1950’lerin sonu, 60’ların başı… Efsanevi kaptan Baba Recep, maç günü Beşiktaş Çarşı’da taraftarlarla buluştuktan sonra, onlarla birlikte slogan atarak Dolmabahçe Stadı’na yürürdü. Arkasında, uzun bir taraftar kitlesiyle, heyecan verici bir tablo ortaya çıkardı.
Biz, taşrada iki gün sonra ulaşabildiğimiz İstanbul gazetelerinden bu militan yürüyüşün büyüsüne kapılan Beşiktaşlı arkadaşlarımızı kızdırmak için, “Arabacılar geliyor” diye tempo tutardık. Gazeteler o dönemde başmuharrir yani başyazarlarıyla anılırdı. Yazar sayısı ikiyi-üçü geçmezdi. Spor sayfaları arka sayfaların iç kısmında yer alırdı. İstanbul-Tarsus arası, otobüsle 24 saatlik, trenle 48 saatlik yolculuk demekti. Fenerbahçe’nin, Beşiktaş’ın ve Galatasaray’ın yarıştığı lig, İstanbul Mahalli Ligi’ydi.
Her il kendi içinde futbol müsabakaları düzenlerdi. Türkiye çapında bir lig henüz kurulmamıştı. İstanbul Ligi’nin haberlerini, İstanbul Radyosu verirdi. Önemli maçların iki devresini, çoğunun bir devresini, canlı yayınlardı. Evimizde radyo vardı. İstanbul Radyosu parazitliydi, maçın çoğu bölümünü cızırtıdan anlayamazdık. İstanbul’un maç oynanabilecek bir stadı vardı: Dolmabahçe.
Bütün takımlar orada ve genellikle çamur bir zeminde koştururdu. Yine bugün pek hatırlanmayan önemli ulusal/uluslararası kurallardan biri, sakatlanan futbolcunun yerine başkasının girememesiydi. Romanya milli maçıydı, kaleci Turgay sakatlandı. Bunun üzerine, Can, kaleci formasını giydi, milli takım, 10 kişiyle devam etti. Suudi Arabistan’da oynanacak olan ve oynanılmayan Süper Kupa finali, ülkemizin gündemini, günlerdir meşgul ediyor. Bu ülkenin en çok seyircisi ve maddi güç sahibi iki takımı Fenerbahçe ve Galatasaray yarışacaktı.
Olmadı. Birkaç gün önce, hakemin, saha ortasında yumruklandığı sahneye tanık olmuştuk. Onun kargaşası geçmeden Suudi Arabistan’daki maçın iptali dikkatimizi futbol dünyasına çevirdi. Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarları ve kulüp yöneticilerine bir destek de Beşiktaş’tan geldi. Beşiktaş’ı diğer kulüpler takip etti. Bir eğlence ve yarış amacıyla başlayan Süper Kupa finalinde, siyaset öne çıktı.
Atatürk posterleri, İstiklal Marşı, Ay yıldızlı bayrak; toplumun belli bir kesiminde, Suudilere tepkiye dönüştü. Zaten Arap dünyasına her zaman mesafeli duran bir kitle, bayrakları daha yükseğe kaldırarak, tepki alanını genişletti. Tabii, büyük kulüplerin, ülke kamuoyu üzerindeki etkisi inkar edilemez.
Büyük kulüplerin ortak tutum alması yeni bir durum. Şimdi bu düğüm nasıl çözülecek, ona bakacağız. TFF yara aldı. Futbol dünyamız ciddi bir yönetim krizine yuvarlandı. Eski Alman futbolcu ve teknik direktör Mario Basler’in şöyle bir sözü var: “Eğer top kaleciyi geçerse, genelde gol olur.” Kurallara uymayan, ortaya çıkan bedeli de üstlenir.