31 Mart seçimleri Türkiye siyasetinde yeni bir dönemin kapısını araladı. Seçmen, bütün dengeleri alt üst etti ve geleceğe dair hesapların tamamının yeniden yapılmasını sağladı. 2002’den beri DEM Parti ve AK Parti’nin domine ettiği ve iki partili bir siyasi yapının hüküm sürdüğü Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da da dikkat çekici bir tablo ortaya çıktı.
31 Mart’ta bu bölgelerde en çok merak edilen konu, kayyum ile idare edilen illerde seçimin nasıl neticeleneceğiydi. 2019 yerel seçimlerinde HDP/DEM Parti, 3 büyükşehir, 5 il, 45 ilçe ve 12 belde olmak üzere toplamda 65 belediye kazanmış, seçimlerin hemen ardından 59 belediyeye kayyım atanmıştı. 2024’te Kars’ın dışında kayyım atanan belediyelerin tamamına yakınında yönetime yeniden DEM Parti geldi.
Kesin olmayan sonuçlara göre DEM Parti, 31 Mart’ta 3 büyükşehir (Diyarbakır, Mardin ve Van), 7 şehir (Ağrı, Batman, Dersim, Hakkâri, Iğdır, Muş, Siirt) 58 ilçe ve 7 belde belediyesinde zafer elde etti. Toplamda 75 belediyeye tabelasını asan DEM Parti, 2019’da kaybettiği Dersim ve Ağrı’da yeniden, Muş’ta ise tarihinde ilk defa mutlu sona vardı.
Üç büyük şehirde DEM Parti’nin oranlarında büyük bir değişim gözlenmedi. 2019 ile kıyaslandığında DEM Parti Diyarbakır ve Van’da oyunu bir puan (Diyarbakır’da % 63’ten % 64’e, Van’da % 54’ten % 55’e) artırdı, Mardin’de ise aynı oyu (% 56) aldı. Van’da 14 ilçenin tamamı, Diyarbakır’da 17 ilçenin 13’ü, Mardin’de 10 ilçenin 6’sında ipi göğüsleyen DEM Parti, Urfa’da da 45 yıl sonra yeniden kazanılan Hilvan da dâhil olmak üzere, ilk defa 7 belediye ulaştı.
DEM Parti’nin oyu Batman’da % 64, Siirt’te % 50, Hakkâri’de % 49, Ağrı’da % 50, Iğdır’da % 47, Muş’ta % 40 ve Tunceli’de % 40 oldu.
Sandığa yansıyan bu resmin anlamı, 2016’dan beri ısrarla sürdürülen kayyım siyasetinin halk nezdinde mahkûm edilmesidir. Kayyımlık, Kürtlerin seçme ve seçilme özgürlüğünü askıya alan ve Kürtlerin siyasi tercihlerini anlamsızlaştıran bir sömürge uygulamasıydı. Kayyımlar halka güvenmiyordu, belediyenin kritik makamlarına dışarıdan atamalar yapıyorlardı. Belediyenin malını-mülkünü, devlet kurumlarının üstüne geçiriyorlardı. Kayyım belediyelerinde yolsuzluk iddiaları arşı âlâya yükseliyordu. Halk, 31 Mart’ta sömürge valisi edasıyla iş gören kayyımlığa, bir daha yerden kalkmamacasına sert bir tokat atı.
1 Nisan’dan sonra tekrar kayyım felaketi yaşanır mı, bilinmez. Ancak 31 Mart’tan sonra bu ihtimalin artık daha zorlaştığını söylemek mümkün. Üç sebepten: Bir, hendek barikat olayları ve darbe teşebbüsü gibi kayyım atamayı kolaylaştıracak bir iklim yok. İki, iktidar artık daha zayıf; otoriterleşmeye dönük adımları atmasını mümkün kılan siyasi ve psikolojik üstünlüğünü yitirmiş durumda. Ve üç, kayyımlığın AK Parti’nin dibini oyduğu ortada. Buna rağmen kayyımlığa tekrar başvurursa, AK Parti bölgedeki silinişini hızlandırır.
İkinci ceket vakası
AK Parti’nin hem Türkiye genelinde hem de bölge özelinde zemin kaybetmesine neden olan birçok faktör var: Ekonominin harap hali, yoksulluk, hayat pahalılığı, liyakatsizlik, yolsuzluk, işsizlik, AK Parti’nin –kayyımda en üst haliyle görüldüğü üzere- sivilliğini kaybedip bir “devlet partisi” kimliğini kazanması, akla gelen ilk nedenler olarak sıralanabilir. Dindar-muhafazakâr mahalledeki aktör çeşitlenmesini de bu nedenlere eklemek gerekir. Bilhassa iki aktörden bahsetmek mümkün: Yeniden Refah Partisi (YRP) ve HÜDA-PAR.
31 Mart’ta % 7’ye yakın oy alan YRP’ye, Türkiye siyasetinin yükselen yeni yıldızı denilebilir. 2023 seçimlerine nispetle bu seçimlerde oylarını iki katına çıkaran Erbakan’ın partisi, seçimi üçüncü sırada tamamladı. Tabii YRP açısından en parlak sonuç, partinin Urfa’da büyükşehir belediyesini kazanmasıydı. AK Parti, kalesi olarak gördüğü bu şehirde, ikinci defa “ceketi koysak kazanırız” cümlesinde ifadesini bulan altı boş güvenin ve vatandaşı kale almayan kibrinin kurbanı oldu.
HÜDA-PAR bazı şehirlerde üzerinde durulması gereken bir çıkış yakaladı. HÜDA-PAR, iki ilde % 10’u (Batman % 16 ve Bingöl’de % 11) ve üç ilde % 5’i (Diyarbakır % 7, Muş % 5, Bitlis % 5) aştı, diğer illerde ise cüz’i bir oy kazandı. Bilhassa Batman sonuçları ilginç; zira burada HÜDA-PAR AK Parti’yi sollayarak ikinci parti oldu.
Evet, HÜDA-PAR siyasetin genel dengelerini değiştirecek, Türkiye’de veya bölgenin genelinde ağırlık merkezi teşkil edecek bir kuvveti haiz değil. Ancak bu partinin sahip olduğu oylar, nispeten seçmen sayısının az olduğu ve AK Parti ile DEM Parti arasında ciddi rekabetin yaşandığı bazı yerlerde, AK Parti’nin kaybetmesine yol açtı. YRP ve HÜDA-PAR’ın kendileri kazanmasalar da AK Parti için kaybettirici bir rol oynamaları, muhtemelen ne AK Parti’nin ne de DEM Parti’nin öngörebildiği bir hadiseydi.
Taşıma seçmenle siyaset
31 Mart muhalefetin başarısı oldu ama bu başarı iktidarın seçmen iradesini gasp etmeye dönük uygulamalarını unutturmamalı. Projektörleri özellikle AK Parti ile DEM Parti arasında kıran kıran bir mücadelenin olduğu il ve ilçelere çok sayıda asker ve polisin seçmen olarak taşınmasına tutmak icap eder. Polis ve askerler sabahın erken saatlerinde, gerçekte seçmeni olmadıkları yerlere otobüsle getirildiler, oy verdikten sonra da götürüldüler. Yaşananların hepsi hem vatandaşlar hem de DEM Partili vekiller ve adaylar tarafından kaydedildi ve kamuoyunun bilgisine sunuldu.
Görüntüler gerçekten çok çarpıcıydı. Asker ve polisler, muhtemelen hayatlarında ilk defa gördükleri bu il ve ilçelerde olmalarının, ahlâken açıklanamayacak bir durum olduğunun farkındaydılar. O nedenle kendilerine haklı olarak gürleyen Kürtlere karşı süklüm püklümdüler, hesap soran Kürtlere karşı verilecek bir cevapları yoktu. Çünkü doğrudan demokrasinin namusuna el uzatan bir rezillik suçüstü yakalanmıştı.
“Konuş, sen nerelisin?” diye çıkışan bir yaşlı Kürdün önünden başı önünde ve sessizlikle geçen asker ve polislerin görüntüsü, bu seçimin hafızalara kazınan görüntüsü oldu. Zira bu görüntü, hem iktidarın seçim kazanmak adına hukuku ne denli pervasızca çiğnediğini, hem de ahlaki çöküntünün vardığı derinliği ele veriyordu. İktidar kaybetti ama kötü kaybetti; sadece siyasi olarak altta kalmadı, aynı zamanda ahlaken dibe çakıldı. Taşıma suyla değirmen dönmeyeceği gibi taşıma seçmenle de siyaset yapılmaz. Asıl kayıp bu!