçdaroğlu’nu haklı çıkardığı söylenebilir.)
Keskin virajı dönmek
İzlediği bu yapıcı siyasi çizgiyle Kılıçdaroğlu, doğal bir cumhurbaşkanı adayı kimliği edindi. Doğru, süreç içinde başka isimler de gündeme geldi ama Millet İttifakının altı partili bir yapıya evirilmesinden sonra Kılıçdaroğlu en güçlü aday oldu. Çünkü hem ittifakın mimarıydı, hem ittifak içindeki en büyük partinin genel başkanıydı ve hem de adaylık için adı geçen diğer isimler de kendi partisinin mensubuydu.
İttifak içinde bir tek İYİP’in onun adaylığına karşı çekinceleri vardı. Bu çekinceler geçen hafta ciddi bir krize de sebebiyet verdi. İYİP önce Masa’dan kalktı, ardından tekrar Masa’ya geri döndü. Nihayetinde beklenen oldu ve Kılıçdaroğlu, Millet İttifakının ortak adayı olarak ilan edildi. Millet İttifakı böylece en keskin virajı döndü ve kendini seçimlere bütünlüğünü koruyarak taşıdı.
Millet İttifakının adayının belli olmasından sonra, gözler HDP’ye çevrildi. HDP Eşgenel Başkanı Mithat Sancar, cumhurbaşkanlığı seçimlerine kendi adaylarıyla girmelerine dair kararlarını, deprem nedeniyle yeniden değerlendirmeye aldıklarını ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığının duyurulmasının da bu değerlendirme sürecinde dikkate alınacak en önemli faktör olduğunu söyledi.
HDP’nin tutumunun ne olacağı hakkında fikir yürütürken, akılda tutulması gereken üç husus var:
Bir, HDP yönetimi daha Millet İttifakı’nın adayı kesinleşmeden, olası adaylar içinden Kılıçdaroğlu’na yakın olduğunun işaretini vermişti.
İki, ciddi araştırmalar HDP seçmeninin en sıcak baktığı ismin Kılıçdaroğlu olduğunu gösteriyor.
Ve üç, HDP ile ittifak eden diğer partilerin de tercihleri Kılıçdaroğlu’ndan yana.
Dolayısıyla HDP’nin tabanda ve tavanında Kılıçdaroğlu’nun ismi üzerinde bir mutabakat var.
Yeni bir kriz
Mamafih HDP ortak adaya destek olmak için bir şartı ileri sürüyor: Şeffaf bir diyalog ve müzakere. Aslında yeni bir şart değil bu; tâ Eylül 2021’den itibaren HDP bu konumda duruyor. Nitekim Sancar, bu çerçevede, Kılıçdaroğlu’nu HDP’ye beklediklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu da siyasetin doğasının bütün toplumsal kesimler ve onların temsilcileriyle görüşmeyi gerektirdiğini ve bu bağlamda kendisinin de HDP ile görüşeceğini ifade etti. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu, HDP’nin bu beklentisine ve talebine cevap verecektir.
Eldeki bütün bu verilere bakıldığında görünen şu: HDP’de rüzgâr, cumhurbaşkanlığı yarışında bir aday çıkarmama ve Kılıçdaroğlu’na destek verme yönünde esiyor.