Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIMarksizmden önce devrim, terör, diktatörlük

Marksizmden önce devrim, terör, diktatörlük

Nasıl oldu? Bu devrim fetişizmi nasıl gelişti? Bir halk ayaklanması olarak devrimden, bir bakıma devrimin inkârı demek olan diktatörlüğe ilk yürüyüş nasıl gerçekleşti? Olası çatışma ve pazarlıkların bir tarafındakilere, “devrimse (devrim olduğuna göre) her şeyi peşinen kabul etmelisiniz” demeye getiren bu öz-kutsallık hissi, nasıl Marksist devrim teorisinin sınırlarını da aşıp tamamen keyfî, sübjektif bir belirsizliğe ulaştı?

[14-15 Ocak 2025] Bu reel ve düşünsel serüven günümüzden 235 yıl önce başladı. Fransız Devrimi ilk patlak verdiğinde, devrimci diktatörlük teorisi duyulmamıştı. Hattâ net bir devrim söylemi bile mevcut değildi. “Öncü” diye, “çelik çekirdek” diye, “profesyonel devrimciler” diye bir şey bilinmiyordu. États généraux’nun yeni vergileri onaylasın diye toplantıya çağrılması, yeni bir tartışma ve mücadele alanı yarattı. Umutların hızla yükselmesine yol açtı. Ana fikir, monarşiyi meşrutiyete zorlamaktı. Herkes acemiydi, herkes beceriksizdi. 20 Haziran 1789’da kral (herhalde çevresinin telkiniyle), tam bir salaklık yaptı. Ulusal Meclis adını almış bulunan Üçüncü Tabaka’nın (Tiers état) güçlenmesini aklınca engellemek için, normal toplantı salonuna tamirat gerekçesiyle kilit vurdurdu. Bunun üzerine yakındaki Tenis Kortu’nda toplananlar, “krallığın Anayasası kabul edilinceye kadar dağılmamaya” yemin etti.

Derken olayların spontane seyri, beklenmedik bir tırmanışa yol açtı. Bir kırılma noktası aşıldı, Baldırıçıplaklar (Sansculottes) sokağa döküldü ve “1789 Günleri” birbirini izledi. 14 Temmuz’da Bastille düştü. 4-5 Ağustos gecesi “feodal sistem” (yani büyük toprak sahibi aristokrasinin Ortaçağ kalıntısı bütün ayrıcalıkları) ilga edildi. 26 Ağustos’ta İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi’nin tamamı Meclisten geçti. 5 Ekim’de Paris’in yoksul ve emekçi kadınları Versailles’a yürüyüp, XVI. Louis’yi ailesiyle birlikte başkente dönmeye zorladı.

Bu radikalleşme karşısında korkuya kapılan soylular ve Üçüncü Sınıfın zenginleri, Fransa’dan kaçmaya başladı. Gittiler ve İtalya’da, Londra’da, Hamburg’da, giderek Viyana’da büyükçe émigré (sürgün) grupları oluşturdular. Avrupa’nın önde gelen taht ve tâc sahiplerini Fransız Devrimine karşı kışkırtmaya koyuldular. Bu, tarihte ilk defa devrimin uluslararasılaşması anlamına geldi. Sürgünde karşı-devrim birlikleri kuruldu; düzenli Prusya ve Avusturya ordularıyla da birleşerek 1792’den itibaren Fransa üzerine yürüdü. Aynı zamanda, daha önce hiç benzeri bir tecrübe olmaksızın uzayıp giden devrimin zorlukları, iç bölünme ve parçalanmaları beraberinde getirdi. Paris’i tehdit eden Brunswick Dükü’ne karşı 20 Eylül 1792’de kazanılan Valmy Muharebesi, Fransız Devrimi Savaşları’nın ilk zaferi oldu.

Ama kriz derinleşmeye devam etti ve önce Jirondenleri, ardından Jakobenleri, ardından onların da (parlamentoda sol tepede oturdukları için) Dağ veya Dağlılar (la Montagne, les Montagnards) diye anılan en radikal kesimini iktidara getirdi. Fransa ve devrim uğruna kapsamlı bir olağanüstü önlemler paketini yürürlüğe koydular. Genel seferberlik ilân edildi. Müdahaleci bir savaş ekonomisi uygulanmaya başladı. Her alanda merkeziyet yükseldi. 1793 Ocak başlarında Ulusal Konvansiyon bünyesinde bir Genel Savunma Komitesi kuruldu. 6 Nisan 1793’te yerini Kamu Selâmeti Komitesi aldı. 21 Eylül 1792’te ilân edilen yeni cumhuriyeti yerli ve yabancı düşmanlarına karşı savunmak, Birinci Koalisyon ile savaşmak ve Vendée eyaletinde başgösteren isyanı bastırmakla görevlendirilen bu komite giderek güçlendi. Temmuz 1793’te yeniden yapılandırıldı. Savaş hali gerekçesiyle, yasama, yargı ve silâhlı kuvvetler üzerinde geniş yetkilerle donatıldı. Aralık 1793’te Konvansiyon’un yürütme yetkileri de resmen Kamu Selâmeti Komitesi’ne devredildi. Böylece hem geçici hükümet, hem en yüksek mahkeme oldu. Aydınlanma Çağı’nın Kuvvetler Ayrılığı düşüncesi, 1791-1792’de giderek zayıflayıp, 1793’te yerini tamamen Kuvvetler Birliği’ne bıraktı.

İyi ama devrimin amacı tam tersi, yani özgürlük ve demokrasi değil miydi? Yok, dedi Jakobenler: onun da sırası gelecek, ama önce devrimin ne pahasına olursa olsun hayatta kalması lâzım. 25 Aralık 1793’te Konvansiyon’da söz alan Robespierre, bunun tarihte ilk defa net ve berrak teorisini kurdu. Yeni bir ayırım getirdi: anayasal hükümet ile devrimci hükümet. İkisinin ilkeleri farklı olmak zorundaydı. Önce devrimci hükümetin, “hürriyetin düşmanlarına karşı zorunlu ve geçici bir savaş” vermesi gerekliydi. Ancak ondan sonra anayasal hükümet, bir kere sağlam bir şekilde tesis edilmiş olan bu hürriyeti barış içinde koruyabilirdi.

Böylece 1792-93’de önce devrimci diktatörlüğün kendisi ve gene 1793’te teorisi vücut buldu. Uygulaması, yani “hürriyetin düşmanlarına karşı” o “zorunlu ve geçici savaş,” belki 40,000 insanın hayatına maloldu. Rejim her yerde “karşı-devrimciler” görmeye başladı. Toplum bir isteri nöbetine yakalandı. Rastgele iftiraya uğramaktan korkanlar, önce ben davranayım mantığıyla ihbar yarışlarına girdi. Haziran 1793 ile Temmuz 1794 arasında giyotin sürekli çalıştı. Resmen 16,594 idam kararı verildi ve infaz edildi. 10-12,000 dolayında da yargısız infaz gerçekleşirken, 10,000 kişi hapishanelerde can verdi. Zamanın devrimcileri övünçle kullandı Terör deyimini. Victor Hugo’ya son romanı 1793’ü (1874), Anatole France’a Allahlar Susamışlardı’yı (Les dieux ont soif, 1912) yazdırtan bu kan banyosu, ancak Thermidor Reaksiyonu’nun Robespierre’i ve müttefiklerini devirip onları da derhal giyotine yollamasıyla durabildi.  

Geriye zehirli bir düşünsel miras kaldı: Marksizmin “proletarya devrimi ve diktatörlüğü” projesi. Ve bir bakıma hiç son bulmadı. Tarih dışı bir sonsuzluğa dönüştü. Dünyanın hiçbir yerinde sıra Robespierre’in “anayasal hükümet”ine gelmedi. Devrimci diktatörlükler hep “iç ve dış düşmanlar”la çevrili yaşadı. Bitmeyen tahayyülleri bu oldu. Bu yüzden kâh şu, kâh bu ülke bir türlü demokrasiye hazır hale gelemedi. Adı ne olursa olsun, şiddete dayalı devrimlerle doğan diktatörlük rejimlerinin hemen hiçbiri kendiliğinden, kendi iradesiyle hukuk devletine evrilmedi.

- Advertisment -