Siyaset, birkaç gündür CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, katıldığı bir iftar programından sonra çektirdiği bir fotoğrafa kilitlenmiş durumda. Kılıçdaroğlu’nun bir seccadeye ayakkabısıyla bastığının göründüğü fotoğrafın sosyal medyada yayınlanmasının ardından, iktidar ve muhalefet arasında harareti düşmeyen ama son derece kısır bir tartışma patlak verdi.
Kılıçdaroğlu, hadisenin fark edilmesinden sonra seccadeyi görmediğini ifade etti ve üzüntülerini dile getirdi: “Üzgünüm, seccadeyi göremediğim için çok üzgünüm. Dünyada kimseyi incitmek istemem, hele milletimi asla. Buradan istismarcılık yapanları ve kullandıkları propaganda aparatlarını da milletimizin vicdanına bırakıyorum.”
Normalde, işin burada kapanması gerekirdi. Lakin sıcak bir seçim dönemine rast geldiği için, bu olay iktidar yanlıları tarafından elden geldiğince köpürtüldü, tepkiler kısa sürede bir linç formunu aldı. Muhalefeti destekleyenler de bu noktada topa girdiler ve taraflar birbirlerine karşı çektikleri kılıçları fütursuzca sallamaya başladılar. Alışılageldiği üzere bir kör dövüşüne dönen bu tartışmaya dair bir hususun altını çizmek isterim:
Kavgada yumruk sayılmaz!
İktidarda “kavgada yumruk sayılmaz” diyen bir ruh hali var. O nedenle Kılıçdaroğlu’nun bu fotoğrafını da elden geldiğince büyütecek ve bunu muhalefetin dini değerlere karşı saygısızlığının bir nişanesi olarak gösterecektir.
Nitekim Erdoğan işaret fişeğini çaktı ve bu mevzunun seçim döneminde mümkün mertebe abartılarak kullanılacağını ortaya koydu. Kılıçdaroğlu’nun seccadeye bilerek basmadığına şüphe yok; ama Erdoğan buna rağmen onun bunu bilinçli bir şekilde yaptığını söyledi. Hattâ eli daha da yükseltti, Kılıçdaroğlu’nun bunun için Pensilvanya’dan emir aldığını belirtti.
“Fazla kalmadı kırk gün. Bu kırk gün içerisinde birileri seccadelerin üzerine ayakkabılarla basabilir. Bunlar Pennsylvania’dan alıyorlar talimatı. Onlara göre meşrudur, yapabilirler. Bütün bunlara 14 Mayıs’ta benim milletim en güzel şekilde cevabı verecektir.”
Keza Erdoğan’ın bir açılış töreninde kendisine hediye edilen bir seccadeyi “Bu seccade ayakkabılarla basmak için değil ha. İnşallah 15 Mayıs’ta şükür namazını bu seccadede kılabiliriz” diyerek kabul etti. Hülasa, seccade AK Parti’nin seçim kampanyasının simgelerinden biri olacak; muhalefet bir bütün olarak gayri-milli ve gayri-dini olmakla ve milletin kutsallarına hürmetsizlikle itham edilecek.
İstiap haddi dolan bir dil
Peki, iktidar bundan beklediği neticeyi elde edebilir mi?
Zannetmiyorum. Aksine AK Parti’nin kör parmağım gözüne bir üslupla, son derece kaba ve hoyrat bir tarzda yürüttüğü bu kampanyanın ters tepeceğini düşünüyorum.
Çünkü Kılıçdaroğlu bir yana, Türkiye’de hiçbir siyasi lider seccadenin üstüne ayakkabılarıyla ve isteyerek basmaz. Bunu düşünmek için, insanın aklını peynir ekmekle yemesi lazım. İster dini ister seküler bir çevreden gelsin, hiç fark etmez; hiçbir cumhurbaşkanı adayı, hem de bir Ramazan ayında, mütedeyyin kesimleri doğrudan karşısına almak anlamına gelecek böyle bir davranışı, bırakın yapmayı, aklının ucundan bile geçirmez. Sağduyudan zerre kadar da olsa nasibini almış her seçmen de bunu bilir.
Kılıçdaroğlu’nu binbir nedenle eleştirebilir ve zayıf gördüğünüz taraflarından vurabilirsiniz. Ama insanları, onun seccadeye bilerek bastığına inandıramazsınız. Makuliyet ile bağlarını koparmamış, aklıselimi terk etmemiş kimseyi buna ikna edemezsiniz.
Milletin aklını hafife alan bu dilin istiap haddini doldurduğunu düşünüyorum.