Seçime gidilirken gözlerin çevrili olduğu Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) son günlerde cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili peş peşe açıklamalar geldi. Fitili evvela HDP’nin taşıyıcısı olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı yaktı:
“Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendi adayımızı belirleme sürecinde, ilkelerimize uygun, mutabakat ile belirlenmiş ortak aday seçeneğine daha yakın olduğumuzu ilan ediyoruz. Değişim isteyen ve topluma karşı sorumluluk duyan ve başta muhalefet olmak üzere bütün toplumsal güçleri de bu tarihi sorumluluğun gereği olarak hem cesur olmaya hem de açık ve şeffaf bir şekilde sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.”
“Ortak adaya yeşil ışık” olarak yorumlanan bu gelişme, muhalif çevrelerde memnuniyet yarattı. Ancak HDP’nin ne olursa olsun muhalefetin -Altılı Masa’nın- adayını destekleyeceği yönünde oluşan hava, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın sözleriyle dağıldı:
“İlkesel yaklaşımlarımız elbette ki var. Bu ilkesel yaklaşımlarımızı zamanı geldiğinde oturup konuşabiliriz, zamanı geldiğinde müzakere edebiliriz, zamanı geldiğinde diyalog içinde olabiliriz. Ama HDP’nin şu anki kararı kendi adayıyla seçimlere gitmektir. HDP olarak en kısa zamanda kendi cumhurbaşkanı adayımızı Türkiye halklarıyla paylaşacağız.”
Buldan’ın ifadeleri, bu kez, muhalif camiada HDP’ye dönük bir öfke kabarmasına yol açtı. HDP’nin yeniden iktidarın kayığına bindiği, pişmiş aşa su katmanın olacak bir iş olmadığı, AK Parti’ye iktidar yolunu zaten Kürtlerin açtığı, Kürtlerin bu gel-gitleri yüzünden hayati bir önem taşıyan seçimlerin kaybedileceği vb akıl yürütmeler üzerinden HDP taşa tutuldu. Partinin Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Buldan’ın konuşmasına açıklık getirme ihtiyacı hissetti.
“Bu cumhurbaşkanlığı seçimi rejimi değiştirmesi gereken bir seçimdir. Dolayısıyla herhangi bir seçim değildir. Bazı konuları müzakere etmek istediğimizi söyledik. Bu müzakere bizimle yapılmayacaksa kamuoyunda minimum yüzde 12 – 13 oyu görünen bir parti olarak kendi yolumuzda yürümeye devam ederiz. Kendi adayımızı çıkarırız.
“HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, 25 Ekim’deki grup toplantısında aday isimleri üzerinde komisyon kurulduğunu ve bu çalışmanın başlatıldığını açıkladı. Bugün Pervin Buldan’ın söylediği de bunu vurgulamış oldu. Bizle müzakere edilirse ortak bir adayda elbette buluşmak isteriz. Buluşulmuyorsa da kendi adayımızı belirleriz.
Ve nihayetinde Mithat Sancar, seçimlerde partisinin takip edeceği yolu açık bir dille ortaya koydu. Buna göre HDP hem kendi adayını çıkaracak hem de seçim gününe kadar muhalefet ile müzakerelere kapısını açık tutacaktı.
“Adayı şantaj ve tehdit olarak çıkarıyor değiliz. Halka verdiğimiz sözlerin icabını yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu ülkede aydınlığa doğru giderken herkesin sorumluluk alması gerekiyor. Bir hedefimiz var bundan vazgeçmiyoruz. Politikamızı şeffaf yapıyoruz. O nedenle adayımızı çıkaracağız. İkinci tura kalacak bir aday çıkaracağız. Demokrasi güçlerinin iki blok arasında kalmış ama ikisini de içine sindiremeyenler için bir aday çıkarıyoruz.
“Adayımızı ilan ettikten sonra seçimlerin doğasında olan açık diyalog ve müzakere yöntemi geçerli olabilir. Daha da açık konuşayım, biz adayımızı çıkardıktan sonra, Altılı Masa adayını çıkardıktan sonra gelin konuşalım, açık müzakere yönetelim derse biz hayır demeyiz.”
HDP’nin araçsal değeri
HDP’nin bu hamlesinden ve bu hamleye karşı gösterilen tepkilerden başlıca üç neticeye varılabilir:
1. Gerek tavan ve gerek taban düzeyinde muhalif camianın büyük bir kısmının HDP’ye çizdiği bir çerçeve var. Onların gözünde HDP’nin araçsal bir değeri var, bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak da, HDP’ye ancak kendilerine hizmet ettiği ölçüde bir kıymet atfediyorlar. Onlara göre, HDP’nin kendi başına bir ajandası olamaz olmamalıdır. Böylesine kritik bir dönemece girilirken HDP’nin kendi siyasi geleceğini düşünmesi ayıptır; ondan beklenen muhalefetin amaçlarını gözü kapalı kabul etmesidir.
HDP’nin her parti gibi özerk bir kimliğinin olduğunu gözetmeyen bu bakış, HDP’nin diğer muhalefet partilerinden bağımsız bir adım atmasını kabullenemiyor; bunu bir “ihanet” kılıfına sokuyor. Bir siyasi parti olarak menfaatlerini azamileştirmeye çalıştığında HDP, anında iktidarın yedek lastiği olarak yaftalıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı adayı çıkartacağını belirtmesinden sonra HDP’ye gösterilen tepkiler, bunu teyit ediyor. Ancak HDP’yi kendi sözü olmayan/olmaması icap eden ve varlığını muhalefetin geri kalanına adaması gereken bir kurbanlık koyun pozisyonuna indirgeyen bu yaklaşımın seçimler yaklaştıkça giderek daha fazla vurgulanır olması, muhalefete zarar vermekten öte bir işe yaramıyor.
“Elde var bir”
2. HDP, seçimin kaderini belirleyecek bir konumda olmasına rağmen, muhalefetle ilişkilerinde çok sorumlu davrandı. Olmayacak şartlar ileri sürmedi, bir müzakere için olabilecek en asgari istemlerde bulundu. Fakat muhalefet HDP’ye “elde var bir” nazarıyla yaklaştığından, HDP’den gelen makul seslere bile kulağını tıkadı. Hatta Altılı Masa’nın ikinci büyük partisi olan İYİ Parti, HDP’yi bir siyasi parti olarak görmediğini söyledi. Anayasa değişikliği gündeme geldiğinde, 2015’ten beri kanlı bıçaklı olduğu AK Parti bile HDP ile görüşürken, İYİ Parti hiçbir koşulda HDP ile bir araya gelmemekte ısrarcı oldu.
Muhalefetin bu tavrı, HDP’nin hem yönetimini hem de seçmenlerini rahatsız etti, elbette. Parti içinde; muhalefete, HDP’nin onlardan başka seçeneğinin olmadığını hissettirecek kadar yakın ve bağlanmış bir siyaset izlemenin doğru olmadığını belirten görüşler daha fazla seslendirilir oldu. İktidar ile muhalefet arasında daha ince ayarlı bir çizgide yürümeyi savunanların tesiri arttı. Evet, 2019’da bağırlara taş basılmıştı ama bu kez de fedakârlık salt HDP’ye düşmemeliydi. HDP, muhalefetin cebindeki garantili senet değildi; eğer muhalefet HDP’nin desteğini almayı arzuluyorsa, taşın altına elini koymalı, az biraz cesaret göstermeliydi.
Hülasa HDP’nin bu çıkışı, muhalefetin kendisiyle medeni ve demokratik bir irtibat kurmamasından duyulan rahatsızlığın bir dışa vurumu. HDP, muhalefete “Mecburi istikametimiz değilsiniz” diyor ve cumhurbaşkanlığı adaylığında dikkate alınmadıkları takdirde devreye sokulacak alternatiflerinin olduğuna işaret ediyor.
İkinci tur ve ağırlık merkezi
3. HDP’nin göstereceği aday ve izleyeceği kampanya, seçimin akıbetine doğrudan tesir edebilecek bir faktöre dönüşebilir. Hareket içinde güçlü bir ismin aday gösterilmesi ve cumhurbaşkanlığı seçiminin HDP’nin siyasi ağırlığının ölçüleceği bir tartı olarak kodlanması, HDP seçmeninin seçime daha fazla asılmasını sağlar. Seçim, bu takdirde, büyük bir ihtimalle ikinci tura kalır ve HDP’nin belirleyicilik katsayısı artar.
Nitekim HDP içinde, partiyi bir ağırlık merkezine dönüştüreceği düşüncesiyle, cumhurbaşkanlığı düğümünün çözülmesini ikinci tura bırakmak gerektiğini savunan bir akıl da var. Buna göre, yüzde 10-12’lik blok oy, ikinci turda HDP’nin hareket alanını genişletir. Her iki aday da seçilmek için mecburen HDP’nin kapısını çalar; bu da partinin manevra kabiliyetini artırır ve siyasi pazarlık şansını yükseltir. Binaenaleyh seçimlerin ilk turda bitmesi yerine ikinci tura kalması, HDP için daha yararlı ve daha uygun bir siyasi durum yaratabilir.
Ezcümle HDP kartlarını açmaya başladı; artık top diğer iki ittifakın sahasında…