Dipendra Bir Bikram Shah Dev. Bu tuhaf isimli adam, Nepal Kralı sıfatını sahip olduğu isim sayısı kadar, yani sadece üç gün taşıyabildi. Dünyanın en kısa süre tahtta oturan monarklarından biri. Aslında “tahtta oturdu” demek pek isabetli değil. Zira Nepal Kralı olduğu bu kısacık üç gün boyunca tahtta değil, komadaydı.
Dipendra, 1 Haziran 2001 tarihinde bir yaz gecesi ortada hiçbir görünür sebep yokken evde düzenlenen bir kraliyet ailesi etkinliği sırasında öfkelenmiş, odasına gitmiş, her zaman hava attığı silahlarını yanına alarak tek bir kelime etmeden önce Kral olan babasını, ardından Kraliçe annesini, prens ve prenses kardeşleri başta olmak üzere dokuz akrabasını tarayıp katletmişti. Ardından da kafasına sıkarak intihar etmiş, üç gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybetmişti.
Dipendra (ortadaki), taradığı ailesiyle birlikte poz veriyor.
Nepal’i derinden sarsan bu tuhaf katliamın ardından birçok komplo teorisi ortaya atılmış, Dipendra’nın evlenmek istediği kadına ailesinin izin vermemesi üzerine öfkelenmesi, daha sonrasında tahta çıkan ve o gece verilen davette olmadığı için şüpheleri üzerine çeken amca Gyanendra’nın azmettirici olabileceği gibi ihtimaller konuşulmuş, fakat sır perdesi hiçbir zaman aralanamamıştı.
Bu katliamın ardından tahta çıkan Gyanendra’nın da bahtı ailesi kadar karaydı. Doğduğu sene, veliaht prens olan babası çocuğunun kaderini öğrenmek için kraliyet astroloğuna başvurmuş, astrolog da kendinden çok emin bir şekilde Gyanendra’nın babasına kötü şans getireceğini söylemiş, bunun üzerine küçük çocuk aileden uzaklaştırılıp anneannesiyle kırsaldaki yazlık saraya sürgüne gönderilmişti. Yaşanan siyasi bir kriz üzerine dedesi ve babasının kendisini geride bırakıp Hindistan’a kaçması üzerine ise Gyanendra sürgünden saraya getirilmiş, üç yaşında üç aylığına taç giydirilmiş ve ülkenin kralı olmuştu.
Dedesinin ülkeye dönmesiyle tacı geri veren küçük prens sonrasında yine bir kenara itilmiş, bir 50 yıl daha sıranın kendisine gelmesini beklemek zorunda kalmış, kaçamadığı kehanetini doğrularcasına tahta tekrardan çıkabilmesi için bütün ailenin korkunç bir şekilde yok olması gerekmişti. 2001’de yeniden taç giydiğinde ise kraliyet astroloğunun kehaneti yine kendini doğrulamış olsa gerek ki monarşi karşıtı Maocu isyancılar iç savaşı kısa bir süre sonra kazanmış, 2006’da ülke kraliyetin lağvedileceği bir demokrasiye geçiş sürecine girmiş, Maocu milisler silahlarını bırakıp siyasete atılmış, Gyanendra da tacını bırakmıştı.
Kraliyetin yıkılması, Maocuların iktidara gelmesi bu bahtsız ülkenin sorunlarını çözmeye yetmemişti. Nepal, %20’sinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı, genç işssizliğin %20 olduğu, 1 milyon kişinin yurtdışına gidip çalışmak zorunda kaldığı ve ülke gelirinin %27’sinin yurtdışında çalışanlardan geldiği yoksul bir ülkeydi. Bu yoksulluğun yanısıra sol milisler kendi aralarında Marksist, Maocu, sosyalist olarak kısa sürede fraksiyonlara ayrılmış, sık sık koalisyon hükümetleri dağılmış, istikrarlı bir hükümet kurulamamış, en kötüsü bir zamanların devrimcileri yolsuzlukla, rüşvetle, torpillerle adı anılan profosyonel siyasetçilere dönüşmüştü. Demokrasiye tam olarak geçildiği 2008’den beri Marksistler, Maocular ve demokratik sosyalistler olmak üzere üç ana partiden sekiz erkek ülkeyi sırayla yönetmiş, 14 kez hükümet değişmişti. Maocular o denli özlerini kaybetmişlerdi ki diğer sözde solcu rakiplerine fırsat vermemek için kraliyet yanlısı sağcı Rastriya Prajatantra Partisi ile bile koalisyon kurmuştu.
Böyle bir atmosferde, bahtı doğuştan kara Gyanendra şansını bir daha denemiş, hükümeti tarafsız bir göz edasıyla eleştiren videolar çekmiş, bunun sonucunda mevcut istikrarsızlıktan bıkmış olan halk 2025’in ilk aylarında monarşinin geri gelmesi için sokaklara çıkmış, devrik kralı coşkuyla karşılamış, monarşi lehine sloganlar atmıştı.
Durmadan değişen hükümetlerin giderek Çin’e yaklaşması karşısında ülkedeki Hindu dindarlığı merkeze alan monarşi yanlısı eylemlerin arkasında Hindistan’ın olması azımsanmayacak bir ihtimal iken monarşi eylemleri giderek sönümlenmiş, devrik kralının konumu, hayat koşulları etrafındaki dönen güncel polemiklere evrilmişti. Tabii ki bahtı kara kral yine daha mücadeleye başlamadan mağlup olmuş, evinin yolunu tutmuştu.
İşte tam da bu noktada, birbirini katleden prensler, falcıları dinleyip de küçücük oğluna mesafe koyan krallar, üçüncü dünya ülkesi ahbap çavuş kapitalizminin varoş lüksüne kapılmış eski Maocuların yerle bir ettiği ülkede ipleri eline hiç beklenmedik birileri aldı.
Z kuşağı; selfie çektikleri telefonlarıyla, Discord üzerinden yaptıkları oylamalarla Nepal’in yozlaşmış siyasetçi sınıfını, hükümeti, göstericilere şiddet uygulayan polisleri alt etti, hükümeti devirdi. Maocu milislerin silah devriminin ardından ilginç bir TikTok devrimine imza attı. Yozlaşmış siyasi düzeni yakıp geçti.
Ve birbirleriyle mücadele etmeye alışmış Maocuların ve kraliyet yanlılarının iktidar hevesleri büyük ihtimalle uzun bir süreliğine kursaklarında kaldı.
Önce bir selfie, sonra enkaz çalışması
Nepal’deki geniş katılımlı gösterilerin fitilini, hükümetin ekstra vergi geliri kazanmak için ülkenin yarısının aktif kullandığı Facebook, X, Youtube, Reddit, Snapchat başta olmak üzere 26 sosyal medya platformunu Teknoloji ve İletişim Bakanlığı siciline kaydolmadığı gerekçesiyle yasaklaması ateşledi. Yasağın geldiği 4 Eylül tarihinde yine özellikle Instagram ve TikTok’ta farklı görüşlerden siyasetçilerin çocuklarının sosyal medya hesaplarının ve yansıttıkları lüks yaşamların bir akım halinde paylaşılmasının popüler olması üzerine birçok genç sosyal medya yasağının bu gelir eşitsizliğinin fark edilmemesi için uygulandığını da ileri sürmüştü. Gerçekten de “nepobaby” (aileden imtiyazlı çocuklar için kullanılan bir ifade) akımı, sağcı solcu birçok politikacının olması gerekenden lüks bir hayata sahip olduğu, marka arabalar ve kıyafetler giydiğini ortaya çıkarmış, orta alt sınıf Nepalli gençler öfkelenmiş, işsizliğin arttığı bir ülkede bu gelir adaletsizliğini hazmedememişti.
En çok tepki çeken Nepobaby’lerden biri. Gandaki bölgesinin sözde sosyalist bakanlarından birinin çocuğu.
Halihazırda neredeyse her haneden bir kişinin yurtdışında çalıştığı ve ailesiyle iletişim kurmak için sosyal medya uygulamalarını kullandığı Nepal’de biriken bu sınıfsal öfke, siyasi elitlere ve ülkenin gerçek sorunlarına çözüm bulamayan hantal devlet kurumlarına karşı yöneldi.
Hiç şüphesiz gençlerin yaşadığı bu duygusal buhranı en iyi anlatanlardan biri de 15 yaşındaki bir lise öğrencisinin geçtiğimiz Mart ayında okuldaki bir törende yaptığı ateşli konuşmaydı. Sosyal medyada özellikle son zamanlardaki gösterilerde popüler olan konuşmasıyla Abiskar Raut ülkesinde yaşanan sıkıntıların çözümünün gençler olduğunu çok ateşli bir şekilde savunmuştu: “İşsizliğin zincirleriyle bağlandık. Siyasi partilerin bencil oyunlarının tuzağına düştük. Yolsuzluk, geleceğimizin ışığını söndürdü. Biz sesimizi yükseltmezsek, kim yükseltecek? Biz bu ülkeyi inşa etmezsek, kim inşa edecek? Karanlığı yakıp kül edecek ateş biziz.”
Raut’un videosunun yaydığı, bir noktada geniş kitleler nezdinde meşrulaştırdığı bu öfkeyi harekete geçiren ise bir gençlik örgütü oldu: Hami Nepal (Biz Nepaliz).
Hami Nepal, 7.8’lik 2015 depremi sonucunda 9 bin kişinin hayatını kaybetmesi, devletin hem arama kurtarma hem de deprem sonrası konut inşasında yetersiz kalması üzerine kurulan bir gençlik örgütü. Bu sivil toplum örgütünün kurucusu 36 yaşında eski bir DJ: Sudan Gurung.
Sudan Gurung, 2015 depreminde küçük oğlunu kaybetmesi üzerine en zor zamanlarda devlet tarafından yalnız bırakılmanın acısını en derinden yaşamış biri. Bu nedenle deprem sonrasında Hami Nepal’i kurarak devletin yapamadığını yapmış, deprem sonrası geçici konutların inşa edilmesi, ücretsiz aşevlerinin kurulması, depremden etkilenenlere psikolojik destek verilmesi gibi projeleri organize etmiş. Özellikle orta sınıf eğitimli, fakat ekonomik koşullar nedeniyle iş bulmakta zorluk çeken, Batı ile entegre, dil bilen gençlerin ilgi duyduğu bir STK olan Hami Nepal, böylece 2015’ten itibaren yavaş yavaş büyümüş, özellikle pandemiyle mücadele gibi konularda hükümeti eleştiren, alternatif projeler geliştiren etkili bir toplumsal harekete dönüşmüş. Toplumsal meselelere ilgili fakat siyasi elitlere ve yozlaşmış partilere tepkili birçok Nepalli, Hami Nepal projelerinde çalışarak ülkeye katkı vermek istemiş, bu çatı altında örgütlenmişti.
Ne tesadüf ki, Hami Nepal’in gençleri aslında Türkiye için pek de yabancı değil. Sudan Gurung, Türkiye’nin 2015 Nepal depremine ilk arama kurtarma ekibi ve yardım gönderen ülkelerin başında gelmesi üzerine 2023 Maraş depremlerinin ardından ekibiyle beraber hızlıca Türkiye’ye gelmiş, “NepalforTurkey” kampanyasıyla Türkiye’deki depremzedeler için Nepal’de para toplamış, Hatay’daki çalışmalara katılmış ve ekibiyle beraber Gönül Mutfağımız aşevlerinde gönüllü çalışmış. Özellikle sosyal medyada biraz geriye gidildiği zaman bugün Nepal’de devrim yapan gençlerin, iki sene önce Hatay’da nasıl keyifle çorba dağıttığına şahit olmak mümkün. Hepsi bu çalışmaları kapsamında sıkı bir Türkiye hayranı olmuş bile.
https://www.instagram.com/p/CqvKqQnMyy9
Zamanla doğal afetlerden hükümetin genel politikalarını eleştiren bir kuruma dönüşen Hami Nepal, sosyal medya yasaklarının açıklanmasının ardından 8 Eylül’den itibaren barışçıl gösteri çağrısı yapmış, hatta hükümet yetkililerinden izin alarak çoğu İngilizce sloganlarla orta sınıf gençlerin sakince katılıp slogan attığı küçük çaplı gösteriler düzenledi. Fakat göstericilere polisin çok sert bir şekilde müdahale etmesi, yer yer ateş açması, özellikle Discord gibi online iletişim kanalları üzerinden lidersiz bir şekilde örgütlenen gençlerin de protestolara dahil olmasıyla birlikte gösteriler hızlı bir şekilde büyüdü, göstericiler parlamento binasına girmeye çalıştı, katledilen genç göstericilerin görüntüleri hızlı bir şekilde yayıldı, artan şiddet üzerine hükümet sosyal medya yasaklarını askıya aldı. Henüz ilk günden 19 kişinin öldüğü, yaklaşık 400 kişinin yaralandığı gösteriler sonucunda her ne kadar İçişleri Bakanı istifa etse de protestolar ertesi gün de devam etmiş, bu sefer tepki sosyal medya yasaklarının kalkması değil hükümetin istifa etmesi, meclisin feshedilip seçimlerin yenilenmesine dönmüştü.
Nitekim ertesi gün polis öfkeli kalabalık karşısında yetersiz kalmış, göstericiler parlamento binasına girmeyi başarmış, meclisi ateşe vermişti. Başbakan ve hükümet her ne kadar istifa etse de göstericiler, siyasetçilerin şahsi konutlarını, lüks otelleri, ülkedeki nepotizmle özdeşmiş mekanları basıyor, ateşe veriyor, özellikle adı yolsuzluğa bulaşmış siyasetçileri linç etmeye çalışıyordu.
Hami Nepal şiddet olayları ve linç girişimleriyle arasına mesafe koysa ve bu olayları kınasa da belirli bir koordinasyonla hareket etmeyen göstericileri yönlendirmek oldukça zordu. Bu nokta da hükümeti korumak adına hareket geçmeyen ordu yönetime el koydu ve göstericilerin haklı olduğunu belirterek linç olaylarını engellemek, asayişi sağlamak adına sokağa çıktı. Göstericilere müdahale etmeden siyasetçilerle göstericiler arasına duvar ördü, siyasetçileri evlerinden helikopterlerle tahliye etti, istifa eden başbakanın ülkeyi terk etmesini sağladı, yağma olaylarını engelledi, istifa etmeyen Cumhurbaşkanı’nı güvenli bir bölgeye taşıyarak yeni hükümetin kurulma sürecini garanti altına aldı, aynı zamanda özellikle Hami Nepal yöneticileri ile iletişim kurarak göstericilerin de taleplerini dinledi.
Fakat yine de birçok siyasetçinin evi, lüks otel yakıldı; bazı siyasetçiler kalabalık gruplarca dövülerek hırpalandı, hastaneye kaldırıldı. En çarpıcı sahnelerden biri ise evi yakılan bir siyasetçinin yatalak eşini evde bırakıp kaçması üzerine göstericilerin yatalak kadını kurtarmasıydı.
Hükümetin devrilmesinden hemen sonra ise gençlik hareketinin temsilcileri, Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı Poudel bir araya geldi; Hami Nepal hareketi Discord üzerinden bir oylama yaparak geçmişte yolsuzlukla mücadele davalarında hükümet ile karşı karşıya gelen Yüksek Mahkeme eski başyargıcı Sushila Karki’nin seçimlere kadar geçici başbakanlık görevini üstlenmesini talep etti.
Bu görüşmelerin sonucunda Cumhurbaşkanı anayasaya aykırı bir şekilde meclisi dağıttı, Sushila Karki’yi başbakan olarak atadı. Nepal’in ilk kadın başbakanı olarak tarihe geçen Sushila Yarki, Hami Nepal yöneticilerinin ayaklarına kapandığı bir yemin töreniyle göreve başladı, ilk iş olarak toplam 51 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı gösterilere katılan yaralı gençlerin bulunduğu hastaneyi ziyaret etmek oldu.
Fakat Sushila Karki’nin kabinesini açıklamasının ardından daha bir gün önce ayaklarına kapanan Hami Nepal yöneticileri önemli isimlerin kendilerine danışılmadan seçildiğini ileri sürerek hızlıca sokağa çıktı, az kişiyle de olsa bu sefer ülkeyi seçimlere götürmekle yükümlü geçici hükümetin istifası için eylem yaptı, sert sloganlar attı.
Anlık gelişmelerle gayet politik, fakat zayıf ve kırılgan bir ideolojiyle dağınık bir şekilde örgütlenen gençlik hareketinin heyecanı böylece ilk günden duvara toslamış oldu. Hami Nepal ve gösterilerde önplana çıkan gençlik liderleri, bu amatörlükle itibar kaybetti, “ciddiyetsiz” durdu; ne yapılırsa yapılsın “itiraz eden şımarık” suçlamalarıyla karşı karşıya kaldılar.
Z kuşağının kaderi, Maocuların laneti
Daha ilk günden uyuşmazlıkla başlayan Nepal Z kuşağı devrimi, uzaktan bakanların zaviyeleri negatif veya pozitif olsa da biraz abarttıkları, biraz da karikatürleştirdikleri bir hareket. Göstericilerin en büyük derdi siyasi özgürlüklerin sağlanması ve ekonomik eşitsizliğin azaltılması, devletin temel görevlerini eksiksiz bir şekilde yapması, yolsuzlukların ve nepotizmin bitmesiydi. Aslında hareketin temel çıkış noktasının sosyal liberalizm olduğunu söylemek pek abes olmaz. Fakat bu soyut vaatler dışında göstericileri bir araya getiren, tartıştıran, birlikte hareket etme pratiği kazandıran bir siyasi mücadele yok. Bu açıdan yine Nepal’de olduğu gibi hükümeti deviren Bangladeş gençlik hareketi ve uzun bir süre sokakları dolduran Endonezya göstericileriyle bariz bir benzerlik var. Ekonomik eşitsizliğin fazla olduğu ve ekonomik sıkıntıların nüfusa oranla fazla sayıda olan genç nüfusun sırtına yüklenmesi benzer gösterilere sebep oluyor, bu tür gösteriler Asya kültürü içerisinde birbirini etkiliyor.
Yine de gösterilere katılan birçok kişi Hami Nepal’in iyi bir organizatör olduğunu söylemekle beraber gençlerin siyasi taleplerini dile getirme konusunda yetersiz olduğunu belirtiyor. Hami Nepal’in 100 bin kişinin katıldığı Discord oylamaları, herkesin fikrini belirtip başkalarını etkilediği bir kamusal alan değil, hızlıca oy verilip sonucun çıktığı bir katılım aracından ibaret. Hami Nepal de göstericilerin taleplerini şeffaf şekilde taşıyıp iletme kapasitesine sahip bir örgüt değil, şimdilik en büyük meziyeti hızlı ve düzenli bir şekilde protestolar organize etmek. Fakat göstericilerin arkasında küresel güçler, gizli örgütler filan da yok. Yaşananlar kapasitesi düşük bir devlette, halkın önemli kısmının sokağa çıkması ve askerin de gençlere ateş açmayı reddetmesinden ibaret. Gösterileri organize edenler amatör gençler. Büyük resme bakanlar işte büyük bir hikaye yazma hevesindeki bu küçük gençlerin gerçek hikayesini kaçırıyor.
Yine hükümetin devrilmesinde en kritik rol hükümet lehine göstericilere müdahale etmeyen askerde. Bu nedenle birçok kişi askerin gücünü arttırmasından dolayı şikayetçi. Özellikle barolar ortak bir açıklama yayınlayarak meclisin anayasaya aykırı bir şekilde feshedilmesini eleştirdi. Gerçekten de birçok demokrasiye geçiş sürecinin ortak sorunu, otoriter rejim arkada bırakıldıktan sonra demokrasiye geçiş uğruna geçmişte eski rejime karşı savunulan değerlerin ayaklar altına alınması, henüz yolun başındayken antidemokratik hataların “iyi niyetler, büyük davalar” uğruna yapılması. Nitekim gösterilerin ilk günlerinde siyasetçilerin dövülmesi, evlerin basılması, yakılması, linç girişimleri de bu demokrasiye geçiş sürecine gölge düşürecek olaylar. Bunların sorumluluları hesap vermedikçe veya aynı olayların bir daha yaşanması engellenmedikçe, bu devrimin yeni bir şiddet sarmalını doğurmaması kaçınılmaz.
Nepal Z kuşağı hareketinin liderleri, Katmandu ve Hatay’daki deprem enkazında tanıştı; ardından Nepal’deki devlet enkazını kaldırmak için kolları sıvadı. Çoğu hevesli ve enerjik, en önemlisi ülkelerindeki çürümüşlüğe karşı tepkili. Fakat Hindistan-Çin etki mücadelesi, ekonomik sorunlar, küresel ticaret savaşları arasında sıkışan yoksul bir Asya ülkesinin geleceğini tayin etmek için öfkeli sloganlardan çok daha fazlasına ihtiyaç var.
Gençlerin seçimlere kadar örgütlenmesi, şu anda genç kesimlerde gittikçe popüler olan ve önplana çıkan Katmandu’nun popüler eski HipHopçu belediye başkanı Belandra Shah’tan ziyade çok daha iş bitirici, ciddi ve demokrat zihniyetli liderler bulması, sokağa çıkıp eylem yapma aşamasından ülkenin sorunlarını çözme ve ülkeyi anlama aşamasına geçmesi, fakat en önemlisi bir zamanların solcu milisleri, bugünlerin kapitalist oportünistleri, nepobabylerin ebebeynleri olan Maocu siyasi elitlerin düştüğü lanete düşmeden, geçmişte mücadele ettikleri kişilere dönüşmemeleri, paranın, koltuğun, itibarın büyüsüne kapılmamaları gerek.
Evet, Nepalli gençlerin işleri zor. Alışılmışın dışına çıkmaları şart.
Fakat yeri geldiğinde yoksul Katmandu’dan yüzlerce kilometre uzaklıktaki Hatay’a el uzatmak, dilini konuşmadığın, dinine inanmadığın, yolunu bilmediğin bir ülkede çorba dağıtmak, Türkiye için Nepal’de para toplamak da pek kolay, alışılmış bir şey değildi.
Elbette yeri geldiğinde vicdanı Nepal’den Türkiye’ye uzananlar, önlerine konan taşları bir daha kimsenin yolunun tıkanmaması için temizleyebilir, doğdukları toprakları huzura ve berekete kavuşturabilir.
Tabii ki de geçmişten ders çıkarırlarsa ve doğuştan lanetli kralı uzakta tutarlarsa.
Fildişinden Notlar
- Ne izledim? Hannah Einbinder’ın Emmys’teki muhteşem Gazze çıkışının ardından Hacks dizisine başladım. Gerçekten yazmak ve üretmek konusunda meraklı olanlar için paha biçilmez derecede bir sürükleyici bir komedi. Mubi’de Mussolini’nin yükselişini anlatan Mussolini: Yüzyılın Oğlu mükemmel bir dizi-belgesel. Mussolini’nin doğrudan kameraya konuşması, faşizmin nasıl geniş kitleleri etkilediğinin çok sahici bir şekilde aktarılması; mutlaka izleyin.
- Ne okudum? Çok geç kaldım ama Aykut Kansu’nun 1908 Devrimi kitabı. Çok etkilendim. Bu topraklara ve bu toprakların insanlarına olan inancı arttıran, demokrasi, insan hakları konusunda kendi tarihimize çok daha fazla atıf yapmamız gerektiğini düşündüren bir kitap.
- Ne dinledim? Esma Güney Aksoy’un Peküler Palas podcasti. Çok güzel içerikler var. Türkçe özgün ve keyifli bir şeyler dinlemek isteyenler için öneririm. https://open.spotify.com/show/4Sk6tTIiFkPnsp7cnt5Ast?si=64b2ce996b114535