Kılıçdaroğlu zorlu bir sürecin sonunda muhalefetin başkan adayı olduğunda sakindi. Yumruğunu masaya vurmadan, kükremeden, süreci yönetti. Sosyal demokrat, muhafazakar, milliyetçi, solcu, sağcı… Hep birlikte, Ankara’da yeni bir başlangıç yapıldı.
Saadet Partisi Genel Merkezi’nin önünde toplanmış o insanlar bir umudun peşinde. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’ne geldiğinde, onu orada da kalabalık bir topluluk bekliyordu. “Kazanamayacak” diye dışlanan adam, istediği yerdeydi.
Bu noktaya gelmesi kolay olmadı. CHP gibi bir kurucu devlet partisini değiştirmek zordur. Baykal CHP’sini ve o günleri hatırlayalım… CHP, Avrupa Birliği sürecine direniyordu. “Her gün önümüze bir uyum yasası getirmeyin artık” diye bağıran CHP Genel Başkanı, Baykal’dı.
Azınlık vakıflarının gaspedilen mallarının iadesine karar veren kanuna öfke saçansa, CHP yöneticilerinden Onur Öymen’di. Baykal, Kürtçe televizyonun da karşısına dikilmişti. Dersim katliamı için iktidar özür dilerken, CHP sözcüleri, Dersim’deki vahşi saldırıları, insanlık dışı uygulamaları, bir “uygarlık projesi’’ olarak takdim ediyor, bu “proje”nin bölgeyi modernleştirmeyi amaçladığını öne sürüyorlardı.
Ordu, dönemin Anayasa Mahkemesi ve CHP, hepsi birlikte muhtıralar yayınlıyor, “367 üye olmadan Meclis açılamaz” saçmalığıyla, siyaset kilitleniyordu. 2010’da CHP’nin başına geçen Kılıçdaroğlu’nun yolculuğu, böyle bir CHP mirası ile başlamıştı. 10-15 yılın sonunda, CHP’de özgürlükler, Kürt meselesi ve ötekinin hakkı hukuku konusunda ciddi bir değişim yaşandı.
CHP’nin değişmez merkez kadroları değişti, yenilendi. Kılıçdaroğlu, yıllar sonra CHP başkanı olarak gittiği Diyarbakır’da yeni durumu şöyle özetliyordu: “CHP, bugün toplumun her kesimini kucaklamak istemektedir. Bu konuda ciddi adımlar attık.
Bölge insanı ile barışmak istedik ve barıştık. Kamplaşmayı değil, kucaklaşmayı bilmeliyiz ve bu çerçevede hareket etmeliyiz. İnsanlar inançlarından, dillerinden, kültürlerinden, yaşam tarzlarından veya kimliklerinden ötürü ötekileştirilmemeli.” Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu, Gültekin Uysal ve Meral Akşener’le birlikte 6’lı masa kurulduğunda, “dağılır” diyenler, masayı küçümseyenler, ciddiye almayanlar çoktu.