Ana SayfaGÜNÜN YAZILARINetanyahu’ya verdiği koşulsuz destek Biden’i koltuğundan eder mi?

Netanyahu’ya verdiği koşulsuz destek Biden’i koltuğundan eder mi?

ABD Başkanı Biden, dün Ukrayna’da savunduğu değerleri bir kenara koydu ve İsrail’e koşulsuz destek verdi. Filistinlilere yönelik insan hakları ihlallerini, İsrail’in savaş suçlarını, sivilleri hedef almasını yeterince eleştirmeyen Biden yönetiminin İsrail’e verdiği açık çek Amerika’da tepkiyle karşılanıyor. Üniversitelerde gençler yürüyor, Filistin’i savunan Amerikalı Yahudiler Kongre’yi basıyor, Demokrat Parti’nin seçmeni İsrail’e silah satılmasını istemiyor, Amerikalı diplomatlar ve Kongre danışmanları Biden’in ateşkes çağrısı yapması için mektup yazıyor. Amerika’nın giderek artan Müslüman nüfusu, solcular ve gençler Biden’e tepkisini 2024’te sandığa gitmeyerek veya Filistinli sivilleri yüksek sesle savunan bağımsız sosyalist aday Cornel West’e oy vererek gösterebilir. ABD Başkanı Biden’in İsrail’e verdiği açık çek sadece masum Filistinli çocukların ölümüne değil, koltuğunu da kaybetmesine sebep olabilir. Biden’in bu durumu tersine çevirmesi zor değil, 2 hafta önce Ukrayna için savunduğu ilkeleri, yaptığı konuşmaları hatırlaması yeterli.

6 yaşındaki Filistin kökenli Amerikalı Wadea Al-Fayoume ailesiyle birlikte ABD’nin Illinois eyaletinde Chicago kentine yarım saat uzaklıktaki Plainfield’de bahçeli bir müstakil evde yaşıyordu. Ailesi Wadea doğmadan önce Filistin’den ABD’ye göç etmiş, Wadea ise ABD’de dünyaya gelmiş ve doğar doğmaz Amerikan vatandaşı olmuştu. Illinois yaklaşık 400-500 bin Müslüman Amerikalının yaşadığı bir eyalet olduğu için Michigan gibi ABD’ye göç eden Müslümanların ilk duraklarından biriydi. Filistinli Al-Fayoume çifti de birçok Filistinli göçmen gibi büyük ihtimalle bu nedenle Illinois’i tercih etmiş, Joseph Czuba adındaki bir Amerikalının evini kiralamıştı.




6 yaşındaki Filistinli Amerikalı Wadea Al-Fayoume

71 yaşındaki Joseph Czuba, aileyle yakın ilişki kurmuş, özellikle 6 yaşındaki Wadea ile yakından ilgilenmişti. Czuba, Wadea için bir ağaç ev inşa etmiş, kendi yüzme havuzunu kullanmasına izin vermiş, bahçede oyunlar oynamış, hediye oyuncaklar almıştı.

Joseph Czuba’nın bu sıcakkanlılığı Hamas’ın İsrailli sivilleri hedef alması ve İsrail’in Gazze’ye saldırmasından tam bir hafta sonra değişti. Bir Cumartesi sabahı Czuba elinde bir bıçakla Al-Fayoume ailesinin kapısına dayandı. Baba işteydi, anne ve 6 yaşındaki oğlu evde yalnızdı. Kapıyı açan anne, karşısında “Müslümanlara ölüm” diye bağıran ev sahibi buldu. Korktu ve banyoya giderek polisi aradı. Geri döndüğünde Czuba’yı bir zamanlar beraber oyun oynadığı 6 yaşındaki Wadea’yı bıçaklarken buldu. Engellemeye çalıştı, başaramadı. Polis olay yerine yetişene kadar, Czuba “Müslümanlara ölüm” diye bağırarak 6 yaşındaki Wadea’yı tam 26 kez bıçakladı ve katletti. Anne ise yaralandı.




71 yaşındaki katil Joseph Czuba

Wadea, Filistin’den binlerce kilometre uzakta olmasına rağmen aynı dili konuştuğu yaşıtlarının kaderinden kaçamamıştı. Gazze’de Hamas ile uzaktan yakından ilgisi olmayan masum çocukların cenazeleri kaldırılırken, Wadea’nın da cenazesi ABD’de yoğun Filistinli nüfusu nedeniyle “Küçük Filistin” olarak bilinen Bridgeview kentinden kaldırıldı.




Wadea’nın cenazesinde Müslüman Amerikalılar Biden’a öfkeliydi

Cenazeye katılan Müslüman Amerikalılar, Biden yönetimine öfkeliydi. Biden yönetimi, İsrail’e açık bir çek vermiş, İsrail hükümetinin Filistinlilere yönelik nefret dolu, insanlıktan çıkaran ifadelerini kınamamış, böylece medyada ve kamusal alanda Filistinli ve Müslümanlara yönelik önyargıların artmasına sebep olmuştu. Filistin’i destekleyen herkesi, Hamas ve terörizmle özdeştiren bir dilin medyada ve toplumda hakimiyet kazanması Czuba’yı etkilemiş, bir hafta öncesine kadar birlikte oyun oynadığı bir çocuğu 26 kez bıçaklayıp katledecek noktaya getirmişti.

Biden yönetimi, bu korkunç cinayeti kınadı. Biden, İsrail’e gidip Netanyahu hükümetine görülmemiş bir destek verdikten sonra ABD’ye döner dönmez Wadea’nın ailesini aradı, başsağlığı diledi.

Biden’in katliamdan neredeyse bir hafta sonra aileyi araması birçok Müslüman ve Arap Amerikalı’nın tepkisini çekti. En çok tepki gösterenlerden biri de Biden ile aynı partide bulunan Demokrat Partili Temsilciler Meclisi üyesi Rashida Tlaib’ti.

Michigan’ı Temsilciler Meclisi’nde temsil eden Rashida Tlaib, 2020 seçimlerinde Trump’ın karşısında oy verdiği Biden’i çok sert bir şekilde eleştiren tek Demokrat Partili isim değildi. Michigan’da yaşayan Müslüman Amerikalıların sesini Kongre’ye taşıyan Tlaib, birçok Müslümanseçmen gibi Biden’in İsrail-Filistin politikasına çok öfkeliydi ve Gazze’deki sivilleri İsrail’in kolektif cezalandırma yöntemleriyle baş başa bırakmasını kabul edemiyordu.




2018’de Kongre’ye seçilen Filistin kökenli Rashida Tlaib, Thomas Jefferson’a ait olan bir Kur’an-ı Kerim’e el basarak yemin ederek göreve başlamıştı

Tlaib’in tek başına verdiği bu tepki ABD’nin İsrail politikasını değiştirmeye yetmeyebilir. Fakat Amerikalı Müslümanların, Arapların, solcuların ve genç seçmenin Biden’in İsrail politikasına yönelik tepkisi öyle yada böyle 2024 seçimlerini etkileyecek. Zira 10 bin oyla bile seçim sonucunun değişebileceği ve Trump ile Biden’in tekrardan karşı karşıya geleceği 2024 ABD başkanlık seçimlerinde bir oy bile önemli. Hele ki bu oylar, seçimdeki en kritik eyaletlerden biri olan Michigan’daki 300 bin Müslüman Amerikalının oyuysa.

Sadece Amerikalı Müslümanlar değil, solcular ve diplomatlar da öfkeli

ABD’nin ilk Filistin kökenli Kongre üyesi olan Rashida Tlaib, sadece kendi partisinin başkanını ABD’nin 2020’den sonraki en kritik seçimi olan 2024’e bir sene kalmışken kamuoyu önünde sert bir şekilde eleştirmekle kalmamış, aynı zamanda 18 Ekim 2023 Çarşamba günü İsrail’i eleştiren ve Filistinli sivillerin sesini duyuran Jewish Voice for Peace (Barış için Yahudi Sesi) eylemcileriyle birlikte Kongre’de gösteri düzenlemişti.

Yüzlerce Amerikalı Yahudi ve haham, İsrail’in Filistinli sivillere yönelik saldırılarını kınamış, ABD’nin savaşı körüklemek yerine ateşkes çağrısı yapması için Kongre’de oturma eylemiş başlatmış, bazı Cumhuriyetçi vekiller Yahudi göstericilere İsrail bayrağı sallarken, İsrail’e “Bizim adımıza değil” sloganı atarak tepki gösteren Yahudiler teker teker kelepçelenerek gözaltına alınmıştı.

Rashida Tlaib de Holokost’u anarken kullanılan “Bir daha asla” sloganını “Bir daha asla. Herkes için” sloganına çevirerek New York Times’ın arka kapağına tam sayfa ilan veren Amerikalı Yahudilere Filistin atkısıyla seslenmiş, konuşmasında gözyaşlarını tutamamıştı.




Savaş karşıtı Yahudilerin New York Times’a tam sayfa verdiği ilan: “Bir daha asla. Herkes için.”

Aynı eylemde Kanadalı Yahudi iklim aktivistti ve feminist Naomi Klein da vardı. Naomi Klein da özellikle ABD solu ve gençler üzerinde etkili bir isim olarak duygusal bir konuşma yaptı, sert bir şekilde Biden’i eleştirdi.




Naomi Klein

Her ne kadar eyleme tam kadro katılmasalar da Alexandria Ocasio-Cortez (AOC), Bernie Sanders gibi Demokrat Parti’nin içindeki sol kanat siyasetçiler de ABD Başkanı Biden’in Filistinlilerin varlığını unutmaması, kolektif sorumluluğu temel alarak sivilleri de hedef alan İsrail’e açık çek vermemesi gerektiğini sıklıkla dile getirmeye başladı.

ABD genelinde Harvard, New York Üniversitesi başta olmak üzere birçok üniversite öğrencisi gösteri düzenledi. Bu gösterilere katılım kalabalıktı. Birçok öğrenci üniversitelere bağış yapan donörlerin tehditleri, birçok firmanın bu tür gösterilere katılan veya İsrail’i sert bir şekilde eleştiren, saldırılardan sorumlu olduğunu belirten metinlere imza atanları işe almayacağını açıklamasına rağmen Filistin bayraklarıyla okul binalarını doldurdu.

CBS News’in YouGov ile yaptığı son ankete göre, Demokrat Parti seçmeninin %53’ü İsrail’e daha fazla silah gönderilmesine karşı. Amerikalıların çoğu Biden yönetiminin savaşı körüklemesi yerine diplomatik bir çözüm bulmasını istiyor, Gazze’ye insani yardım gönderilmesini destekliyor.

Biden’a yönelik tepki sadece seçmenle sınırlı değil. ABD Kongresi’nde çalışan 400’den fazla Yahudi ve Müslüman danışman hem Hamas’ın hem de İsrail’in sivillere yönelik saldırılarını kınayarak ABD’nin ateşkes çağrısında bulunmasına yönelik bir mektup imzaladı ve Biden yönetimine yolladı.

Üst düzey bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan ve yurtdışına silah satışıyla ilgilenen Josh Paul adındaki bir diplomat ABD’nin İsrail’e koşulsuz ve tek taraflı desteğini protesto ederek 11 senelik görevinden istifa etti, sesini duyurmak için bir mektup yazdı: “Geçmişte yapılan hataları tekrar ediyoruz, artık bunun bir parçası olmak istemiyorum.”

Josh Paul’un istifası üzerine Haaretz gibi haber siteleri bir kulis haberi paylaştı ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan diplomatların Biden’in İsrail’e yönelik koşulsuz desteğini eleştiren ve Filistinli sivilleri korumak adına ateşkes çağrısı yapacağını haberleştirdi.

Bu çağrıların işe yaraması ve ABD’nin dün Ukrayna’da haklı olarak savunduğu temel değerleri, uluslararası hukuk kurallarını tekrardan hatırlaması için bir fırsat var: 2024 seçimleri ve Cornel West.

Filistin’i savunan Cornel West oyları böler mi?

Amerika’da şu anda tahminlere göre 3.5-4 milyon arasında Müslüman’ın ve 3 milyon civarında Arap kökenli Amerikalı’nın yaşadığı düşünülüyor. Müslümanlar ve Araplar çoğunlukla California, New York, Illinois ve New Jersey gibi Demokratların kalesi sayılan eyaletlerde yaşıyorlar. Biden’in bu eyaletlerde seçimi kaybetme şansı yok, fakat özellikle Temsilciler Meclisi’ni geri almak isteyen Demokratlar bu eyaletlerde Cumhuriyetçilerle Demokratların başa baş olduğu seçim bölgelerinde, mahallelerde Müslüman seçmenin sandığa gidip kendilerine oy vermesini arzuluyor. Bu nedenle her seçim döneminde Arap ve Müslüman oyu önemli bir etken olarak görülüyor.

Fakat 2024 için en kritik eyaletlerden biri Michigan. Michigan tahminen 200-300 bin kişilik bir Müslüman Arap Amerikalı nüfusa sahip. Filistin kökenli Rashida Tlaib de bu eyaleti Temsilciler Meclisi’nde temsil eden bir Filistin kökenli Amerikalı. Michigan eskiden Demokratların kalesiyken, Demokratların mavi yakalı beyaz işçi sınıfı seçmeni Trump’a kaptırması nedeniyle 2016 seçimlerinde kaybettikleri, fakat Biden’in 2020 %3 ile, yani 154 bin oy farkıyla, kazandığı bir eyalet. Biden 2020 seçimlerinde Michiganlı Müslümanların yoğun desteğini almıştı. Zira Trump’ın İslamofobik söylemleri ve Ortadoğu politikası birçok Müslümanı öfkelendirmiş, Müslümanlara ülkeye giriş yasağı koyacağını söyleyen Trump daha önce sandığa gitmemiş birçok kişiyi sandığa taşımıştı.

Fakat Biden’in Filistin’i gündeme almayan, İsrail’in kolektif sorumluluğu temel alarak işlediği savaş suçlarını, öldürdüğü sivilleri eleştirmeyen politikası bu seçmenleri uzaklaştırabilir. Özellikle ABD’de Müslümanlara yönelik saldırıların arttığı bir dönemde Müslüman seçmen sandıktan soğuyabilir veya Filistin’e destek veren başka bir aday oy verebilir. Bu aday kim mi? 2024 seçimlerinde bağımsız adaylığını açıklayan sosyalist siyah aktivist Cornel West.

Cornel West uzun zamandır medyatik olan ve en sert ve tartışmalı konularda net çıkışlarıyla tanınan katıksız bir sosyalist. Özellikle ABD dış politikasını çok sert bir şekilde eleştiriyor ve Filistinlilerin haklarını Fox News gibi kanallara çıkarak hararetli bir şekilde savunuyor. Cornel West’in seçilme şansı yok. Fakat 2020’de Biden’in 10-20 bin oy farkıyla kazandığı Arizona, Georgia, Wisconsin gibi eyaletlerde Biden’a katıksız İsrail desteği nedeniyle öfkeli solcuların, gençlerin ve Müslümanların oyununun bir kısmını alsa veya Biden eleştirileri nedeniyle bir seçmen grubunu sandığa gitmemeye dahi ikna etse Trump bu eyaletlerde rahatça Biden’in önüne geçebilir. Ki şu anda düzenlenen çoğu ankete göre Trump, Michigan gibi kritik eyaletlerde Biden’in önünde gözüküyor.

Biden: İstikrarın mı, savaşın mı adayı?

Özellikle Trump ve Cumhuriyetçilerin Biden’i yeterince İsrail’i eleştirmemek, hatta Hamas’a tepki göstermemekle suçladığı dikkate alınırsa, Biden’in bu süreçte Filistinlerin haklarını önceleyen seçmenlerin için rahatlatacak adımlar atması beklenmeyebilir. Fakat eğer Biden, İsrail’i eleştirmemeye, açık çek vermeye, yaptıklarına göz yummaya devam ederse son yıllarda halihazırda ABD’de Filistin’e yönelik artan destek Biden’in 2024 seçimlerindeki şansını azaltabilir. Trump ile Biden’in anketlerde başa baş gözüktüğü bir seçimde, birçok diğer etkenle birlikte sonucu etkileyebilir.

2020 seçimlerinde Biden’in ana argümanlarından biri Trump’ın ülkeyi kaosa sürükleyecek bir lider olmasıydı. Biden istikrarı ve normlara dayalı bir dünya düzenini temsil ediyordu. Hatta Biden ekibi, Müslüman Amerikalıların oyunu almak için Trump’ın İsrail’e koşulsuz verdiği desteği hatırlatıyor, Filistin büyükelçiliğinin kapanmasını, İsrail büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınmasını eleştiriyordu. Netanyahu’ya yönelik eleştiriler Demokratlarda artmış, Biden, seçildikten sonra Netanyahu’ya randevu vermemişti. New York Times gibi gazeteler birçok Müslüman ülkeden daha çok Filistin’deki insan hakları ihlallerini gündeme getiriyor, bu nedenle eleştiriliyordu. Hamas’ın sivilleri hedef alan saldırıları nedeniyle sesini kısan Amerikan kamuoyu İsrail’in kolektif sorumluluğa dayanarak sivilleri katletmesiyle birlikte tekrardan tepki göstermeye, hem Hamas’ı hem İsrail’i sert bir şekilde kınayarak daha fazla sivilin ölmemesi amacıyla ateşkesin sağlanması için çalışmalara başlamış gözüküyor. Bu kamuoyu tartışması, 2024 seçimleri yaklaştıkça daha da artabilir.

Biden, Ukrayna’nın işgalinde Batı’yı birleştirmesi ve uluslararası hukuk normlarını tekrardan teyit eden söylemiyle belki istikrarı temsil eden bir liderdi. Fakat hem Ukrayna’nın işgalinin uzaması, yaşanan savaşa bir çözüm bulunamaması hem de bu çatışmanın yanına İsrail’in de eklenmesi Biden’i savaşla özdeştiren bir imajın içerisine sürükleyebilir. Gerçekten de son iki haftadır Cumhuriyetçiler ve Trump kampanyası “Biden’in savaşın, Trump’ın ise barışın” adayı olduğunu, Trump döneminde ABD’nin maceralı bir dış politikaya sahip olmayacağını söylemeye başladı.

Bu algı ve söylem sadece Müslümanların, solcuların veya gençlerin değil, orta sınıf Amerikalıların, bağımsız seçmenin de oyunu etkileyebilir. Biden’in 2020’de oluşturduğu geniş koalisyonu kırabilir.

Ezcümle ABD Başkanı Biden’in İsrail’e verdiği açık çek sadece masum Filistinli çocukların ölümüne değil, koltuğunu da kaybetmesine sebep olabilir. Biden’in bu durumu tersine çevirmesi zor değil, 2 hafta önce Ukrayna için savunduğu ilkeleri, yaptığı konuşmaları hatırlaması yeterli. Aksi halde Amerikalılar nezdinde istikrarın, güvenliğin, kurallara dayalı dünya düzeninin değil, bu kuralların yıkıldığı, donmuş sorunların, çatışmaların tekrar açılıp ABD’nin de dünyadaki her soruna müdahil olup kendi güvenliğini de riske attığı bir düzenin adayı olarak algılanması kaçınılmaz olacak.

- Advertisment -